Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Irak'ın kuzeyinden Türkiye'ye yönelik terör tehdidinin ve saldırılarının bertaraf edilmesi amacıyla Hükümete verilen sürenin, 17 Ekim 2009 tarihinden itibaren 1 yıl daha uzatılmasını öngören Başbakanlık Tezkeresi kabul edildi.
TBMM Genel Kurulundaki oylamaya, 475 milletvekili katıldı. 452 milletvekili tezkereye kabul oyu verirken, 23 milletvekili ret oyu kullandı.
"Tezkere savaşmak için değil savaşmamak için"
AK Parti Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, "Bu tezkere savaşmak için değil, savaşmamak içindir, barış içindir. Türkiye'ye karşı kötü niyetlileri caydırmak içindir" dedi.
DTP Grup Başkanvekili Gültan Kışanak, TBMM Genel Kurulunda görüşülen, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Irak'ın kuzeyinden Türkiye'ye yönelik terör tehdidinin ve saldırılarının bertaraf edilmesi amacıyla Hükümete verilen sürenin, 17 Ekim 2009 tarihinden itibaren 1 yıl daha uzatılmasını öngören Başbakanlık Tezkeresi üzerinde partisinin görüşlerini açıkladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gittiği her yerde "analar ağlamasın, anaların gözyaşları dinsin" dediğini aktaran Kışanak, "Ancak, aynı Başbakan'ın, böylesi bir süreçte Meclisin önüne savaş tezkeresi getirdiğini" iddia etti.
Hükümetin, Meclisten "gençleri bir yıl daha ölmeye ve öldürmeye gönderme yetkisi istediğini" ileri süren Kışanak, "Siz, gençlerimizi ölmeye ve öldürmeye gönderirseniz, anaların göz yaşları nasıl dinecek?" diye sordu.
"Bu tezkereye 'evet' oyu verirken, Edirnekapı Mezarlığında feryat eden gencecik kadını düşünün. Hakkari'de Kürtçe ağıt yakan anayı düşünün" diyen Kışanak, şunları söyledi:
"Çok eskilere gitmenize de gerek yok. Bu Parlamentonun çıkarttığı iki tezkereden sona yaşanan can kayıplarını düşünün. Vereceğiniz 'evet' oyunun, yeni ocaklara ateş düşüreceğini, Edirnekapı mezarlığında feryat eden kadınlara, Hakkari'de ağıt yakan analara yenilerini ekleyeceğini unutmayın.
Ülkemizde yaşanan bu anlamsız savaşı bitirebiliriz. Savaşa 'dur' diyebiliriz. Ölme ve öldürme siyasetine izin vermeyebiliriz. Çocuklarımızı yaşatabilir, geleceğimizi birlikte kurtarabiliriz. Barış hakkımızı sonuna kadar kullanalım.
Mahatma Gandhi'nin çok güzel bir sözü var: 'Göze göz, dünyayı kör eder.' Resmi tarih kitaplarında her savaşın bir kazananı ve bir kaybedeninin olduğu yazsa da aslında hiçbir savaşın kazananı yoktur. Savaşlar her iki tarafa da açlık, yoksulluk, düşmanlık, sevgisizlik, ölüm, güvensizlik, mutsuzluk gibi telafisi mümkün olmayan yada onarılması uzun zaman alacak kayıplar yaşatır.
Barış hakkı ise bünyesinde yaşama hakkını, şiddete, silahlanmaya, savaşa karşı çıkma hakkını da barındıran bir insan hakkıdır.
Biz DTP olarak, 'göze göz' politikasının geleceğimizi karartmasına fırsat vermemek için barış hakkımızı kullanıyoruz ve bu tezkereye 'hayır' oyu veriyoruz. Tüm vicdanlı milletvekillerini de 'hayır' oyu vermeye davet ediyoruz. Bu parlamento savaş kararları veren bir parlamento değil, barış kararları veren bir parlamento olmalıdır diyoruz."
"Paralel bir süreçte ele alınmıştır"
AK Parti Grubu adına söz alan Ankara Milletvekili Salih Kapusuz da Hükümetin Güneydoğu'da yaptığı yatırımları anlattı. Bölgede akan kanın durmasını sağlamak, çocukların bir daha asla devlete karşı dağa çıkmamasını sağlamak ve terör problemini tamamıyla çözmek için eş zamanlı olarak bir demokratik açılım politikası geliştirdiklerini belirten Kapusuz, "Bu konuda parti ayırımı yapmaksızın hepimize sorumluluk düşüyor" dedi.
Çözümün yolunun "dinlemek, anlamak, demokratik standartların yükseltmek" olduğunu dile getiren Kapusuz, çözümün yerinin Meclis, anahtarının ise millet olduğunu kaydetti.
Kapusuz, çözüme herkesin katkısını beklediklerini belirterek, "Silahlı örgütün varılığı ve eylemleri devam ederken bu alana ilişkin demokratik reformların yapılmasının yanlış olacağına ilişkin gerekçeleri de artık bir kenara koymalıyız. Benzer sorunların yaşandığı dünyanın bir çok ülkesinde reformların yapılması, terör eylemlerinin tamamen sona erdirilmesinden sonraya değil, paralel bir süreçte ele alınmıştır" diye konuştu.
