Mardin Bağımsız milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Başkanı Ahmet Türk, İmralı'da Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeyi değerlendirdi.
Türk, "Sayın Öcalan, 'AB'de nasıl bugün sınırların anlamı kalmadıysa bizim de Ortadoğu'da sınırların anlamsız olduğuna ortaya koyacak bir ortaklaşmayı gerçekleştirmemiz lazım' diyor.
Öcalan, sınırlara ve ulus devletine karşı olduğunu bir kez daha söyledi. Bu projelerle Kürtler de kazanacak Türk halkı da kazanacak, insanlık da kazanacak. Ortadoğu da kazanacak bizim siyaseten de yaklaşımız budur" dedi.
BDP'nin Mardin 3’üncü Olağan Kongresi Şimal Düğün Salonu'nda yapıldı. Salonda, BDP flamaları ve bezlerle donatılan platformun bir tarafına Türkçe ve Kürtçe, 'BDP' Mardin 3'üncü Olağan Kongresi'ne Hoşgeldiniz', sağında Fransa’nın Başkenti Paris’te öldürülen PKK'lı Sakine Cansız, Leyla Söylemez ve Fidan Doğan’ın fotoğrafları asıldı.
Salona ayrıca Türkçe, Kürtçe, Süryanice ve Arapça dilerlinde, 'Ana dilimiz haktır, hakkımızı kullanacağız', 'Kadınlar Kürt sorunun çözümünde müzakere ve özgürlük istiyor' yazılı pankartlar ile Abdullah Öcalan fotoğrafı asıldı. Kongrede konuşan DTK Başkanı Ahmet Türk, kabine değişikliği ile İçişleri Bakanlığı'na atanan Mardin Milletvekili Muammer Güler ile ilgili konuştu.
"MUAMMER BEY DENEYİMLİ VE TECRÜBELİ BİR İNSANDIR"
Türk, yeni Bakan Güler'in toplumsal duyarlılığı, hassasiyetleri göz önünde tutarak ve herkesi kucaklayacak yönetim anlayışını esas alarak çalışmalarını yapması gerektiğini belirterek, "Devletin o baskıcı anlayışını çok kötüye kullanan bir içişleri bakanlığını gördük. Umut ediyoruz ki, yeni bakanımız, hemşerimiz, bu geçmişte yaşanan ve eski bakanı İdris Naim Şahin’in halka karşı tavrının göz önünde tutarak daha kucaklayıcı adil bir yaklaşım gösterir bizim beklentimiz sürecin beklentisi budur.
Muammer bey deneyimli ve tecrübeli bir insandır. Olabildikçe kucaklayıcı bir siyaseti izleyeceğine inanıyorum. Hayırlı olsun diyorum, başarılar diliyorum" dedi. İmralı’da Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerin kamuoyundaki barış beklentilerinin artığını belirten Ahmet Türk, şöyle konuştu:
"KÜRTLER, 100 YIL ÖNCEKİ HAKLARINI İSTİYOR"
"Türkünden Arabından Süryanisinden Kürdüne kadar herkes bu sürecin barışla sonuçlanması için bir çaba sarf ediyor. Sivil toplum örgütleri, aydınlar, demokrasi isteyen herkes bu ülkede artık herkesin barışa katkı sunacak barışın önünü açacak bir siyaseti geliştirmeyle ilgili açık açık taleplerini dile getiriyor. Biz bunu görüyoruz. Halk, toplum hazır.
Ancak halen Kürt halkının kimliğinin varlığını ve Kürt halkının bu ülkede yaşayan bir halk olmayacağını kabul eden bir mantıktan dolayı bu sorunlar çözülmüyor.
İşte bunun aşılması lazım. Kürtler bu ülkenin birinci sınıf halkıdır. Tarihe baktığımız da Kürtler bugün 100 yıl önce söylediklerini aynen tekrarlıyorlar. 100 yıl önce Kürtler ne istiyorlarsa 100 yıl önce Kürtler için ne düşünülüyorsa bugün Kürtler bunun peşinde. Bakınız Kurtuluş Savaşında büyüm millet meclisinin birinci mecliste Kürtler ve Türklerin eşitliği üzerine kurulan bir duruş vardır. Kürt halkı inkar edilmiyordu. Yine El-cezire komutanına gönderilen bir mesajda, Kürtlerin otonomik bir yapıya kavuşması konusu haklarıdır diye bir düşünce vardı."
"ÖCALAN, SINIRLARA VE ULUS DEVLETE KARŞI"
Ahmet Türk, bir süre önce İmralı'da Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmeye değindi. Türk, Öcalan'ın 9 şubat 1922’de 1'inci Meclis'te onaydan geçen kabul edilen bir Kürt reform paketinden söz ettiğini belirterek şöyle dedi:
"Bugün 100 yıl önce mecliste kabul edilen reform paketi bile kabul edilse bir sorun kalmaz. Kürt sorunu çözülür ve bu halklar acı yaşamaz. O pakette Kürtler'in kendini yönetme, yönetime katılma, anadil ve Kürtler'in bir halk olarak Türkiye’de varlığını sürdürme hakkıdır.
