Yenidoğan Çetesi skandalı ile tüm toplumun güvenini sarsan özel hastanelerde yaşanan fiyaskolar devam ediyor. Türkiye'nin her yerinden bu konuda şikayetler geliyor. Hukuk mücadelesi yapan yüzlerce insan derdini kime anlatacağını bilemiyor.
İşini en güzel şekilde yapan, vicdan ve merhamet sahibi özel hastanelerimizi elbette bu kötü zincire dahil etmiyorum. Zaten mesele sadece özel hastanelerde değil; sağlık sistemi de sıkıntılı. Bir düzen kuramadık. Doktorlar, hemşireler ve sağlık çalışanları genel anlamda mutsuz, umutsuz ve sürekli dert içinde.
Ne zaman bir hekimle karşılaşsam, sitem ediyor. Etmesin de ne yapsın? Aksayan, yolunda gitmeyen, eksik ve yanlış o kadar çok şey var ki! En başta denetim… Denetim noktasında ipin ucu kaçmış. Yenidoğan bebeklerin ölümünden para kazanan ihanet çetesi nasıl olur da bu kadar rahat hareket edebilir?
Düzeni kurmuşlar, her şey tıkır tıkır işlemiş. Neden? Çünkü ortada otorite yok, denetleme yok, caydırıcı cezalar yok. Sonra da “Bizim haberimiz yok,” diyen hastane yöneticileri... Herkesin her şeyden haberi var; kimse kimseyi kandırmasın. Üç maymunu oynayıp görmezden gelmenin bir anlamı yok.
Özel hastaneleri sadece ticaret ve para kazanma merkezlerine çevirenlerin kaybedecek bir şeyleri kalmıyor. “Her yol mübah,” diyorlar, istediklerini yapıyorlar. Olan da gariban insanlara oluyor. Dokuz ay karnında bebek taşı, özlemle yanıp tutuş, sonra bir çete çıksın, bebeğini öldürüp para kazansın… Var mı böyle bir dünya?
Hangi akıl ve mantık bunu izah edebilir? Biz balık hafızalı bir toplum olduk; her şeyi çabuk unutuyoruz. Bu tür olaylarda ah vah çekeriz, iki damla gözyaşı döker, sonra da unuturuz. Sağlık meselesi her şeyden daha önemli ve kıymetli. Toplum olarak hepimizin daha duyarlı, daha samimi olması gerek.
Devlet, özel sektör, herkes üzerine düşeni yapmalı. Canlar yanmamalı. Doktorlara ve sağlık çalışanlarına karşı güven kaybı yaşanmamalı.