Manisa'nın Soma ilçesinde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciaya ilişkin görülen davada tutuksuz sanığın ailelere dönerek gülmesi ve parmak sallaması, mahkeme salonunu karıştırdı.
Manisa'nın Soma İlçesinde 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden üçüncü duruşmada tutuksuz sanıkların çapraz sorgusuna devam edildi. Duruşmada tutuksuz sanıklara yönelik sanık avukatlarının uzun soru sorulması tartışması yaşandı. Mağdur avukatlarının önemli bir bölümü, bu şartlarda, "Sanıkların, suçluluğuna inandığımız halde, yargılamanın engellenmeye çalışılmasını önlem için, daha önemli bilgi verecek olan işçilere dinlemek için soru sormayacağız" dedi ve bazı müşteki avukatları durumu protesto ederek salonu terk etti.
SANIKLAR FARKLI İFADE VERDİ
Duruşmada ilk olarak tutuksuz sanıklardan emniyet teknikeri Serhat Dinç'in sorgusu yapıldı. Ocak içerisinde gaz ölçümü yaptığını ve işçilerin donanımlarını kontrol ettiğini söyleyen Serhat Dinç, "Ocak içerisinde gaz ölçümü yapan sensöre 5-6 dakikada bir bakarız. Olumsuzluk varsa zaten bu kendisini ayrıca kokuyla, oksidasyonla belli eder. Ocak içerisinde dinamit patlatılmadan önce de biz çağırılırız bölgeye gidip metan gibi gazlar için gerekli ölçümleri yaparız" dedi. Bu sırada söz alan madenci ailelerin avukatlarından Denizer Şanlı, mahkemede 25-30 PPM oranında gaz bulunduğu zaman bile müdahale ettiklerini söyleyen Serhat Dinç'e, savcılıkta verdiği, "100 PPM'e kadar gaz oranına müdahale etmezdik. 120 PPM seviyelerinde, boğazda yanma olurdu" şeklindeki sözlerini hatırlattı. Bunun üzerine Serhat Dinç ise, "Savcılıkta söylediklerim tutanağa yanlış geçmiş" yanıtını verdi. Dinç ayrıca, ifadesini değiştirmesinde halen aynı şirkette çalışmasının etkili olup olmadığına yönelik soruya ise, "yok" dedi.
"PASLAŞIN PASLAŞIN, TİYATRO İZLİYORUZ"
Serhat Dinç'ten sonra maden teknikeri Serdar Günay'ın sorgusuna geçildi. Avukatların kendisine yönettiği sorulara, ocak içerisinde gaz olması durumunda hemen işçileri tahliye ettiklerini, üretimi durduklarını söyleyen Günay, üretimi durdurmaları halinde de bugüne kadar hiç uyarı almadıklarını savundu. Ocak içerisinde işçilerini tahliyesi için sığınak bulunduğunu ancak mevzuata uygun olanının, yapılacağının kendilerine söylendiğini ifade eden Serdar Günay, "Revir bölgesi, temiz havaya 30 metre uzaklıktaydı. Tecrübeli arkadaşlarımızın nasıl çıkamadığını anlamıyorum" dedi. Bu sırada Günay'ın, sanık avukatlarının sorularına verdiği yanıtlara tepki gösteren madenci yakınları, "paslaşın paslaşın, güzel paslaşıyorsunuz. Aylardır sizi dinliyoruz" dedi. Serdar Günay, Avukat Aziz Aytaç'ın, ocak içerisinde özellikle de, S 340 bölümündeki ölümlerde, yetersiz gaz maskelerinin etkili olup olmadığı yönündeki sorusuna, "Kesinlikle olamaz. Maskeler yeterliydi" şeklinde yanıt verdi.
Savcıdaki ifadesinde olay yerine bin 500 metre uzaklıkta olduğunu söyleyen ancak mahkemede ifadesini değiştirip bölgeden geçtiğini anlatan Serdar Günay, madenci ailelerinin avukatlarının bu durumu kendisine hatırlatması üzerine, "o an psikolojim bozuktu, savcı baskı yapmıştı. Avukatımı içeriye almamışlardı" dedi. Serdar Günay'ın ocakta tatbikat yaptıklarını söylemesi üzerine mağdur avukatları, "Sanıklar arasında bir tek senin bilgin var, tatbikatı gördün ve yaptın" eleştirisinde bulundu. Tutuksuz sanıklardan hazırlık ölümü çalışanı Halil Burhan da, Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın savcılık sorgusunda, "100 PPM'e kadar normal kabul ederiz" yönündeki sözlerini hatırlatması üzerine, "Ben orada dinamit patlatmalarındaki yükselmenin normal olduğunu anlatmaya çalıştım" dedi. Tutuksuz sanıklardan maden teknikeri Uğur Karakurt ise, üretim azaldığı zaman kendisine hesap sorulmadığını, başkalarına hesap sorulup sorulmadığını da bilmediğini anlattı.
