Kanuni Sultan Süleyman 'ın kalbinin ve iç organlarının Macaristan 'da nereye gömüldüğü yüzyıllardır tartışma konusu. Macar bilimadamları altın leğende gömüldüğü söylenen kalbi ararken, Zigetvar yakınlarındaki Üzüm Tepesi'nde kayıp bir Osmanlı kasabasını keşfetti. Kanuni'nin geçici mezarı olan türbeye çok yaklaşıldığı açıklandı.
Kanuni Sultan Süleyman 1526'da, yani tahta çıkışının henüz 6'ncı yılında Mohaç zaferi yle Macaristan kapılarını açarak Avrupa'da "Muhteşem" diye anılmaya başlamış, 40 yıl sonra döndüğü bu ülkede Zigetvar kalesinin fethinden bir gün önce, 6 Eylül 1566'da hayata gözlerini yummuştu. Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa, Şehzade Selim gelip tahtı devralana kadar padişahın ölümünü vezirlerden bile 48 gün gizledi. Kanuni'nin naaşı, İstanbul'a bozulmadan taşınabilmesi amacıyla tahnit edildi (geçici olarak mumyalandı). Söylenceye göre bunun için kalbi ve iç organları çıkarıldı, misk ve amberle yıkanıp altın bir leğenle gömüldü. Naaş ise, geçici olarak defnedildiği otağ-ı hümayun (saltanat çadırı) içindeki yatağın altından, İstanbul'a götürülmek üzere alındı. Ama hızla çürüyen iç organlar geride kaldı.
123 YIL SONRA O TÜRBE YIKILDI
Oğlu II. Selim, organların gömüldüğü yere 1573-1577 yılları arasında bir türbe yaptırdı. Türbeyi 25-30 silahlı muhafız korusa da Osmanlı'nın sınır boyundaki bu mekan sık sık saldırıya uğradı. Gücünü kaybeden Osmanlı 1689'da bölgeden çekildi. 1693 yılında Avusturyalılar türbeyi yağmalayıp yıktı. Bölgedeki bir tepede (Turbek) bulunan Szüz Maria Kilisesi'nin papazı 1913'te Avusturya-Macaristan ile aynı safta Dünya Savaşı'na girmeye hazırlanan Osmanlı'ya "Kanuni'nin türbesi buradaydı" diye dostluk mesajı verdi. Oysa bu kilisede sadece Osmanlıların kullandığı tipte tuğlalardan yapılmış eski bir bölüm bulunmuştu. Binayı Kanuni'ye bağlayan tek delil bile yoktu.
ŞAŞIRTICI BİR YERDE
En az 120 yıldır süren bilimsel araştırmalarda sona geliniyor. Orijinal türbenin yeriyle ilgili son bulgular dün TSİ 18.00'de Zigetvar'da Macar yetkililerce açıklandı. TİKA Başkanı Serdar Çam da kürsüdeydi. Araştırmayı yürüten ekibin başındaki Peç Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Norbert Pap imzalı bildiriye göre 8 ay süren son çalışmalarda Kanuni'nin geçici mezarı aranırken "şaşırtıcı bir yerde, çok sürpriz bir keşif yapıldı." Kanuni'nin kampının kaleye 3 km uzaklıktaki Turbek'te (Türbe) değil, bundan 2 km. daha kuzeyde, bugünkü Zsiboti Ut kasabasının bulunduğu bölgedeki Szölöhegy'de (Üzüm Tepesi) olduğu saptandı.
MİNİ BUZ ÇAĞI İÇİN BİLGİSAYAR MODELLEMESİ
Pap toplantıdan sonra yaptığı açıklamada şunları söyledi: "O dönemde bölgede yaşanan Mini Buz Çağı nedeniyle, yollar, ormanlar, akarsular, bugün sandığımızdan çok farklıydı. Biz bilgisayar modellemeleri kullanarak o dönemin coğrafyasını yeniden oluşturduk. Geçen nisanda bu bölgedeki bir bağda Osmanlılara ait bir kalıntı bulundu. Kazıları bu bölgeye yoğunlaştırdık. Şimdiye kadar yapılan yüzeysel incelemeler dahi bu bölgede kaybolmuş bir Osmanlı kasabası keşfetmemize yetti. Yüzeyin hemen altında Osmanlı evlerinin temellerini, Türk seramiklerini, gümüş bir madalyonu, hali vakti yerinde bir halka işaret eden porselen gibi lüks malzemeleri çıkardık. Türbe temellerinin kendisini henüz bulamadık ama bu bölgede olduğunu düşünmek için artık yeterince delil var. Nitekim zamanında türbenin yanında cami, mevlevihane ve kışla da yapılmış, bunlar palanka ile çevrilmiş. Sonradan iki mahalle büyüklüğündeki Turbek dediğimiz bu kayıp yerleşim Halveti dervişlerince yönetilmiş. Son keşifler bu kayıp kasabayı bulmuş olabileceğimizi gösteriyor. Sıradışı bu yerleşimin kaynağı olduğunu sandığımız türbeyi bulmak için kazıları sürdüreceğiz."
