Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Hiç kimse bu 1 haftalık ertelemeyi İç Güvenlik Reformu Paketi’nin herhangi bir şekilde zamana yayıldığı veya vazgeçildiği gibi intibaya kapılmasın. İç Güvenlik Reformu Paketi çıkacaktır" dedi.
Başbakan Davutoğlu, AK Parti Grup Toplantısı’nda partililere seslendi. Muhalefete yönelik eleştirilerde bulunan Davutoğlu, "28 Şubat dönemi hatta 12 Eylül dönemi bugün paralel yapının mensupları o zaman ’otoriteye teslim olmak gerektiğini’ söylediler. 28 Şubat’ta yine aynı paralel yapının temsilcileri ’başörtüsü teferruattır, otoriteye tabi olun’ diye aslında bugün CHP sıralarında bulunan, ikna odalarının mucidi o hanımefendiyle aynı dili konuştular. O ikna odalarında başörtülü kardeşlerimizi ikna etmeye çalıştı, bu paralel çete de fetva vererek ikna etmeye çalıştı. Aynı paralellik sürüyor. Sonra Mavi Marmara olayı olduğunda ’İsrail’in otoritesi dinlenseydi ondan izin alındığını’ söylüyor. Şimdi ise en kritik dönemde, en kritik günlerde halk iradesiyle işbaşına gelmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı içeride ve dışarıda tezgah kuruyorlar. Biz bu tezgahları bozarız arkadaş. Millete de burada söylüyorum. Kim ne tezgah kurarsa kursun, kim kimle paralel oyunlar içine girerse girsin, biz bu ülkeyi suhuletle 7 Haziran seçimlerine götüreceğiz. 7 Haziran seçimlerinden sonra da ülkenin ihya ve inşa faaliyetine hiçbir saniye bile ara vermeden devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
"İÇ GÜVENLİK REFORM PAKETİ ÇIKACAK"
"Sadece CHP ve Pensilvanya mı, bakınız MHP de aynı dili benimsiyor, hala bu dili kullanmaya devam ediyorlar" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"6-7 Ekim günü açın o günkü Bahçeli’nin konuşmalarında ’niye bu teröristlere, bu vandallara fırsat veriyorsunuz, devlet nerede’ diye soruyor. Biz tedbirleri aldık. Kamu düzeni de elhamdülillah her gün daha da tahkim ederek güçlendiriyoruz ve bu yasayı hazırlıyoruz. Şimdi aynı Bahçeli bu yasayı kendisinin de talep ettiği kamu düzenini öngören bu yasayı polis devleti olmakla suçluyor. Sayın Bahçeli biz polis devletinin sizin tarafınızdan nasıl savunulduğunu geçmişte biliyoruz. 12 Eylül döneminde sizin öncüleriniz, ’biz hapisteyiz düşüncelerimiz iktidarda’ diyordu. Siz 12 Eylül iktidarının, düşüncelerin iktidar olduğu dönemin takipçilerisiniz, özgürlüklerden bahsedemezsiniz. Polis devletine de Türkiye’de kısıtlayıcı her hükme de her uygulamaya da engel olan parti Türkiye’de demokrasi özgürlüklerinin koruyucu partisi AK Parti’dir.
Yine HDP, sanki 6-7 Ekim olaylarında Doğu’da, Güneydoğu’daki vatandaşlarımızın hayatını onlar değil. Sanki o molotof kokteyliyle yakılan dükkanlar, dördüncü kattan atılan Yasin Börü ve arkadaşları onların tahrik ettiği provokatörler tarafından öldürülmemiş gibi sütten çıkmış ak kaşık gibi şimdi bize özgürlükleri konuşmaya kalkıyor. Peki o 2-3 gün içinde vatandaşın hayat özgürlüğünü yok edenlere karşı bizim sessiz kalacağımızı mı zannediyorsunuz. Biz tedbirimizi alırız. Arkadaşlar hiç kimse bu 1 haftalık ertelemeyi İç Güvenlik Reformu Paketi’nde herhangi bir şekilde zamana yayıldığı veya vazgeçildiği gibi intibaya kapılmasın. İç Güvenlik Reformu Paketi çıkacaktır. Ama bu 1 haftada bütün bu partilere sadece bir düşünme teneffüsü imkanı veriyoruz, düşünsünler, her birisi kendisiyle şöyle bir muhasebe yapsın.
