CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısında yaptığı konuşmadan satırbaşları:
- Demokrasiyi oyladık, tek adam rejimi mi, parlamenter demokratik sistem mi… Bütün vatandaşları sandığa gitmek için ikna etmeye çalıştık. O nedenle sandığa gitmenin tarihi bir sorumluluğu vardı.
- Bunu yerine getiren bütün vatandaşlarıma tekrar yürekten teşekkür ediyorum. şimdi geliyorum işin püf noktasına, bu referandum nasıl yapılmalıydı? Nasıl yapılacağını ben belirleyemem. Nasıl yapılacağını tek bir yasa da belirleyemez. Temel kural anayasada yer alıyor. Şöyle söylüyor, 'Seçimler ve halk oylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım esaslarına göre yargı denetimi altında yapılır' Soru şu, gerçekten de bu referandum anayasanın ön görüldüğü bu kurallar içinde mi yapıldı?
- Devletin bütün bürokratlarını kullandılar. Valileri, kaymakamları hepsini kullandılar. Tehdit unsuru olarak devlet vatandaşın karşısına çıktı. Devletin bütün mali imkanlarını kullandılar. Gak dedikçe para, guk dedikçe para harcadılar. Sadece paralarını değil, sadece bürokratlarını değil, arabalarını forslarını uçaklarını televizyonlarını her şeylerini kullandılar. Ama buna rağmen yılmadık, yolumuza devam ettik.
“HAVUZ MEDYASININ TEK TARAFLI YAYIN YAPMASINA İMKAN SAĞLADILAR”
- Sadece bununla da yetinmediler. OHAL’den yararlanarak bir kanun çıkardılar. Çünkü OHAL çerçevesinde çıkan kanun dolayısıyla anayasa mahkemesi de buna bakmam diyor. Özel televizyonların, havuz medyasının tek taraflı yayın yapmasına imkan sağladılar. Devletin televizyonu dışında bütün televizyon kanalları kendileri için çalıştı. Ama buna rağmen direndik, buna rağmen sandığa gittik, buna rağmen hayır oyunu verdik.
“EVET İÇİN DEVLET, HAYIR İÇİN MİLLET KAMPANYASINA DÖNÜŞTÜ”
- Ne oldu biliyor musunuz? Kampanya ne oldu? Evet için devlet, hayır için millet kampanyasına dönüştü. Devletin televizyonları, devletin paraları, devletin uçakları, devletin bürokratları, bizim elimizi kolumuzu bağlamaya, bizim üzerimizde baskı kurmaya, sandığa gitmemeye…
“ÖZEL ANKETÖRLER BULDULAR, CEPLERİNE PARA DOLDURDULAR”
- Sadece bu mu? Hayır. Özel anketörler buldular, ceplerine para doldurdular. Bir gün önce açıklama yaptırdılar, yüzde 60 çıkacak diye… Acaba onların sandığa gitmelerini engeller miyiz diye her türlü yola başvurdular. Ama biz vicdanımızla, ahlakımızla, kararlı bir şekilde gittik ve yüzde 50’nin üzerinde bir hayır’ı sandıkta ifade ettik.
SİYASİ PARTİLERE TEŞEKKÜR
- Tabi yüzde 50’nin üzerinde sandıkta ifade ettik. Ama bu başarı, tek başına CHP’nin başarısı değildir. Demokrasiyi savunan herkesin ortak başarısıdır. Saadet Partisi’ne, bütün mütedeyyin kardeşlerimi, demokrasiden, ahlaktan yana olan bütün vatandaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum, gidip hayır oyu kullandıkları için. Vatan Partisi’ne ve üyelerine, ÖDP’nin genel başkanına ve üyelerine, HDP’nin bütün acılara, baskılara rağmen gidip hayır oyu kullanan doğu ve güneydoğudaki bütün vatandaşlarıma, Anavatan, Doğru Yol Partisi’ne teşekkür ediyorum.
“BİZ GERÇEKTEN DE BİR TARİH YAZDIK”
- Türkiye’nin bekasını her şeyin üstünde tutan, ülkücülere ve milliyetçilere de yürekten teşekkür ediyorum. Hiç kimse unutmasın, bir ülkü etrafında hepimiz birleştik. Türkiye’nin bekası için, hepimizin özgürlüğü için, düşüncelerimizi özgürce ifade etmek için, hepimiz demokrasi paydasında birleştik. Ve biz gerçekten de bir tarih yazdık. Ve bu tarih bir demokrasi destanıdır.
“SALDIRIYA UĞRADIK SES ÇIKARMADIK. KURŞUNLANDIK SES ÇIKARMADIK, BIÇAKLANDIK SES ÇIKARMADIK”
- Bu teşekkürü yapmak benim boynumun borcudur. Tabi son teşekkürü de CHP’nin örgütlerine yapmak istiyorum. Hepimiz demokrasi için çalıştık, gece gündüz çalıştık. Kucaklayıcı bir dil kullandık hepimiz. Saldırıya uğradık ses çıkarmadık. Kurşunlandık ses çıkarmadık, bıçaklandık ses çıkarmadık. “Kılıçdaroğlu dilini değiştiriyor, bize tuzak kuruyor” dediler. Hiç kimseye tuzak kurmadık. Dilim geçmişte neyse, bugün de yarın da böyle olacaktır. Hiç kimsenin kötülüğünü istemedik. Hiç kimseye zulüm yapmadık. Hiç kimseyi ötekileştirmedim.