OLAY ANINDA BAYILDIM
Halen facianın yaşandığı maden ocağında çalıştığını ancak trafik kazası geçirdiği için izinli olduğunu, maaşını almayı sürdürdüğünü söyleyen maden teknikeri Mehmet Uçkun, "Temiz hava gelen yerden pis hava gelince ben bayılmışım. Hastanede gözlerimi açtım. Bu nedenle de olayla ilgili bilgim yok" dedi. Uçkun, ayrıca olay anında elektrik sistemlerinin durduğunu telefonlara da ulaşılamadığını, yangın sensörünün olmadığını, söndürme tüplerinin bulunduğunu kaydetti.
ÖNCE GÜLDÜ SONRA PARMAĞINI SALLADI
Maden ocağında gaz izleme odasında görevli olan Olcay Erşin ise sorgusunda bilgisayardaki gaz oranlarına müdahale şanslarının olmadığını, ocağı boşaltma ve imza yetkisinin de bulunmadığını söyledi. Bu sırada madenci aileleri, "Olcay sen insafa gel bari" sözleriyle doğruları anlatmasını istedi. Olcay Erşin de olay anını şu sözlerle anlattı: "Biz iki kişi çalışırız. Ancak olay günü tektim. Panodan cihazlardan bazılarının enerjisi gitti. Hemen yetkili birimi arayıp söyledim. Ardından ocaktaki diğer bölümün enerjisi gitti. Bu sırada panolardan birisini telefonla aradığım zaman olayda hayatını kaybeden Aziz arkadaşım telefonu açtı ve bana "yoğun bir kablo yanığı kokusu geliyor" dedi. Yangın sırasında sensörlerden gördüğüm ilk değer de, 250 ile 260 PPM'di. Ocağı boşaltma kararı geldi. Bunu söylemek için panoları aradım ama sürekli meşgul çalıyordu" dedi.
Ocak içerisinden olay sırasında kendilerini kimsenin aramadığını öne süren Olcay Erşin, göreviyle ilgili ocağı boşaltma gibi bir inisiyatif alamayacağını ancak kendisini de görevinde yeterli gördüğünü anlattı. Olcay Erşin'in, sorgusu tamamlanıp yerine geçtiği sırada madenci ailelerinin bulunduğu yere bakıp gülmesi ve ardından parmak sallaması, tepkilere neden oldu. Madenci aileleri, "Bizim burada canımız yanarken, acımız varken gülüyorsun. Yalan söylediğin gibi gülüyorsun" dedi. Tepkiler üzerine Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı, duruşmaya öğle arası verdi.
Öğle arasında maden şehidi aileleri dışarıya tepkilerini belirterek çıktı. İçeride kendileriyle dalga geçildiğini kaydeden aileler sanıkların hepsinin yalan konuştuklarını ve satılmış olduklarını iddia etti.
"YALAN SÖYLÜYORLAR"
Maden şehidi Erol Uysal'ın babası Ali Uysal mahkemenin verdiği öğle arasında tepkisini şöyle dile getirdi: "Kimse doğruyu anlatmıyor. Bizimle alay ediyorlar. Dava onların istediği gibi gidiyor. Biz ağlarken onlar niye gülüyor? Biz buna üzülüyoruz. Biz burada linç ediliyoruz. Yapılmasın bu lütfen. Bizim burada içimiz yanarken insanlar niye güler? Bunlar insan değil mi? Vicdanlarının sesini dinleyip gerçekleri konuşsunlar. Bunlar buradan kurtulabilirler ama Cenab-ı Allah'ın huzurundan kurtulamayacaklar. Teknikeri de sorumlusu da hepsi yalan söylüyor. Bu 301 kişi neden öldü? Burada demek ki bir ihmal var. Burada başlıca yalan şu. Benim oğlum burada çalışıyordu. Burada gaz maskeleri çocuklara verilmiş. Niye verilmiş? Süs için mi verilmiş? Bunlar bir sağlık güvencesi için verilmiş ama içeride bir yangın olan ısının yüksek olduğu yerler vardı dedi benim çocuğum. Buraya devamlı arkadaşlarımız gitmiyor dönüşümlü olarak gidiyorlardı demişti. Bugün ben gittiysem yarın bir başkası gidiyor diyordu. Bunları söylemiyorlar yoktu böyle bir şey diyorlar."
Duruşma verilen öğle arasının ardından saat 14.30'da tekrar başladı.