Kılıçdaroğlu, Pensilvanya ile yürüttüğü paralel çalışmaları düşünsün. Halkın karşısına nasıl çıkacak onu bir tefekkür etsin. Tefekkür edebilir mi onu bilemiyorum, tefekkür kelimesinin anlamını biliyor mu onu da bilemiyorum ama en azından sözlüğe baksın, anlamını öğrensin. MHP, bu yasaya karşı çıkmakla kamu düzenine, hukuka karşı çıkmakta olduğunu bir hissetsin. HDP, özgürlüklerin ancak ve ancak ki faili meçhullere dahil 90 yıllarda JİTEM’den şikayet ediyorlardı, şimdi Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) asli görevini onurla, şerefle yürütüyor, Jandarma’da da yine yasaların gerektirdiği düzenlemeler yapılıyor, bundan iye rahatsız oluyorsunuz. Herkes bu 1 hafta içerisinde kendisini çok iyi muhasebeye çeksin. Varsa güzel bir teklifi varsa bir iddiası, ’şu madde dünyanın hiçbir yerinde yok sadece Türkiye’de var, Avrupa’da, Amerika’da, demokrasilerde yok’ diye bize tek tek madde söylesinler. Biz onlarla bunu konuşmaya hazırız ama Meclis’i bir çatışma alanı haline dönüştürmesinler. Desinler ki ’şu madde Avrupa’da, gelişmiş demokrasilerde yok’ konuşuruz. Çünkü biz kendimizden eminiz. Her bir maddeyi tek tek test ederek oraya koyuluyor. İşte meydan hodri meydan Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Demirtaş üçünüz de -tabi arkanızdaki dördüncü gücü kastetmiyorum, dördüzü. Onlarla muhatap olmayız- hadi 1 hafta içinde düşünceniz neyse getirin, heybenizde ne varsa getirin. Ama şunu getirmeyin, ’Gezi olayları gibi olacak, 6-7 Ekim gibi olaylar olacak, molotof kokteyli ile genç kızlar yanarak can verecek. Şehirlerimiz tahrip edilecek ve siz susun’ diyorsanız- Arkadaş biz susmayız, susmayacağız. Ümit ederiz 1 hafta içinde İnşallah bu tavırlarını değiştirirler ve hep beraber, hepimizin ihtiyaç hissettiği özgürlük-güvenlik dengesini gözeten bir yasama faaliyetiyle İç Güvenlik Yasası’nı çıkartırız. Biz çatışmacı değiliz, biz her ne surette olursa olsun bir şeyi empoze etme peşinde de değiliz. Her türlü diyaloğa, müzakereye hazırız ama kriz asla hazır değiliz, krize, kaosa asla yol vermeyeceğiz."
"YARGININ İTİBARINI TEKRAR KAZANMASI LAZIM"
Türkiye’de yargının itibarını tekrar kazanması gerektiğini belirten Davutoğlu, "Türkiye’de adaletin ikame edilebilmesi için yargının gerçek anlamda tarafsız gerçek anlamda bağımsız ve sadece kendi vicdanıyla hareket eden onurlu hakimlerin elinde itibar kazanması lazım" dedi.
Bugün Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’da yapılan seçimlerin ardından görev değişiklikleri yaşandığını hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na Sayın Lütfü Arslan, Yargıtay Başkanlığı’na Sayın İsmail Rüştü Cerit seçildiler. Buraya gelmeden önce her iki gerçekten saygın yargıcımızı da hukukçumuzu da telefonlar tebrik ettim ve başarılar diledim. Anayasa Mahkemesi, ülkede Anayasal sistemin ve Anayasal ilkelerin teminatıdır. Ve sadece bu misyonla biz Anayasa Mahkemesi’ne duyduğumuz güveni 2010 referandumunda, bireysel başvuru hakkını Anayasa Mahkemesi’ne tanıyarak gösterdik. AK Parti eğer Anayasa Mahkemesi’ne saygı göstermemiş olsaydı ya da Anayasa Mahkemesi’nden şüphe ediyor olmuş olsaydı, bireysel başvuru hakkı gibi her bir vatandaşın kullanabileceği bir hakkı 2010 referandumunda Anayasa Mahkemesi’ne vermezdi. Diğer partiler Anayasa Mahkemesi ve yargı bağımsızlığı üzerinden partiler, 2010 referandumuna ’hayır’ dediler. Yani Anayasa Mahkemesi’ne güvenmediklerini ortaya koydular.