Kürtler yüzyıl önce kabul edilen bir halk. Dünyamız demokrasi, insan hakları acısından önemli mesafeler almasına rağmen bugün Türkiye ve Türkiye’deki siyasetçiler 100 yıl önceki siyasetçilerin düşünce ve projelerin gerisinde kalmıştır. Ortadoğu'daki sınırlara ve ulus-devlet anlayışına karşıyız. Öcalan diyor ki; bugün Ortadoğu’da milliyetçilik ulus devlet mantığı Ortadoğu halkaları için büyük bir tuzaktır.
Kürtler ve Ortadoğu ahlakları o tuzağa düşmemeli. Bu çatışmalar, etnik temelde sadece kalmıyor mezhepsel bir nokta ya kadar götürdüklerini biliyoruz. Bugün Sünni Şii çatışmasına dönüşmesi bunun sonucu. Bunun için Kürtler olabildiğince demokrasiyi, demokratik temelleri, halkların demokratik noktada birleşmelerini esas alan yaklaşım göstermeli. Bizim arayışımız; halkaların eşitliği ve kardeşliği üzerinedir. Bugün Kürt sorunu çözülmüş olsa Türkiye ile Irak Kürtleri arasında sorun olmazdı.
Kürt sorunu insani yaklaşımla ele alınsa ve Kürtler demokratik yönetime sahip olsa, bugün Türkiye ile Suriye arasında girişler gidişler üzerinde bir sınır tartışması yaşanmazdı. Bunlar çok insanı taleplerdir. Bu projeler her halkın kazancıdır. Bu projelerle Kürtler de, Türk halkı da insanlık da, Ortadoğu'da kazanacak. Bizim siyaseten de yaklaşımız budur."
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'i de sert bir dille eleştiren Türk, "Peki Kürtler bugün bu ülkeyi yönetseydi buna sizin tepkiniz olurdu? Bunu da Türklerin görmesi lazım. Kürtler asla ve asla Türklerle eşit olamaz diyor. Türkler 1'inci sınıf vatandaş Kürtler de 'hizmet eden hizmetçi bir halktır' mantığı ile yaklaşıyor. Bu geçti artık, Kürtler artık eski Kürtler değil."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine yönelik eleştirilerde bulunduğunu anlatan Ahmet Türk, toplumsal gerçekleri halkın hassasiyetini dile getirme sorumlulukları bulunduğunu söyledi. Türk, "Evet, içerde bir çatışma olabilir. Polis ve güvenlik güçleri de müdahale edebilir. Ama barışçıl bir sürecin gelişmesinin başladığı ve kapıların aralandığı bir süreçte 50 uçakla Kandili bombalarsanız toplumda güvensizlik yaratılmış olur.
Benim ifade etmek istediğim buydu. Sayın Başbakan hep bizden hassasiyet bekliyor. Ama biz de kendilerinden hassasiyet bekliyoruz. Ancak, karşılıklı hassasiyetle yol alabiliriz. Bu acılı ve sancılı süreci barışa götürebiliriz diye düşünüyorum. Bu hassasiyetleri Sayın Başbakan göz önünde tutması gerekir. Bu hassasiyetlerimize değer vermesi gerekiyor."
Kongreden sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ahmet Türk, İmralı'ya ne zaman gidecekleri ve isminin veto edildiği yönündeki iddialar üzerine, bu konuda kendilerine iletilen bir şey olmadığını kaydederek, "Bu bazı yazarların hemen hemen her gün gündeme taşıdığı bir olay. Ama, resmi olarak Adalet Bakanlığı'ndan bu konuda ne zaman gideceğimiz veya kimlerin gideceği konusunda böyle bir tartışma ve görüşme yapılmış değildir.
Tabii ki biz bu sürecin içinde olmak istiyoruz. Kurumsal olarak. Bizim için kimin gittiği önemli değil.Biz eğer bu işin içinde olacaksak kurumsal olmalıyız.Gitmesi gerekeni partimiz tespit eder, DTK tespit eder.Bizim söylediğim budur. Kurumsal olarak içinde olduğumuz zaman hem topluma güven vermiş oluruz. Hem de bu işin sağlıklı gitmesine önemli katkı sağlamış oluruz. Biz bunun için söylüyoruz.
Kim giderse gitsin arkadaşlarımız oradaki tartışmaları, düşünceleri olduğu gibi aktarır. Bizim bir sıkıntımız yok. Ama bizi kurumsal olarak görmemeleri meseleyi Milletvekili düzeyinde bu işin içine girmemizi biz eksik buluyoruz" karşılığını verdi.