Bülent Ecevit Üniversitesi Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, Marmara Denizi'nin tabanında yükselme görüldüğüne de dikkat çekerek, "Endişe etmemizi gerektirecek bir dönem" dedi.
TMMOB İl Koordinasyon Kurulu tarafından 12 Kasım Düzce Depremini anma toplantısına katılan Prof.Dr. Hakan Kutoğlu, fay hatları üzerindeki gerilimleri inceledikleri araştırmada gelinen son noktayı anlattı. Arazide incelemeler yaptıklarını dile getiren Prof.Dr. Kutoğlu, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Harita Genel Komutanlığı ortaklığında tüm Türkiye'ye dağılmış olarak hareketleri izleyen 146 GPS istasyonundan 2011 yılının yatay fay hareket hızlarını aldıkları kaydetti. Prof.Dr. Kutoğlu, verilerle fay hatlarının gerilim modellemesini çıkarttıklarını kaydetti. Bu istasyonlarda Japonya ve Amerika'da tektonik hareketlerin izlendiğine dikkat çeken Prof.Dr. Kutoğlu, Türkiye'de ise sadece konum belirlemek için kullanıldığını dile getirdi. Prof.Dr. Kutoğlu, modellemede bazı bölgelerde topografyaların yükseldiğini tespit ettiklerini belirterek, "Marmara Denizi'nin tabanında da yükselme görülüyor. Bu endişe etmemizi gerektirecek bir dönem" dedi.
SİSTEM KURULURSA BEKLENMEDİK DEPREMLER OLMAZ
Depremleri arttıran unsurun gerilme hareketleri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, "Türkiye'nin tamamına yakını sarıdan kırmızıya kayıyor. Yani Türkiye'nin her an her yerinde olası bir depremle karşılaşabiliriz. 2011 Van Depremini beklemediğimizi söyledik ama verilere baktığımızda bu bölgede gerilmenin yüksek olduğunu görüyoruz. Bu veriler daha önceden hesaplansaydı bekleyebileceğimiz bir deprem olduğunu söyleyebiliriz" diye konuştu.
Kuzey Anadolu Fayı'nın üzerindeki depremlerin Doğu Anadolu'ya göre daha fazla olduğunu söyleyen Prof.Dr. Kutoğlu, "Kuzey Anadolu'da kuvvetler faya dik olarak gerçekleşiyor. Kırılmalar daha hızlı ve küçük oluyor. Doğu Anadolu'da ise kuvvetler fayın iki ucuna da yayılmış durumda" dedi.
GERİLMENİN ÇOĞUNLUĞU İSTANBUL'A YAKIN KOLLARDA
Marmara Denizi'ni etkileyecek en son depremlerin 1766, 1866 ve 1912 yılında gerçekleştiğini anlatan Prof. Dr. Hakan Kutoğlu şunları söyledi:
"Gerilmenin yüzde 80-90'ı İstanbul'a yakın kuzey kollarda. Ama bu tüm Marmara'yı etkiliyor. Örneğin, Tekirdağ Havzası 1766 yılından bu yana kırılmamış. Aradan 250 yıl geçmiş bulunuyor. Gerilim birikimi artıyor. Bu beklediğimiz tehdidin giderek yaklaştığını gösteriyor. Araziden toplanan veriler Marmara'daki gerilimin giderek arttığını gösteriyor. Her depremin ardından yeni gerilmeler için 14 yıl geçmesi gerekiyor. Gölcük Depreminden sonra 14 yıl geçti. Buradaki fay stresi hala biriktiriyor. Tekrar gerilmeye başladı."
Türkiye'de çok fazla saha araştırması yapılmadığı için fay hatlarındaki hareketlerin bilinemediğini vurgulayan Prof.Dr. Kutoğlu, gerilme haritalarının GPS sistemi ile her gün takip edilerek çıkartılabileceğinin altını çizdi. Prof.Dr. Kutoğlu, AFAD bünyesinde bir birim kurularak depremin oluşabileceği bölgelerin tespitinin kolaylaşabileceğini sözlerine ekledi.