"Yetenek Sizsiniz Türkiye" yarışmasının favorisi ilüzyonist Aref'i eleyerek birinci olan Sefa Doğanay: "Finalde kendimi yenilgiye hazırlamıştım"
SAMİMİ, UTANGAÇ VE OLGUN BİR ÇOCUK
Sefa samimi, utangaç ve olgun bir çocuk. En önemlisi de çok aklı başında. Daha 18 yaşında olmasına rağmen ne kazandığı ödül, ne durmadan çalan telefonu ne de gelen dizi ve sinema filmi teklifleri başını döndürmemiş. Yolda yürürken üzerine atlayan insanlara da şimdiden alışmış durumda. Tek şikayeti var o da yorgunluk. Toplantılar ve TV kanalları arasında mekik dokumaktan kendine zaman ayıramıyormuş, uyku şu sıralar onun için lüksmüş. Türkiye'nin yeni yeteneği Sefa Doğanay ile yarışmaya katılma hikayesini, finalde Aref ile sahnede kaldığı an hissettiklerini ve bundan sonraki planlarını konuştuk.
Taklit yapanlar genelde çocukken evde ailelerini güldürerek bu işe başlar. Siz de öyle miydiniz?
Ben kendimi ön plana çıkarmaktan çok hoşlanan bir çocuk değildim. Taklit yapardım ama aile ortamlarında insanları güldürüp ilgi odağı olmazdım. Oyunculuk hayalleri kurduğum ailede bilinirdi. "İleride hobi olarak da olsa bu işi yapacağım" derdim.
Nasıl bir aile sizinki?
Standart Türk ailesi diyebiliriz. Mutlu ve huzurlu bir çocukluk geçirdim. Trabzon doğumluyum, liseye kadar Samsun'da yaşadım. Babam inşaat sektöründe çalışıyor, annem ev hanımı. Üç kardeşiz, ben en büyükleriyim.
TAKLİT YETENEĞİNİN SIRRI
Üniversitede işletme okuyorsunuz. Madem oyunculuk hayali kuruyordunuz neden konservatuvara gitmek istemediniz?
Lise döneminde psikolojiye merak saldım. Psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümünde okumayı aklıma koydum. O sırada oyunculuk kafamda hep hobi bölümünde duruyordu. Psikolog olmak istiyordum çünkü insanları çok iyi gözlemlediğimi, iyi anladığımı ve kolay çözdüğümü düşünüyorum. Ama ne yazık ki bölümü kazanamadım ve işletmeye girdim. Esasında bu gözlem yeteneği taklidin de temelinde yatan şey. Karşımdaki bir yabancının hareketlerini, mimiklerini kısa sürede hafızama kaydedebiliyorum.
İlk sahne tecrübeniz "Yetenek Sizsiniz Türkiye" yarışması mı?
İlkokulda ve lisede tiyatro kollarında yer aldım ama bu denli büyük bir tecrübem tabii ki olmadı. Seyircinin karşısında olmayı ve kameraları yarışma ile tanıdım.
Yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz?
Birinci sezona katılacaktım ama üniversite sınavına hazırlandığım için zaman bulamadım. İkinci sezonun başlayacağı dönem üniversite için İstanbul'a gelmiştim, koşullar uygundu, katıldım. Aklımda kazanmak da yoktu. İleride çocuklarıma anlatacağım tatlı bir anım olur diyerek girdim. Maksadım şansımı denemek ve belki birkaç kişiye sesimi duyurmaktı.
Finalde de "Bu noktaya gelmek benim için büyük bir şok. Hiç beklemiyordum" dediniz...
Bunca yıl kendi kendime yaptığım bir şeyleri insanların önünde yapıp da onların beni bu denli seveceğini tahmin edemezdim ki. Finalde de sahneye çıktığımda kaybetmeye kendimi çok hazırlamıştım. Kaybetsem kaderime küsmezdim ama "Bu noktaya kadar gelmişsem bende bir ışık var" der, denemeye devam ederdim.
OYUNCULUK YAPMAK İSTİYORUM
Telefonlarınız susmuyor. Toplantıdan toplantıya koşuyorsunuz. Bundan sonra ne olacak? Kendinize bir kariyer planı belirlediniz mi?
Önceliğim okulum tabii ki. Çok inanılmaz bir teklif gelmediği sürece okul kaydımı dondurmam ve devam ederim. Tabii ki oyunculuk yapmak istiyorum. Televizyon dizisi de olabilir, sinema filmi de. Biraz da endişeliyim tabii. Sonuçta bu çok büyük bir sektör, bir sürü insan parlayıp sönüyor. Ama Acun Ilıcalı'nın bana yol gösteriyor olması kariyerim açısından endişelerimi azaltıyor. Ailem hâlâ Samsun'da, orada kalmaya da devam edecekler. Annem tabii biraz paranoyaklaştı, her dakika arıyor. Haklı kadın, hem İstanbul insanı yutan bir şehir hem tehlikeli bir sektöre balıklama atladım. "Şu an röportaja giriyorum, şimdi çekimim var" diye ona rapor veriyorum. Ama onun bana çok güvendiğini biliyorum.
YARIŞMADAN SONRA KIZLARIN İLGİSİ ARTTI
* "Kızlar onları güldüren erkekleri sever' lafı doğru. Şu an bir sevgilim yok ama yarışmadan sonra kızların ilgisinde kesin bir artma var. Bundan da hiç şikayetçi değilim."
* "Canım sıkıldığında İstiklal Caddesi'nde yürüyüşe çıkıyorum. İnsanların arasına karışmak, o caddeyi baştan sona yürümek beni iyileştiriyor."