Önce Zigetvar kalesinin 5 km kuzeyindeki Zsiboti Ut kasabasında bir üzüm bağında, Osmanlılara ait bir nöbetçi kulesinin kalıntıları bulundu. Buranın birkaç yüz metre kuzeyindeki yamaçtan kale de görülebiliyor. 1913'ten beri dillere pelesenk olan kilisenin bulunduğu yerin kaleyi görmeyen, askeri açıdan elverişsiz bir noktada bulunması dikkat çekiyor. Yeni saptanan mevki; keşfedilen kalıntılar, savaş alanına hakim bir noktada olmasına karşın top menzilinin dışında kalması gibi nedenlerle padişahın çadırı ve dolayısıyla geçici kabri için daha muhtemel bir yer gibi görünüyor.
Hedef 2016'ya kadar bulmak
Kazı ekibinin başındaki Macar uzman Erica Hancz, "Kilisenin altından türbeye dair hiçbir buluntu çıkmadı. Türbenin artık burada bulunmadığına eminiz" diye konuştu. Hancz,"Şimdi bu yeni bölgeyle ilgili çok sayıda arşiv belgesini taramak, gerekli izinleri alıp bağ evlerinin yakınında kazı yapmak gerekiyor. Kanuni'nin ölümünün 450. yıldönümü olan 2016'ya kadar türbeyi bu bölgede bulacağımıza inanıyorum" dedi.
Türk bilim insanları o kadar emin değil... Ya izler süpürüldüyse...
TÜRK bilim insanları sonuçlardan o kadar da emin değil. Dün sempozyum, hararetli tartışmalar yaşanacağı anlaşılınca basına kapatıldı. Macarlar, Türk akademisyenlere önceden bilgi verilmediği suçlamasına, "Bilgi verdik. Örneğin duayen tarihçi Prof. Halil İnalcık daha üç hafta önce buradaydı. Keşif onu çok heyecanlandırdı" cevabını verdiler.
Türk heyetindeki bir uzman, "Macarlar kilisenin altında türbe olmadığını kanıtlamaya çalışıyor. Bu sonuca varmak için daha fazla araştırma yapmak gerek. Bölge alüvyonla dolmuş. Bunlar temizlenip türbenin temeli aynı yerde, kilisenin altında aranmalı" dedi.
Macar kazı ekibinin çalışmalarına doğrudan katılan tek Türk akademisyen olan İstanbul Üniversitesi'nden sanat tarihi uzmanı Yrd. Doç. Dr. Fatih Elcil ise sonuçlarını şöyle değerlendirdi: "Kilisede türbeye dair bir iz bulunamadığı doğru. Ama ben bu aşamada 'Türbe orada değildir' diyemem. Bunu demek için türbenin kalıntılarının bir başka yerde bulunması gerekiyor. Sonuçta türbe kilisenin olduğu yerde yapılmış, ama tüm izleri daha sonra süpürülmüş de olabilir."
Peki Kanuni'nin kalbi nerede?
Bu soru cevaplanmasa da Budapeşte ELTE Üniversitesi Türkoloji profesörü Geza David şöyle diyor:
"Ahmed Feridun Bey, Sokullu'nun sır katibidir. Kanuni'nin ölümüyle ilgili her şeye otağda tanıklık etmiştir. Tüm detaylardan Zigetvar Seferi tarihinde bahsetmesine rağmen iç organ meselesine hiç değinmemiş. Bu, zaten Müslümanlığa göre normal değil. Bu da olay yerinde olmayanların sonradan uydurduğu bir detay olabilir. Evliya Çelebi asılsız birçok yerel söylentiyi seyahatnamesine almıştır. Bugün-yarın bulunabilecek olan altın leğen değil, ilk türbenin temeli."