Agresif pazarlama stratejisiyle Türkiye pazarına olaylı bir giriş yapan Media Markt, bu stratejiyi reklamlarına da yansıtınca reklam duayenlerinin tepkisiyle karşılaştı. Ahlaki açıdan reklamı yanlış bulan uzmanlar reklamların buna rağmen markaya zarar vermeyeceğini söylüyor.
Pazarlama stratejisi "teknolojiyi ucuza satmak" üzerine kurulu olan Alman Metro Grup'a bağlı elektronik perakende devi Media Markt'ın tanıtım ilanlarında kullandığı Nataşa unsuru reklam dünyasında etik tartışması yarattı. "Nataşalar gibi en çekici aletleri aynı çatı altında bulacaksınız", "Zevksiz Almanlar nasıl bu kadar çok aleti alabiliyor?" başlıklı reklamlar ile Media Markt'ın ses getirmek adına ahlaki değerlere dokunduğunu söyleyen uzmanlar "Agresif pazarlama stratejisini yaptığınız ucuzlukla, kullandığınız dille ortaya koyabilirsiniz ama bu yapılan agresyon değil, belden aşağı vurmak" diyerek tepki gösterdi.
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Marka Uzmanı Fatoş Karahasan, Bu agresyon değil, belden aşağı vurmak. Fiyatla agresif olursunuz, medya stratejinizle agresif olabilirsiniz, dikkat çekmek için kullandığınız dille agresif olabilirsiniz ama bu dilin altına bir ulusu aşağılamayı sokarsanız bunu etikle bağdaştırmazsınız" diyerek reklam etiği açısından reklamların kabul edilemez olduğunu söylüyor. Reklamı ahlaki, ticari ve estetik açıdan değerlendiren Karahasan, "Ticari açıdan reklam dikkat çekti çünkü fiyat avantajı üzerine kurdu. Estetik olarak ben beğenmedim kalabalık, karışık geldi. Ahlaki olarak da Nataşa ilanını hiç doğru bulmadım. Bir ulusun kadınlarını aşağılayarak reklam yapmak etiğe sığmaz" diyor.
Markaya zarar vermez
Karahasan reklamların markaya zarar vermeyeceğini çünkü markanın stratejisini prestij değil ucuzluk üzerine kurulu olduğunu söylüyor. Karahasan, "Media Markt alışveriş çantasıyla dışarıda gezerken kendinizi çok iyi hissedeceğiniz, prestij yaratmak derdinde olan bir marka değil. Öyle olmaya da niyeti yok. Teknolojiyi ucuza satmakla öne çıktığı için reklamlar markaya zarar vermez" açıklamasını yapıyor.
Reklamcılık Vakfı Başkanı Ayşegül Molu da reklamları "ses getirme" kaygısı yerine iletişimin temel ilkeleriyle incelemekte fayda olduğunu söylüyor. Molu, Reklamcılıkta 'taste' denilen, lezzet diye çevirebileceğimiz; mizah, etik ve kimi diğer unsurlardan oluşan kültürel karma çok önemlidir. Bir toplumun kara mizah olarak adlandırdığı durum, diğerinde saygısızılık veya istismar olarak nitelendirilebilir'' diyor. Yakın geçmişte ülkemizde yayınlanan kimi küresel kampanyaların bu nedenle olumsuz tepkiyle karşılandığını hatta RTÜK tarafından cezalandırıldığını sölyeyen Molu şöyle devam ediyor: İletişimin, özelde reklamın değerlendirilmesinde kültürel kalıplar belirleyicidir. Media Markt kampanyası Türk kültürü, toplumsal ölçüt ve kabuller ışığında epey zorlayıcı bir kampanyadır. Kara mizah olarak nitelendirmesi zor, 'lezzeti' gayet tartışmalı bir uygulamadır. Reklam Özdenetim Kurulu ölçütleriyle bakıldığında kadınları, başka ulusları incitmekte, olumsuz algı kalplarına dayanması bakımından da ayrımcı mesajlar içermektedir.''
Amacımız dikkat çekmek ahlaki sınırları zorlamak değil
Media Markt'ı Türkiye'ye getiren Media Satürn Holding Türkiye Genel Müdürü Mustafa Altındağ, daha önce yaptığı bir açıklamada uluslararası stratejilerinin ses getirmek'' olduğunu bunun için 2005 yılında MediaMarkt çalışanlarının Playboy'a bile soyunduğunu söylemişti. Media Markt Dünya Basın Sözcüsü Swan Jacobsen ise "Reklamlarla dikkat çekmek şirketin bir stratejisi. Bütün girdiğimiz yeni ülkelerde dikkat çekici kampanyalara imza atarız. Örneğin Berlin'deki mağazasının açılışını duyurmak için yaptığımız reklamlarda 'Berlin Duvarı yıkıldıktan sonraki ilk kutlamaya davet ediyoruz' demiştik. Reklamlarımızda komik ve esprili olmak istiyoruz. Ama saldırgan olmak gibi bir niyetimiz yok. Etik ve ahlaki sınırları da zorlamak istemeyiz" açıklamasını yapmıştı.
Referans