Susurluk skandalından sonra, 1997 yılında hakkında açılan dava, 18 Nisan 1999'da milletvekili seçildiği için durdurulan Ağar, 9.5 yıl sonra yeniden hakim karşısına çıkacak. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi bir grup avukat da müdahil olmak için talepte bulunacak.
Suçu örgüt kurmak
İçişleri Bakanlığı'nın Ağar'ın 22 Temmuz 2007 seçimlerinde milletvekili seçilememesi üzerine dosyayı gönderdiği Danıştay 1. Dairesi, Ağar'ın, TCK'nın 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan yargılanmasına karar verdi. Karar Danıştay İdari İşler Kurulu tarafından da onandı ve dosya Yargıtay'a gönderildi. Ağar'ın dosyası önce vali statüsünde olduğu gerekçesiyle Yargıtay 8. Ceza Dairesi'ne gitti, ancak Daire, Ağar'ın, suç tarihinde emniyet müdürü statüsünde olduğuna işaret ederek, görevsizlik kararı verdi. Dosya böylece Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne geldi.
Rahşan Affı kurtardı
Susurluk iddianamesinde Ağar'a, Suç işlemek için silahlı çete kurmak, Abdullah Çatlı'nın firari olduğu dönemde saklandığı yeri bildiği halde yetkili mercilere haber vermemek ve gizlenmesine yardım etmek, Çatlı ve Yaşar Öz'e silah taşıma izin belgesi vererek görevi kötüye kullanmak, Çatlı ve Öz'e hususi damgalı (yeşil) pasaport verilmesini sağlayarak görevini kötüye kullanmak suçları yöneltilmişti. Ancak Danıştay 1. Dairesi, Ağar'ın bu suçlardan sadece Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesine göre suç işlemek için silahlı çete kurmak suçundan yargılanmasına karar verdi ve diğer suçların Rahşan Affı'na girdiğini belirtti. Böylece Ağar 7.5 yıl hapis öngören bu suçlardan yargılanmaktan kurtuldu.
İstanbul DGM Başsavcılığı'nca Susurluk skandalı için hazırlanan fezlekedeki iddialar Ağar'a mahkeme süresince sorulacak. İşte fezlekedeki iddialar:
ÇATLI SORGUSU: Çatlı'nın kullandığı Mehmet Özbay sahte ismi adına düzenlenmiş silah ruhsatı ile Mehmet Özbay, Emniyet Genel Müdürlüğü'nde uzman olarak çalışmakta olup, silah taşımasına izin verilmiştir. Yardımcı olunmasını rica ederim. Mehmet Ağar imzalı belge çıktı.
n Özbay adına silah ruhsatı çıkartılırken, ikametgahın karakol binası olarak gösterildiği anlaşıldı.
n Özbay adına çıkartılan yeşil pasaportun da Ağar'ın girişimleriyle verildiği kanısı uyandı.
BUCAK İLİŞKİSİ: Emniyetten ismen talep edilen Ercan Ersoy, Mustafa Altınok, Enver Ulu, Abdülgani Kızılkaya, Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz ve Ayhan Akça adlı polislerin Koruma Şubesi'nde görevli olmamalarına rağmen özellikle Sedat Bucak'a koruma tahsis edildikleri anlaşıldı.
TOPAL CİNAYETİ: Kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal cinayetinden sonra gözaltına alınan özel harekatçı korumalar Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy ve Oğuz Yorulmaz'la, Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir, Ağar'ın talimatıyla, savcılığa haber verilmeden Ankara Emniyeti'ne getirildi ve serbest bırakıldı.
TARIK ÜMİT'İN KAYBOLMASI: MİT adına çalışırken kaçırılan Tarık Ümit'le görüşen son kişilerin de korumalardan Ziya Bandırmalıoğlu ve Ayhan Akça olduğu, Ağar'ın bu konuda yapılan ihbarı dikkate almadığı anlaşıldı.
YAŞAR ÖZ'ÜN KURTULMASI: Çatlı'nın eşi Meral Çatlı'nın yakın akrabası Yaşar Öz'ün evinde yapılan aramada, Ağar imzalı silah taşıma izni belgesi, yeşil pasaport ve Tarık Ümit'e ait pasaport bulundu. Gözaltına alınan Öz, Ağar'ın talimatıyla bırakıldı. Evde bulunan belgeler ve silahlar da Ağar'a teslim edildi. Kaza yapan araçtaki silahların Ağar tarafından verildiği kanaati oluştu.
'Vatan için ölmeye hazır adamlar yargılanmak isteniyor'
Ağar dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili oylamada TBMM'de 11 Aralık 1997'de ilginç bir konuşma yapmıştı. Konuşma, bugünkü yargılamanın şifrelerini de ortaya koydu:
Aydın geçinenlerin bile 'ver, kurtul' dedirtebildiği bir vasatta, vatan için ölmeye hazır adam arandığında bir adım öne çıkanlar, yargılanmak istenmektedir 'devlet-i ebed müddet' olsun diye ölümü göze alanlar, yargılanmak istenmektedir sıradan insanların hayatı sevdiği kadar ölümü sevebilmiş ve ölebilmiş olanlar, silah arkadaşlarımız ve onların mücadelesi yargılanmak istenmektedir geceleri Sivas'tan öteye seyahat edilmediği, ülkenin bir bölümünde bölücü örgütün vergi salmaya başladığı, bölge gençlerinin örgüt tarafından askere alındığı günler unutturulmak istenmektedir. Gündüz devletin, gece bölücü örgütün hâkim olduğu günler çok uzakta değildir kamu görevlileri, kendilerine ait binalardan burunlarını bile dışarı çıkaramıyorlar, toplu katliamlar birbirini takip ediyordu. Bugün, demokrasi ve insan hakları adına bizim boynumuza kement atan bazı yazarlar, o günlerde 'yahu, şu yangını söndürün de, nasıl söndürürseniz söndürün metodu, şekli, şemaili önemli değil' diyebilip, haykırabiliyorlardı. Ben, bir devlet görevlisiydim görevimi yaptım, üzerime düşeni yaptım. Yanlış yaptıysam, vicdanıma, Allah'a karşı ve hukuk devletinde yaşayan bir insan olarak da yargıya karşı sorumluyum.