Haber61 - Haber Servisi / Okan Çıtlak - Tüm Türkiye'yi etkisi altına alan ve hayatı neredeyse durma noktasına getiren koronavirüs ile mücadele sürüyor. Bu mücadelenin tabi ki en başında sağlık çalışanları geliyor. Ailelerinden ayrı kalma, virüsün bulaşma tehlikesi ve belki de hayatları pahasına bu mücadeleyi sürdürüyorlar.
Pandemi sürecinde önemli rol üstlenen bir diğer meslek grubu da emniyet güçleri. Onlar da gecelerini gündüzlerine katarak bir mücadele içerisindeler.
Bu mücadelenin içerinde hep göz önünde olan ama görülmeyen bir meslek daha var.
Gazeteciler..
Hayatın her durumunda, yaşanan her ne olursa olsun ekran karşısında, klavye başında veya elinde mikrofonuyla görülen, pandemi döneminin de en kritik görevlerinden biri olan halkı bilinçlendirme ve bilgilendirmede bir nefer olan gazeteciler.
Herkes evindeyken sokakları arşınlayan, gerek ofiste gerekse de evinden çalışarak hem bilgiye ulaşıma aracılık eden hem de ekmek parasının hakkını vermeye çalışan gazeteciler.
Meslektaşlarımız bu görevleri ifa ederken sağlık endişesinin yanısıra gelecek kaygısı da yaşıyorlar. Sokağa çıkma yasağı sonrasında okuyucularına ulaşamayan gazeteler, hayatın sekteye uğrayan seyri sonrası tek dayanakları olan reklamların durmasıyla zor günler yaşayan internet siteleri, televizyon ve radyolar.
Gazeteci herkesin derdini anlatmasına yardımcı olur ama “Terzi kendi söküğünü dikemez” atasözündeki gibi kendi sorunlarını anlatmakta sıkıntı yaşarlar.
Zaten gazetecinin derdini de sadece gazeteci anlatabilir.
“KIZIMIN GÖZLERİNE BAKINCA GELECEĞİ HAKKINDA ENDİŞELENİYORUM”
Mesela bir çalışandan önce bir insan bir anne adayı olarak sahalarda halkı bilgilendirmek için emek veren Demirören haber Ajansı Muhabiri Aleyna Keskin hissettiklerini şöyle dile getiriyor:
Pandemi ile birlikte hayatın tüm alanlarında ciddi değişimler yaşandı. Birçok meslek gurupları evlerinde çalıştı. koronavirüs ile tanışmam hamileliğimin son aylarına denk geldi. O dönemlerde Dünya yeni yeni tanımaya başlıyordu Covid-19 virüsünü. Ne olduğunu anlayamadan hayatımıza ve ülkemize giren ve yayılmaya başlayan virüs oldukça tedirgin ediyordu bizi. Herkes tedirgindi ve sadece o dönemlerde Ülkede 10’larca virüsü taşıyan insan vardı. Karadeniz Bölgesinde 11 ilden sorumlu Demirören Haber Ajansı bünyesinde çalışan bir muhabirim. Hamileliğimin son 3 ayında tanıştığım virüs herkesi evine kapatmıştı. Ben ise doğumuma sayılı haftalar kala bölgemizin birçok şehrinde canlı yayınlar ve haberler için sahada bulunuyordum. Haber, ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan bir olgu. Gece gündüz demeden doğru haber verebilmek adına çalışmalara devam ediyorduk.
Deyim yerindeyse karnım burnumda bölgemizin birçok şehrinde haberler ve canlı yayınlarla mesleğimi icra etmeye devam ettim. O dönemlerde virüsün hamileler için nasıl etkiler gösterdiğini sürekli araştırıyordum. Geceleri gözüme uyku girmezdi. Ülkemizde hastalıkla tanışmamamızın ilk ayları olduğu için hamileler üzerindeki etkileri ile alakalı örnekler pek yoktu. Hep yabancı dillerden çevirerek hamilelerin nasıl korunması gerektiği ile alakalı makaleler okuyordum. Her burnum aktığında, ya da hapşırdığımda ‘ACABA’ diyordum. Bana da virüs bulaştı mı? İyice paranoyak olmuştum. Elimde sürekli dezenfektan, kolonya ile beraber dolaşıyordum. Mikrofonu, kamerayı, fotoğraf makinesini, arabayı, aklınıza gelecek her şeyi sürekli dezenfekte ediyordum. Hamileliğimin son dönemleri olduğu için nefes almakta oldukça zorlanıyordum. Ama hasta olanları gördükçe ve onların hikâyelerini ekranlara taşıdıkça nefesin ne kadar kıymetli olduğunu biliyordum. Nefes almayı daha da zorlaştıran çift maske takıyordum. Eve gidince eşyalarımı önce balkonda birkaç gün bekletiyor daha sonra ellerime geçirdiğim maskelerle makineye atıyor, 90 derecede yıkıyordum. Evde elimden çamaşır suyu, dışarda çalışırken de dezenfektan eksik olmuyordu. Doğum iznine ayrıldıktan sonra işe geri döndüm. Şimdi hamileliğim