Murat Karayılan, örgütün silahsızlanması için yeni anayasanın yapılması, koruculuk ve özel kuvvetler sistemine son verilmesi ile Abdullah Öcalan’ın da içinde yer aldığı cezaevindeki PKK’lıların serbest bırakılması koşullarını öne sürdü.
Geçtiğimiz hafta PKK’nın 8 Mayıs’ta sınır dışına çekileceğini açıklayan örgütün bir numaralı ismi Murat Karayılan, İmralı’da Abdullah Öcalan’la MİT arasında yapılan görüşmelere yönelik iddialarda bulundu. Kürtlere yönelik yayın yapan Newroz TV’ye süreci değerlendiren Karayılan’ın açıklaması Kürt internet sitelerine yansıdı. Karayılan, İmralı’da Abdullah Öcalan’la MİT arasında süren görüşmelerin, ‘Silah bırakma’ ve ‘Kandil’in dağıtılması’ üzerinde yoğunlaştığını belirterek, özetle şöyle dedi:
DEFTERİ KAPATTIK
“Özellikle Oslo süreci 3 yıl sürdü. Bizim bu siyasal demokratik çözüm arayışlarımıza ve ateşkeslere devlet istenilen düzeyde olumlu yaklaşmadığından sonuçsuz kaldı. Bu büyük direnişler ve halkımızın fedakârlığı olmasaydı böylesi bir süreç gündemleşmezdi. Türk devleti böylesi bir şeyi kabul etmezdi. Devlet ‘Öcalan’la görüşme defterini kapattık’ diyordu.
3 TEMEL AŞAMA
İmralı’da sürdürülen müzakareler sonucunda Kürt sorunda temel üç aşamayı belirledik. Birincisi ateşkes ilan edip geri çekilmek. Niye çünkü Türk devleti ‘Geri çekilmeyinceye kadar kendimizi tehdit altında görüyor ve adım atamıyoruz. Sınır dışına gücünüzü çekerseniz, çözüme ilişkin gerekli adımları atarız’ diyor. Geri çekilme tamamlanırsa 2. aşama başlayacak. Bu aşamanın özellikleri Türk devletinin çözüm karşısındaki görevlerini yerine getirmesidir. Yani anayasada bir reform yapması, koruculuk sistemi ve özel kuvvetleri vb. güçleri bir kenara çekmesi ya da bunları sivilleştirmesi.
3. AŞAMA ŞARTI
Bu savaş güçlerinin ya lağvedilmesi ya da geri çekilmesi gerekiyor. Aynı şekilde yeni bir anayasanın düzenlenmesi gerekiyor. Bunda Türkiye’nin demokratikleştirilmesi, Kürt inkârının kaldırılması ve varlığının kabul edilmesi, Kürt halkının özgürlüklerinin garanti altına alınması, aynı şekilde Türkiye’de yaşayan diğer halklara, yaşayan farklı etnik ve dini kimliklere özgürlük tanınması gerekiyor. Bunların başarıyla sonuçlanmasından sonra 3. aşama devreye girer. Buna da ‘normalleşme süreci’ ve ‘özgürlükler süreci’ diyebiliriz. Kürt ve Türk toplumunun karşılıklı birbirini affetmesi gerekiyor.
ÖNCE ÖZGÜR OLMALI
Toplumsal bir barış projesi çerçevesinde kalıcı bir barışın sağlanması lazım. Başta Önder Apo olmak üzere herkesin özgürleşmesi gerekiyor. Hiçbir esirin kalmaması lazım. Bu çerçevede ancak gerillanın silahsızlandırılması gündeme girebilir. Çözümün konsepti böyle ortaya konuldu. Bunu 25 Nisan’da yaptığımız geniş katılımlı bir basın toplantısıyla deklare ettik.
DAYATMAK İSTİYORLAR
Bizim açıklamamıza karşı AKP’nin danışmanları (Kendisi için ‘Süreci anlamamış’ diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan) bazı şeyleri olumlu bulmasının yanı sıra özellikle benim için, ‘Karayılan tam süreci anlamamış’ diyor. Aslında hareketi kastederek söylüyorlar. ‘Normalleşme öncesi silahların bırakılması lazım. Eğer olmazsa normalleşme nasıl başlar’ diyorlar. Bununla süreci geriye çekmek ya da kendi isteklerini dayatmak istiyorlar. Biz, ‘En son silahsızlanma’ demiyoruz. Normalleşmeye paralel olarak özgürlüklerin gelişmesiyle birlikte sonuca gidebiliriz.
GEREĞİNİ YAPTIK
Eskiden bize, ‘Türkiye sınırlarının dışına çıkın bütün sorunları çözeriz’ diyorlardı. Oslo sürecinde esas tartışmalar bunlardı. Biz karşılıklı adımların adımların atılması gerektiğini söylüyorduk. Önder Apo, inisiyatif kullanarak, ‘Tamam biz geri çekilelim siz de görevlerinizi yerine getirin’ dedi. Biz gereğini yaptık 8 Mayıs’ta geri çekilme kararını aldık.
TEHDİT UNSURU
Şimdi de önceliklerin yerini değiştirmek istiyorlar. Bir de ‘Kandil’e çekilecek güçler bizim için tehdit unsuru olurlar. Tehditler altında nasıl anayasal reformlar yaparız’ diyorlar. Bu ne demektir? Demek ki teslim almak istiyorlar. Bu hegemonik iktidar anlayışıdır. Hep kendini üstte görme var. Senin 700 bin askeri gücün var. Birkaç bin Kürt gerillasının ülke dışında bulunması mı sizin için tehdittir? Bunlar yanlış. Bunlar tehdit değildir. Çatışmasız bir ortam için en uygun biçim budur. Siz de ortamı sivilleştirin, çözüm diyalogları gelişsin, Kürt sorunu çözülsün. Kürt sorunu yüzyıllara varan tarihsel bir sorundur. Buna ciddi yaklaşmak lazım. Bu görüş her ne kadar sınırlı bir kesimin görüşü olsa da yanlıştır.”