Biz ise Türkiye’de yargıya güvenimizi her zaman gösterdik ama bir istisna hariç. Hiçbir örgütlü yapı, şu veya bu ideoloji, lobi, paralel yapı veya başka nitelikli yapı yargıya nüfuz ederek, yargıyı tekeline alamaz. Bir grubun tekeline alınmış yargı demek ülkede yürütmenin de yasamanın da bitmesi demektir. Kimsenin hukuk teminatı altında olmaması demektir. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimlerini neredeyse bir varoluş mücadelesine dönüştüren bu yapılar, Türkiye’de yargı bağımsızlığı için en büyük tehdidi oluşturmuşlardır. Ama hem HSYK seçimlerinde hem bugün Anayasa Mahkemesi seçimlerinde ve Yargıtay seçimlerinde yargı mensuplarımızın katılımıyla vakar içinde, gerçekten yargı mensuplarının olgunluğuna yakışır yeni başkanlar seçildi. Kim seçilmiş olmuş olsaydı, hepsi bizim için makbuldü. Bu arkadaşlarımızı, önemli yargı kurumlarına gelen bu hukukçularımızı bir kez daha tebrik ediyorum. Hükümet olarak her an, her zaman yargının gerçek bağımsızlığını, gerçek tarafsızlığını, yargı yasama, yürütme arasındaki dengeli ahenk içinde çalışmayı benimsediğimizi bir kez daha söylüyorum. Bundan sonra da bu konudaki kararlılığımız sürecek.
Her iki başkanla yaptığımız görüşmede ilk fırsatta tekrar bir araya gelmeyi ve yargı sistemimiz konusunda eğer bir reform ihtiyacı varsa bunu yapmayı ve reform ihtiyacı sonrasında daha yargının itibarının güçlendirecek adımlar atılması gerekiyorsa bunları da konuşmayı düşünüyoruz. Hayırlı olmasını temenni ediyorum."
"KİMSE EKONOMİK KRİZ BEKLENTİSİ İÇİNDE OLMASIN"
Davutoğlu, "Çift rakamlı enflasyonlara değil son şeylerle yüzde 7.4’lere indi, önümüzdeki aylarda seçime doğru giderken bu birileri için kötü haber olabilir ama göreceksiniz İnşallah enflasyon yüzde altılara, beşlere doğru inecek. Yani 2013 Mayıs’ı Gezi provokasyonlarının başladığı rakamlara doğru ineceğiz. Yüzde 1.9 olarak planlanan bütçe açığının geçen dönem yüzde 1.4 olarak kapattık. Yine dün açıklanan sanayi üretimi yüzde 3.6 arttı. Bütün ekonomik göstergeler Türk ekonomisindeki sıhhati gösteriyor. Kimse son dönemde kurdaki hareketlilik dolayısıyla Türkiye’de bir ekonomik kriz beklentisi içinde olmasın. Bütün dünyada doların değer kazanması sonrasında ulusal para birimlerine benzer bir trend yaşanıyor" açıklamasında bulundu.
BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI
Başbakan Davutoğlu, başkanlık sistemi tartışmaları ve yeni anayasa çalışmalarına yönelik şunları kaydetti:
"Yeni Anayasa çerçevesinde hem özgürlükçü bir Anayasa için yol çıktık, başkanlık sistemi etrafındaki tartışmalar, istişareler, yeni alternatifler bugünkü 12 Eylül Anasayası’nın alternatifi olacak konuları gündeme getirdiğimizde, bu konular ele aldığında hemen parlamenter demokrasiden bahsediyorlar. Doğru, parlamento milletin iradesinin kalbidir, yüce Meclis bunu temsil eder. Şimdi bir tarihi muhasebe yapma vakti değil mi. CHP ve MHP’ye soruyorum, birer birer hadi tarih önünde bir sınava oturalım. 