öncesi gibi 10’larca değil, dışarda 10 binlerce virüs taşıyıcısı var. Eve her gittiğimde yine aynı temizlik kurallarına devam ediyorum. Kızımın gözlerine baktığımda geleceği için kaygılanıyorum. Ona dokunmaya, kucağıma almaya korkuyorum. Bende her anne gibi kızıma sarılarak uyumak, onu öpüp doyasıya koklamak istiyorum. Girip çıktığımız yerin haddi hesabı yok. Röportaj yaptığımız insanların çoğunun bilinçsiz olduğunun farkındayım. Filyasyon ekipleri ile beraber onların yaşadığı zorlukları gösterebilmek için haberlere çıkıyorum. Karantina olan yerlerden canlı yayınlar yapıyorum. Daha bilinçli olmak için, korona virüsle mücadele için haberler yapıyorum. Herkes sokakta yeni normalden şikâyet ederken ben yeni normali bile yaşayamıyorum. Evde maske ile oturmak zorunda kalıyorum. Her gece kızımı uyurken izleyip ona doyasıya sarılacağım, öpeceğim günün hayalini kuruyorum. Bir gazetecinin duyguları gerçekten çok yoğun. Medyada kadın olmak zor ama Gazeteci bir anne olmak çok daha zor. İnsanların hikayelerinde ki sıkışmışlık yüreğimi her haber yazışımda dağlarken korona dönemlerinde öteden beri hissettiğim sıkışmışlık duygusu her geçen gün daha da artıyor.
“DEVLETiN UNUTTUĞU SİTELERE GOOGLE SAHİP ÇIKTI”
Devletten herhangi bir desteği olmayan, hatta resmi olarak gazeteci bile sayılmayan ve ayakta durmaları için tek dayanağı reklamlar olan internet siteleri adına konuştu Haber61 yazı İşleri Müdürü Doğan Alayoğlu. Devletin sahip çıkmadığı sitelere Google sahip çıktı diye başladı söze ve şu ifadeleri kullandı:
Devletin unuttuğu siteleri Google destekledi
Türkiye’de internet haber siteleri, kanun bazında basın olarak kabul edilmediği için yıllardır zaten resmi ilan alamamakta ve gece gündüz çalışan bizler gerekli diğer haklardan da yararlanamıyorduk. Pandeminin başlangıcı ile birlikte daralan reklam pastası, reklam verenlerin ekonomik güçlükler nedeniyle geri çekilmesi bizleri daha da büyük sıkıntıların içerisine sürükledi. Piyasaların kötü olması doğrudan basını da etkiledi. Bizim gibi büyük ekipler barındıran internet siteleri ne yazık ki güçlükle döner hale geldi. Bu süreçte devlet tarafından gerekli destek sağlanmamakla birlikte internet basının yıllardır mecliste bekleyen basın kategorisine alınmasını ilgilendiren kanunla ilgili de bir gelişme olmadı.
Bu süreçte henüz adım atılmadığını açıkça gördük ve yaşadık bunun yanında ise bizlere asıl desteği Google gibi pandemi desteği açan yurt dışı kaynaklı dev şirketler oldu. Google dünya çapında binlerce yerel internet sitesine maddi destek verirken Türkiye’den de 5 siteye destek oldu ve bunlardan biri de biz olduk. Sözün özü Türkiye’den beklediğimiz desteği dünyanın diğer ucundan alabildik. Bizim gibi yüzlerce belki binlerce internet haber sitesi çalışanı emekçiler devletten somut destekler bekliyor.
“YEREL MEDYA OLMAZSA ŞEHİRLER DİLSİZ KALIR”
Yazılı basın ise bu konularda en dertli olanlardan. Kağıt ve matbaa masrafları da ekleniyor pandemi yükünün arkasına. Bunların üzerine bir de temas ile yayılan virüsün elden ele dolaşacak gazeteler ile yayılacağı bilgisi iyice pekiştiriyor darbeyi. Karadeniz'de Sonnokta gazetesi yazıişleri Müdürü Selahattin Özcan "Yerel medya olmazsa şehirler dilsiz kalır" ifadelerini kullanıp yaşanan sıkıntıları şu şekilde anlattı:
Malum; pandemi süreci ile boğuşuyoruz.
Bu süreç her sektörü olumsuz etkilediği gibi, virüsün negatif yansımasını yazılı medyada iliklerine kadar hissetmiş durumda.
Zaten dalgası durulmayan ekonomi yüzünden boya, matbaa ve kâğıt giderleri gazetelerin baskısına ağır maliyet doğuruyordu, buna vatandaşın ivmesi yükselen teknolojiye hızla uyak uydurması ile gazete satışlarının erimesi sıkıntısı da peşi sıra eklendi.
-Tabii ki satışların erimesinde toplumun artık gazete okumamama alışkanlığının da etkisi yok değil.-
Bunlar yetmezmiş gibi pandemi ile birlikte gazetelerin en çok tercih edildiği kahvehane, lokal gibi işletmelerin kapalı olması da doğal olarak satışları etkiledi.