* "Slow müzik dinlemekten hoşlanıyorum. Arabesk, pop, caz diye de ayırmam. Kulağıma hoş gelen yavaş her parçayı dinlerim."
* "Twitter'ı şimdilik kullanmıyorum ama Facebook'ta hesabım var. Oradan yazılanları okuyorum."
* "Kazandığım ödül 250 bin TL. Parayı daha almadım, bir süre daha beklemem gerekecek. Alınca da planım kendime bir daire satın almak. Geri kalanla da eğitim masraflarımı karşılarım."
* "Erkan Petekkaya, Beren Saat, Nurgül Yeşilçay, Selçuk Yöntem ve Haluk Bilginer'e hayranım. Bir gün onlarla karşılıklı oynayabilmeyi çok isterim."
* "Yetenek Sizsiniz Türkiye'nin jürisinin en önemli özelliği pozitif elektrikleri ve doğallıkları. Hülya Avşar, Ali Taran ve Acun Ilıcalı'nın karşısına çıktığınızda heyecanlanmıyorsunuz, aksine rahatlıyorsunuz. Üzerinizde 'Korkacak bir şey yok, yap performansını. Sonuçta bu dünyanın sonu değil' gibisinden bir rahatlama sağlıyorlar."
* "En çok Yıldız Tilbe ve Ramiz Dayı taklitlerim beğeniliyor. İnsanlar yolda durdurup 'Yıldız'ı yapsana' diyorlar. Geçenlerde biri de 118'den numaramı bulmuş 'Nihat Doğan'ı yapsana' diye aradı."
Ünlüler gibi normal insanları da taklit ediyor musunuz?
Ederim arada sırada. Mesela üniversite yurdundaki hizmetli ablamızın taklidini yapardım, tüm yatakhane gülerdi. Bazen arkadaşlarımın da taklitlerini yapıyorum. Onu taklit etmem için birini birkaç kez görmem yeterli. Sesinin olmasa bile hareketlerinin aynısını yaparım.
Birinci olmanızın ardından "Taklit yetenek midir?" şeklinde bir tartışma başladı. Kimileri ünlüleri taklit etmenin yetenek olmadığını söylüyor. Bu eleştiriye karşı cevabınız nedir?
Bence bu sorunun cevabı içinde gizli: Yüzlerce kişinin katıldığı bir yarışmada Türk milleti beni görmüş ve birinci seçmiş ise taklit bir yetenek değil de nedir?
ATA'NIN AÇIKLAMALARINDA ART NİYET YOK
Bir de Ata Demirer meselesi var. Demirer sizin hakkınızda Twitter'da "Mesele taklit yapabilmek değil yeğen. Mizah sepetinin içinde taklidin çiçeklerden sadece biri olarak var olmasıdır. Yoksa, her papağan komedyen olurdu!!" dedi. Bu açıklamadan sonra Demirer'in sizi kıskandığı söylendi. Bu konudaki görüşünüz ne?
Ata Demirer, Yavuz Seçkin gibi isimler komedi dalında Türkiye'nin önde gelen duayenleri. Benim de örnek aldığım kişiler. Bu işe soyunmamda tabii ki etkileri olmuştur ancak ben taklidin taklidi değilim. Ünlüleri kendi gözlemlerimden yola çıkarak özgün bir biçimde taklit ediyorum. Sevgili Ata Demirer'in açıklamalarında bir art niyet olduğunu da sanmıyorum. Büyüğümdür, bana nasihat vermek istemiş, kırılmadım. Kıskandığını da düşünmüyorum. Sonuçta ben daha yolun başında olan biriyim ve onlardan destek görmem önemli. Mesela yarışmadan sonra Yavuz Seçkin arayıp tebrik etti ardından da Twitter sayfasına "Sefa Allah vergisi yeteneğiyle kazandı" yazdı. Bu beni inanılmaz mutlu etti.
"İnsanları güldürmek istiyorum" diyorsunuz. O halde akla Cem Yılmaz geliyor. Yılmaz'ı beğeniyor musunuz? Örnek aldığınız isimler arasında o da var mı?
Tabii ki var. Cem Yılmaz bir yıldız, bir güneş bizler de etrafında dönüyoruz desem ona karşı hislerimi anlatmış olurum herhalde. Cem Yılmaz büyük bir isim, çok başarılı bir sanatçı.
AREF KENDİ ALANINDA BİRİNCİYDİ
"Yetenek Sizsiniz Türkiye" de Aref ile finale kaldınız. O haftalar boyunca yarışmanın favorisiydi. Kazanmasına garanti gözüyle bakılıyordu. Aref'i elemek de sizi şaşırtmış olmalı...
Bence son 14'e kalan herkes o yarışmanın birincisi sayılır. Çünkü hepimiz farklı kategorilerdeydik, bir şekilde kıyaslanmamız da mümkün değildi, format gereği bir birinci olması lazımdı. Aref bence kendi alanında yani illüzyonda çok yetenekliydi. Eleme konusunda da inanın o an kim kazanacak hiç bilmiyorduk, ikimiz de heyecan içinde bekledik. Derken ismim açıklandı ve konfetiler tepemden aşağıya dökülmeye başladı.
Yarışma sırasında yaptığı numaralar internette açıklandı. "Foyası meydana çıktı" dendi. Sizce oyların düşmesinde bu da etkili olmuş mudur?
Olmuşsa da saçma çünkü adı üstünde illüzyon. Hepsinin içinde bir numara, bir göz aldanması var. Yetenek bunu başarılı sunabilmek, seyirciyi inandırabilmek... Aref'te de bu vardı. Aramızda bir rekabet ve düşmanlık da kesinlikle yok. Beni ilk tebrik eden kişi oydu. Kuliste de babası tebrik etti.