Merak uyandıran, şaşkınlık yaratan, keyif veren bir eğlence aracıdır. Her ortamda yapılabilir, bilgi edinme ihtiyacını karşılar, insanları birbirine yaklaştırır, grup aidiyeti yaratır. Kendini kuru fasulye gibi nimetten sayanların sürekli kendilerinden bahsetmelerini önler…
Uzmanlar, faydalarını saymakla bitiremiyorlar, efendim.
Anton Bey kusura bakmasın, “Başkalarının günahlarıyla aziz olamasak” da kendimizi iyi hissediyoruz. Geçen hafta benim hakkımda yapıldı mesela. Birlik olması mümkün olmayan insanların kucaklaşmalarını sağladı. Bu kültürel etkinliği anladınız sanırım. Eskilerin “güft ü gû” dedikleri şey.
Bende bir domates var, sende bir domates var. Ben sana bir domates versem, sen bana bir domates versen ikimizde de birer domates olur. Ama ben sana bir dedikodu versem, sen bana bir dedikodu versen ikimizde de iki dedikodu olur. Ondan sonra da “çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane…” Dedikodunun değeri tazeliğindedir, derler. Bu yüzden çok hızlı yayılması gerekir. Şimdi ben çıkıp desem ki -vebali söyleyenlerin boynuna- “Bakire Elizabeth hiç de öyle değilmiş, birader…” Altı asır sonra edindiğimiz bu “bilgi”nin kime ne faydası olur?..
Bir araştırmada insanlara sormuşlar: “Nelerin dedikodusu yapılır? “Geçen hafta bizim çocuk nişanlandı. Mesela bunun dedikodusu yapılır. Taziye evine gidince nasıl yemek verilmiş, kim nasıl giyinmiş; bunlar konuşulur. Hoca 33’lük tespih kullanıyor, takkesiz dolaşıyor, maça gidiyor…” filan demişler.
Haberlere baktım. Çalışanların eşlerini telefonla arayıp “Kocanız bir haltlar karıştırıyor...” diye fısıldayarak önemli icraatta bulunan müdürü işten atmışlar. Bir adam boşandığı karısına tazminat ödemek zorunda kalmış, dedikodu hasebiyle. 200 kişinin ekmek kapısı kapandıktan sonra “Dedikodu yüzünden koca firma yıkıldı. Yapan Allah’ından bulsun!” diye afiş asılmış. Bir adam 20 yıllık arkadaşı tarafından, bir teyze yeğeni tarafından, bir nine torunu tarafından öldürmüş vs. Her işte olur böyle talihsizlikler, üzülüp geçelim.
Hayvanların bile dedikodu yaptığını tespit etmişler. Dedikodu gazeteciliği diye bir iş kolu var. Teknolojinin sağladığı olanaklar sayesinde altın çağını yaşıyor dedikoduculuk. O yüzden kaldığımız yerden devam edelim:
Dedikodu rahatlama sağlar, insana kendini iyi hissettirir. Suskunluğu giderir, samimiyeti artırır, “dostane” ilişkilerin devam etmesini sağlar. Dedikoduyu çıkaran kişi; risk alan, gözü kara bir yiğittir. Taşıyıcılar işçi arılardır. Dedikoduyu kendi çıkarı için kullananlara “havari” gözüyle bakılır. Dedikodu yapılan ortamda bu etkinliğe iştirak etmeyenlerinse en kısa sürede dedikodusunu yapmak icap eder…
NOT: Başlık, dedikoduyu sevmeyenlerin ilgisini çekmek üzere atılmıştır. Öte yandan, yazıyı yanlış anlayıp dedikodumu yapmazsanız çok memnun olurum, efendim.