“DEMOKRASİYİ YOK EDEN BİR ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OLAMAZ”
- Farklı kimliklerden olanlar, farklı inançlardan olanlar hepimiz demokrasi paydasında birleştik. Hepimiz hep birlikte bir destan yazdık. Bu destanın sahibi ben değilim, bu destanın sahibi sizlersiniz. Meşruiyeti tartışmalı olan bir anayasa değişikliğini referanduma götürdük. Neden? Demokrasiyi reddeden bir anayasa değişikliğinin meşruiyeti olmaz. Yürüklükte olabilir ama meşruiyeti tartışılır. Örnek mi? 1982 anayasası. Hala yürürlükte, ama bu anayasa yürürlükte ama meşruiyetini evet diyenler de hayır diyenler de tartışıyorlar. Demokrasiyi yok eden bir anayasa değişikliği olamaz.
- Bakınız 1982 anayasasına referandumda yüzde 91,4 evet çıktı. O dönemde baskılar vardı, Kenan Evren ve komutanlar vardı. O dönem de baskılar vardı, hayır diyenler cezalandırılıyor. O dönemde medya özgür değildi, bugünkü şartlarda olduğu gibi. Ama o dönem evet diyenlerin oranı yüzde 91,4. Demokrasi açısından söylüyorum, bugün bu baskı anayasasına hayır diyenlerin oranı yüzde 50’nin üzerinde. O yüzden demokrasi destanı yazdık diyorum.
- 1982 anayasası oylanırken Kenan Evren Çankaya ilkokulunda oyunu kullanıyor. Seçim sonrası sandıklar açılıyor, hayır diyen pusulanın üzerinde şu not var “Korku üzerine hakimiyet inşa edilemez. Mustafa Kemal Atatürk / nutuk” Öyle egemen bir korku var ki, hayır pusulasının üzerine bu notu düşmek zorunda kalıyor, üst düzey bir yönetici ve bürokrat. Bu not alınır, tutanağa geçirilir ve hayır oyu reddedilir.
“O GÜN BAŞKA BİR AÇIKLAMA YAPMADIM, NEDENİ…”
- Geliyorum biraz daha düne. Referandum sonrası Pazar günü hepimiz evlerdeyiz, sandıklardan haberler almaya çalışıyoruz. Ben de evde izliyorum. Bir haber geldi, YSK mühürsüz oy pusulalarını geçerli sayacak diye. Hemen arkadaşları aradım, “nedir bu” diye. “Evet doğru” dediler. Açıklamalar yapın, yapıldı. Akşama doğru genel merkeze geldim ve bir basın toplantısı yaptım. YSK’yı uyardım, yanlış yapıyorsunuz diye. Referanduma gölge düşürüyorsunuz diye. O gün başka bir açıklama yapmadım, nedeni “YSK inşallah bu kararından geri döner” diye bekledim.
“YSK, YASALARI ÇİĞNEMİŞTİR”
- Daha henüz sayımlar bitmemişti. YSK, yasaları çiğnemiştir. YSK, üstüne düşen görevi yapmamıştır. YSK, gücünü öyle anlaşılıyor ki, haktan hukukun üstünlüğünden anayasadan değil belli bir merkezden, siyasi otoriteden almaktadır. Siyasi otoriteden alınan güç güç değildir, demokrasiye ihanettir.
“O KOLTUKLARDAN İNDİRECEĞİZ SİZİ”
- O koltuklardan ineceksiniz aşağıya, o koltuklardan indireceğiz sizi. Mühür yazıların altına basılır, oy pusulalarına basılır mühür. Mühür, sözün bittiği yerdir. Mühür insanlık tarihi kadar eskidir. Kazılarda toprak mühürler çıkar, neden? Oturup düşünme karar verme ve kararı bir belgeye bağlama ve mühür vurma… Bütün anlaşmaların altında mühür vardır. Mühür, aynı zamanda bir güvencedir. Mührün varlık nedeni de budur. Siz mühürsüz oyları, zarfları geçerli kabul ediyorsunuz. Neye göre kardeşim? Eğer birilerinin arzusuna göre yapıyorsan bunu sen hakim değilsin, o koltuğundan ineceksin kardeşim.
“MİLLİ İRADE TECELLİ ETMEMİŞTİR BURADA, MİLLİ İRADE SABOTE EDİLMİŞTİR”
- Şimdi ben mührü saymıyorum diyorsunuz. Bu doğru değil. Bu seçimin adı mühürsüz seçimdir. Mührü yoktur bu seçimin. Milli irade tecelli etmemiştir burada, milli irade sabote edilmiştir. Birilerinden talimat alan ve kendisine yargıç diyenlerdir. Bütün araştırmalarda, analizlerde bu seçimin mühürsüz seçim olduğunu herkes kabul edecektir. Bütün dünya kabul edecektir bunu.
“TARİH ATI ÇALAN HIRSIZLARI ASLA YAZMAZ”
- Eğer bu seçim mühürsüz seçimse, hiç kimse unutmasın söyleyecek söz bitmemiş anlamına gelir. Çünkü o belgenin altında mühür yoktur. Üsküdar’a geçen, çalınan atını geri alan Köroğlu’dur. Tarih çalınan atını geri alan Köroğlu’nu yazar. Tarih atı çalan hırsızları asla yazmaz.