CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Muğla'da Anadolu Medya Buluşmaları toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, İYİ Parti'ye geçen 15 CHP Milletvekiline ilişkin "Arkadaşlarımız görevlerini yapıp geri dönecekler. İsterlerse 15 Milletvekili CHP'ye geri dönecek." açıklamasında bulundu.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar:
"GAZETECİ, HALK ADINA SORGULAMA YAPAR"
Kılıçdaroğlu öğleden önceki Marmaris'te "Anadolu Medyası Buluşuyor" etkinliğinde yaptığı konuşmada ise, 40'tan fazla ilden yaklaşık 400 gazeteciyle bir araya gelmesinin kendisi için çok değerli olduğunu belirtti.
Hayatı boyunca kendisiyle ilgili lehte veya aleyhte yorum yapan hiçbir gazeteciyi suçlamadığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Gazetecinin varlık nedeni halk adına gücü denetlemektir. Gazeteci, halk adına sorgulama yapar. Çağdaş demokrasilerde medya dördüncü güç olarak ortaya çıkar. Halkın gözü, kulağı, sesi, bir anlamda medyadır. Biz henüz Anayasamıza medyayı egemenlik hakkını kullanan dördüncü güç olarak yazdırmadık. Bunu teklif ettim, kabul etmediler" ifadesini kullandı.
Güçler ayrılığı ilkesinin demokrasinin olmazsa olmazı olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, yasama, yürütme ve yargıda büyük sorunlar yaşandığını, bunların çözülmesi gerektiğini bildirdi.
Medyanın halk adına gücü denetleyeceğini, gücü övemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, "Bir hata varsa medya hatayı toplumun önüne koyar. Kurallara aykırı, doğaya aykırı bir şey olursa bu bir haberdir. Şimdi gazeteciler haber yapamıyorlar, sorunumuz o. Olay görünüyor, tanığı olunuyor, haber yapılamıyor" dedi.
"MEDYAYI DÖRDÜNCÜ GÜÇ OLARAK GÖRÜYORUM"
Kılıçdaroğlu, Türkiye'de medyanın önemli bir güç olduğunu ve bunu her platformda dile getirdiğine değinerek, şöyle devam etti:
"Yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç olarak medyayı görüyorum. Anayasada medyayla ilgili hepimizin bir şekilde kabul edeceği çok güzel hükümler var. Basın hürdür ve sansür edilemez. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Yani basın özgürlüğünün önündeki bütün engelleri kaldırmak devletin görevidir. Anayasanın bu kadar açık hükmüne rağmen anayasa açıkça ihlal ediliyor. Böyle bir tablo içinde siz gerçekleri halka anlatma konusunda yetersiz kalıyorsunuz, güç kaybediyorsunuz. Medyanın güç kaybetmesi demokrasinin güç kaybetmesi, halkın sorunlarının siyasal otoriteye aktarılmaması, kanalların tıkanması demektir. Bunların mutlaka aşılması lazım."
Son günlerde ülke gündeminde cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarının bulunduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Geçtiğimiz günlerde Genelkurmay Başkanı ve o ülkenin sarayının sözcüsü, ülkede kimsenin haberi olmadan Abdullah Gül'ü ziyaret ediyorsa ve konuşuyorsa bu, dünyanın her yerinde haberdir. Haber yapmak gerekiyor mu, elbette gerekiyor. Halkın bilgilenmesi amacıyla haber yapmak gerekiyor. Bunu sadece bir internet sitesi haber yapıyor. Bedeli, gazeteci ödüyor. Geldiğimiz nokta budur. Demokrasinin üzerinde vesayeti kabul etmiyoruz diyorlar. Demokrasinin üzerinde vesayeti kabul etmiyorsanız cumhurbaşkanlığı adaylığının tartışıldığı bir süreçte Genelkurmay Başkanını ve sarayın sözcüsünü Sayın Abdullah Gül'e gönderemezsiniz. Gönderdiğiniz andan itibaren kendi iktidarınızı perçinlemek için baskı kuruyorsunuz, bir başka vesayeti oluşturuyorsunuz demektir. Kendi gücünüzü güçlendirmek istiyorsunuz demektir. Bu bir demokrasi ayıbıdır. Şu ana kadar bununla ilgili yapılan hiçbir açıklama da yok, bekliyoruz. Bunlar bizim demokrasiye zarar veriyor."
"15 TEMMUZ DARBESİNİ EN ŞİDDETLİ ELEŞTİRENLERDEN BİRİSİYİM"
Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişimini en şiddetli eleştirenlerden biri olduğunu belirterek, "Ben, 20 Temmuz darbesi dediğim için kızıyorlar. Buna inanarak dillendirdiğimi bilmenizi isterim. Ben, 15 Temmuz darbesini en şiddetli eleştirenlerden birisiyim. Darbeye karşı çıkılması gerektiğini bilenlerden birisiyim. O gece ben İstanbul'dayken telefon edip milletvekillerimi ilk kez meclise gönderen bir partinin Genel Başkanıyım. Önce bizim milletvekilleri genel kurula gittiler. Darbenin püskürtüldüğünü de biliyorum. Parlamento, olağanüstü güzel bir görev yaptı, bunu da biliyorum." dedi.