Ek olarak, gerçekliği ispat edilememiş olmasına rağmen gazetelerdeki boyanın pandemi süresince sıkıntı doğuracağı da dilden dile dolaştırılınca algıya kapılıp bazı hıfzıssıhha kurullarınca gazetelere karşı gereksiz bir yöntem uygulandı.
Gelmesi beklenen reklamların artık gelmemesi de işin diğer sıkıntılı yanı.
Bu gerçeklerin hepsinin muhasebesinin sonunda süreç önce gazetelerin sayfa yüz ölçümlerinin küçülmesine, daha sonra sayfa sayıların azalmasına, en son çare olarak da personel tasarrufuna yansıdı/yansımaya devam ediyor.
Fazla değil; bundan on yıl önce bir yerel gazetenin sadece Yazı İşleri'nde görev alan muhabir sayısı kadar personelle günümüzde gazeteler yayına hazırlanıyor.
Yaygın medyada dahi gazetelerin tek tek kepenk indirdiği gerçeği önümüzde iken yasa koyucuların bu işe eğilmesinin zamanı geldi de geçiyor.
Yerel medya olmazsa şehirler dilsiz kalır anlayışından hareketle daha da fazla vakit kaybetmeden bir şeyler yapılmalıdır.
Bu olumsuzluklara rağmen salgın süresince gazetelerin yanında olan bir kurum var, o da Basın İlan, hakkını teslim edelim.
“ANADOLU BASINI İÇİN ACİL EYLEM PLANI”
Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ersen Küçük ise hükümetin diğer sektörler gibi Anadolu Basını için de acil eylem planı hazırlaması gerektiğini belirtti.
Küçük, sağlık çalışanları gibi özverili bir şekilde çalışan ve halkı gelişmelerden haberdar eden meslek gruplarından birinin de şüphesiz gazeteciler olduğunu belirtip ”İlk vakaların 2019 Aralık ayının son günlerinde Çin’in Wuhan kentinde görülmesiyle başlayan ve bu yılın Ocak ayından itibaren hızla yayılarak tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 virüsü ile mücadele içindeyiz.
11 Mart itibarı ile Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından pandemi olarak ilan edilmesi ile birlikte COVID-19 salgını ile ülkemiz başarılı bir şekilde mücadele veriyor.
Salgın, hem dünyada hem de ülkemizde kamu otoritelerinin tıbbi olarak ve virüsün yayılmasını sınırlandırmaya yönelik bazı önlemler almasını gerektiriyor. Salgını önlemeye yönelik temasın sınırlandırıldığı, toplu etkinliklerin iptal edildiği ve evden çalışmanın önerildiği bu süreçte sağlık çalışanları gibi özverili bir mücadele ile halkı tüm gelişmelerden haberdar etmek için çalışan meslek gruplarından biri de hiç şüphesiz ki gazeteciler .
Milyarlarca insanın evinden dışarı çıkamadığı, Akıllı telefonlardan sosyal medya, televizyonlarda ise genelde haber kanalları ile aracılığıyla haber akışının sağlanması noktasında büyük bir risk üstlenen medya kuruluşları olağanüstü tedbirler almış olsa da sokaklarda çalışmak zorunda olan gazeteciler, evlerinde karantinada olan insanlara haber ulaştırabilmek için çaba sarf ediyorlar.
Yerelde gazeteciler salgın süresince çalışmalarına aralıksız devam etmiş olsa da özlük hakları konusunda somut bir mücadele yürütülemedi. Bu dönemde sadece kısa dönem çalışma ödeneğiyle maaş kaybının önüne geçildi.
Ülke çıkarlarını ön planda tutan yayın anlayışı ile hareket eden Anadolu Basını, ekonomik sıkıntılarla boğuşurken, küresel salgın sıkıntılarını katladı, katlamaya da devam ediyor. Gazete, televizyon, radyo ve internet gazeteleri gerçekten zor durumda. Reklam ve ilan gelirleri ile ayakta durmaya çalışıyorlar.
Basın İlan Kurumu aracılığıyla verilen resmi ilanlar çok büyük oranda düşerken, icra ve ihale ilanlarının yayımlanmamış olması maddi sıkıntıları iyiden iyiye artırdı. En sıkıntılı dönemi geçirmekte olan demokrasinin temel taşı Anadolu Basını sorunlarına ivedi çözüm istiyor.
Bunun için de hükümetin diğer sektörler gibi Anadolu Basını için de acil eylem planı hazırlamasını, destek paketleri açıklamasını bekliyoruz.” İfadelerini kullandı.
Kısacası, ajans. internet haberciliği, yazılı veya görsel basın. Tüm sıkıntılar ve kaygılar ortak. Haber peşinde koşmanın yanında, kurumlarını ayakta tutma mücadelesine bir de gelecek kaygısı eklendi. Sağlık konusundaki risk de çabası. Devletin basın sektörü ile alakalı nasın bir önlem alacağı merakla bekleniyor.