27 Mayıs öncesinde ’şartlar oluştuğunda ihtilal meşru bir haktır’ diyen CHP, o parlamentonun kapanmasına yol açan 27 Mayıs İhtilali’nden birinci derece suçludur. Çıktılar o zaman parlamentonun onurunu korudular peki parlamentoyu lağvedip onun yerine geçen Milli Birlik Komitesi içinde bulunan MHP’li öncüler oradayken MHP parlamenter demokrasiden bahsedebilir mi? 12 Mart Muhtırası verildiğinde başbakanlık görevini ki Sayın Demirel bırakınca alan CHP Eski Genel Sekreteri, CHP’nin önemli isimleri Nihat Erim’in o emaneti bir askeri muhtıradan aldığı unutulur mu? 12 Eylül olduğunda rahmetli Ecevit’in dahi CHP yöneticilerini 12 Eylül ile işbirliği yaptığı için eleştirip CHP’nden istifa ettiği unutulur? 27 Mayıs’ta neredeydin ey CHP, ey MHP. Benim babam Demokrat Parti’ye mensup olmak dolayısıyla birçoğumuzun babası gibi 27 Mayıs sabahı alıp götürülmüştü. Biz oradaydık, biz buradaydık, olmaya devam edeceğiz. Siz neredeydiniz? Peki bütün o zihniyeti savunan MHP bugün özgürlükçülükten bahsedebilir mi? Parlamentoya kilit vurulduğunda neredeydiniz. Ama o zaman bizim genç öğrenciler olarak tutumumuz belliydi, bugün Türkiye’nin ağır siyasetinin sorumluluğunu üstlenmiş siyasiler olarak tutumumuz bellidir. 28 Şubat’ta herkes açsın defterlerini, hiçbir şey gizli kalmasın. 28 Şubat’ta bu milletin oylarıyla önemli bir görev üstlenmiş rahmetli Necmettin Erbakan hocam ve o kurulan hükümetten kurtulmak için her türlü tezgah kurulduğunda siz neredeydiniz? Yargı mensuplarına brifing verildiğinde bugün yargı bağımsızlığından bahsedenler neredeydi. Ama biz o zaman da parlamentonun, Meclis’in, milli iradenin yanındaydık, bugün de yanındayız... Biz parlamentoya kilit vurulduğu her dönemde dimdik o kilidin karşısındaydık, o kilidin karşısında demokrasi anahtarını kullandık, şimdi de millet iradesine ne derse Türkiye’de sivil bir Anayasa çerçevesinde başkanlık sistemi de millet iradesinin gerektirdiği her şeyi yaparız, uygularız ve milletin onayına götürürüz. Bizim güç kaynağımız millettir, geleceğimizin teminatı millettir."
"SAYIN BAHÇELİ’NİN NEFESİ ENSEMİZDEYMİŞ"
Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Aramızdaki bir farkı da söyleyip konuşmamı noktalamak istiyorum. Kırşehir’e daha önce ben gittim, Cumhurbaşkanımız gitti, Sayın Bahçeli’nin bir ziyareti oldu, iyi olmuş. Yani Ahi Evran’ın huzuruna gitmek her zaman bereket ve feyz kaynağıdır. İnşallah o feyzden istifade etmiştir. Ama orada ’nefesimizi ensenizde’ diye bir söz sarf etti. Yani nefesi ensemizdeymiş. Doğru, ne güzel aslında ben bundan rahatsız olmadım. Bu demektir ki biz nereye gidersek Sayın Bahçeli de gidecek, bu güzel bir şey, dolaşacak Türkiye’yi. Ben gittiğim yerlerde pek göremedim, bir tek Osmaniye’ye gittiğimde ’3 gün sonra Sayın Bahçeli gidecek’ dediler, bu güzel bir şey, bundan memnun oluruz. Yani gelecek hafta Cuma günü Sivas’tayım, Cumartesi günü Giresun’dayım, Ordu’dayım, Pazar günü de Kadın Kolları Kongremiz için Antalya’dayım sonra Pakistan’a gideceğim, oraya belki uzak olur ama diğer yerlerde ensemizde olsun, görelim, takip edelim. Ama Sayın Bahçeli bir gerçeğe de işaret ediyor. Onlar bizim hep arkamızda olacaklar, hiçbir zaman geçemeyecekler. Biz yürüyeceğiz, onlar arkamızdan gelecekler. Biz koşarsak yetişemezler ama biz yürüdüğümüz zaman arkamızda olacaklar. Biz onlara bu yolda devam etmelerini söyleriz. Öne geçmeye niyetleri yok, öne geçmeye ümitleri, iradeleri yok. Çünkü önde, öncü parti AK Parti var. Önde yürüyen, önden yürüyen değerli mensuplarına bir kez daha teşekkür ediyorum. Demokrasi şölenimizde 7 Haziran’a kadar hep önde olacağımızı ilan ediyorum."