Kılıçdaroğlu, FETÖ'cülerle mücadele için hazırlanan bütün yasaları oy birliğiyle çıkarmaya hazır olduklarını bildirdi.
20 Temmuz'dan sonra gazetecilerin pasaport ve basın kartlarının iptal edildiğini öne süren Kılıçdaoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"20 Temmuz darbesinden sonra bugün geldiğimiz noktada 800 gazetecinin pasaportuna el konuldu. 800 gazetecinin sarı basın kartı iptal edildi. 173 medya kuruluşu kapatıldı. 3 bini aşkın gazeteci işsiz kaldı. 150 gazeteci cezaevinde hapiste. 54 gazetecinin mal varlıklarına el konuldu. Yani sivil ölüme terk edildi. Buna adalet, demokrasi denmez bu doğru değildir. Sokaktaki bir vatandaş olarak medya üzerinde olağanüstü baskı olduğunu gözlüyorum. Medya patronunun eğer başka işi varsa adamı duman ediyorlar. Yasalara uygunmuş, uygun değilmiş hiç önemli değil, her türlü cezayı kesiyorlar. Patron sonunda gazeteleri satmak zorunda kalıyor. Mali cezalar var, sonunda hapis cezası tehditleri de var. RTÜK üzerinden baskılar kuruluyor. İktidarı eleştiriyorsanız cezaları var. Sendikalaşma engelleniyor. Basın İlan Kurumu üzerinde baskılar kuruluyor. Kamu bankalarının reklamları üzerinden medya üzerine baskılar kuruluyor."
Bugün medyada gelinen noktanın iç açıcı olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, medya sahiplerinin kendi güçleriyle, birikimleriyle değil atama yoluyla bunu elde ettiklerini, "çok kanal var" gibi görünse de içeriğinin tek kanal olduğunu iddia etti.
Ülkede 5 temel sorun bulunduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bunların demokrasi, eğitim, ekonomi, dış politika ve toplumsal barış olduğunu dile getirdi.
Türkiye ekonomisinin tefecilere teslim edildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, son 15 yılda Londra'daki bir grup sermayedara ödenen faizin 150 milyar dolar olduğunu, içeride ise devlet tahvili hazine bonosu alanlara ödenen faizin de 675 milyar lirayı bulduğunu, hükümetin dünyanın en pahalı faiziyle borçlanmak zorunda kaldığını ifade etti.
Kılıçdaroğlu, Miraç Kandili'nde Suriye'ye atılan bombaları yetersiz görmenin bu ülkenin tarihine, kültürüne, inancına ihanet etmek anlamına geldiğini söyledi.
"TÜRKİYE, İRAN, IRAK VE SURİYE KENDİ SORUNUNU ÇÖZMELİ"
Egemen güçlerin Türkiye'nin burnunun dibinde vesayet savaşları yapmasına izin verilmemesini isteyen Kılıçdaroğlu, şu görüşlere yer verdi:
"Bu doğrudur dememeliyiz. Bu yanlıştır demeliyiz. Türkiye, İran, Irak ve Suriye bir araya gelmeli, kendi sorununu çözmeli. Bunu yapmalıyız. Toplumsal barışı sağlamalıyız. Komşumuzun kimliğini, inancını sorgular hale geldik. Bundan daha tehlikeli durum yoktur. Komşumuzun yaşam tarzı, inancı başımızın üstünedir. Ben onun külüne muhtaçsam ben onu baş tacı yapmak zorundayım. Ama biz şimdi onunla ayrışma yolunu arıyoruz. Kimlik üzerinden siyaset, inanç üzerinden siyaset, yaşam tarzı üzerinden siyaset, bunlar doğru değil."
"Bütün yetkilere sahip iktidar neden seçim istiyor?" sorusunu soran Kılıçdaroğlu, "Her şeyi var, her şeyimiz var. Yönetemiyorlar. Benim samimi düşüncem bu, katılırsınız katılmazsınız. Bunun bir şekilde masaya yatırılması lazım. Demokrasi, insan haklarında, özgürlüklerde bir araya gelmemiz lazım. O kadar büyük gerginlikler yaratılıyor ki çiftçi en yüksek mazotu kullanıyor ama şikayet edemiyor, korkuyor." dedi.
Kılıçdaroğlu, konuşmasının sonunda, medya sektörü ve çalışanların sorunlarının nasıl düzeltilmesi gerektiğiyle ilgili görüşlerini de paylaştı.