"Terör var olduğu ve canımızı yakmaya devam ettiği müddetçe mücadelemiz aynı kararlılıkla devam edecektir" diyen Kapusuz, "Bundan kimsenin şüphesi ve endişesi olmasın. Hangi ülkede kendi sınırları içerisinde kendi güvenlik güçleri dışında silahlı kişilerin varlığına müsaade edilir? Böyle bir şey düşünülebilir mi? Bu mücadeleyi savunmak haktır" görüşünü dile getirdi.
"Çağrı"
Kapusuz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Milli birlik ve kardeşlik projesi çerçevesinde, güçlü bir Türkiye için gelin hep birlikte herkesi, özellikle yanlış yola girmiş, aldatılmış insanların silah bırakması için çağrı yapalım, gayret sarf edelim. Silahları bırakın. Böylece sizin hayatlarınız üzerinden hesap yapanların da oyunlarını bozun.
Tezkereye kimse başka anlamlar yüklemesin. Bu tezkere savaşmak için değil, savaşmamak içindir, barış içindir. Türkiye'ye karşı kötü niyetlileri caydırmak içindir. Bizim mesajımız tek yanlı da değildir. Sorunu barış içinde, köklü şekilde çözmek isteyenleri milli birlik ve kardeşlik projemize davet ediyoruz.
Sorunu savaşarak çözmek isteyenlerle hem sınırlarımız içinde hem de sınırlarımızı dışında yeni bir duruşla mücadeleye devam edilecektir.
Bu tezkerenin arkasında durduğumuz gibi, çözümü hala savaşmakta gören, demokratik insan haklarıyla birlikte gelişmemize engel olanlara karşı da aynı karalılığımız devam edecektir. Barış içinde mutlu ve müreffeh Türkiye ideali için engelleri aşmak için en kararlı duruşu göreceklerdir."
Kapusuz, AK Parti Grubu olarak, tezkerenin bir yıl uzatılmasını desteklediklerini bildirdi.
Salih Kapusuz, harekat yetkisinin, uluslararası hukuk ve insan hakları çerçevesinde en etkili şekilde kullanılacağına olan inancının da tam olduğunu ifade etti.
"Askeri kuvvet seçeneği masada tutulmalı"
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, terörle mücadelede ekonomik, sosyal, kültürel ve uluslararası önlemlere paralel olarak, askeri kuvvet seçeneğinin masada tutulmasının; caydırıcılıklarını güçlendireceğini, hareket alanlarını genişleteceğini söyledi.
Davutoğlu, Başbakanlık tezkeresinin TBMM Genel Kurulundaki görüşmelerinde, diplomatik çalışma alanlarından birinin, bölge ülkeleri nezdinde yaptıkları çalışmalar olduğunu belirtti. Davutoğlu, 1990'lı yıllarda benzer askeri harekatlar yürütüldüğünde bölgeden, bütün dünyadan Türkiye'ye yönelik eleştiri dalgası geldiğini anımsatarak, bölgeden, son 2 yıl içinde bu askeri harekatlar sırasında Türkiye'ye yönelik tek bir eleştiri yapılmadığını kaydetti. Davutoğlu, eleştiri gelmemesinin nedeninin; başta Suriye ve Irak olmak üzere, bütün bölge ülkeleri, İran, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün'ün terör tehdidine karşı ortak bilinç etrafında buluşturulması olduğunu belirtti.
Hemen hemen bütün bölge ülke liderlerinin Ekim 2007'den Mart 2008'e kadar olan dönemde Türkiye'ye gelerek, teröre karşı desteğini ifade ettiğine işaret eden Davutoğlu, son olarak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın bu konudaki net tutumumun, her türlü takdirin üzerinde olduğunu vurguladı.
"Masada tutulması"
Davutoğlu, 5. önemli diplomasi ayağının, AB ve AB ülkeleri nezdinde yapılan temaslar olduğuna dikkati çekerek, "Maalesef terörün faaliyetlerinde Kuzey Irak önemli bir ayaksa, bunun dışında AB'de yürütülen finansal ve lojistik destekler de bir başka ayağını oluşturmaktadır" dedi.
Bu konuda son derece yoğun faaliyet yürütüldüğünü, başta Fransa olmak üzere, bugün PKK'ya karşı yürütülen çalışmalarda çok ciddi bir ilerleme sağlandığını dile getiren Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Burada hiçbir zaman Türk Silahlı Kuvvetleri de (TSK) Hükümetimiz de gerek olmaksızın herhangi bir askeri operasyon niyeti taşımaz. Bu gerekliğin ortadan kaldırılmasını sağlayacak caydırıcılığı temin etmeye çalışırız.
Önümüzdeki dönemde terör örgütünün tamamen tasfiyesini ve demokrasimizi güçlendirerek, Kürt kökenli vatandaşlarımızın, terör örgütünün istismar ettiği sorunlarının giderilmesini hedefleyen açılımları kararlılıkla uygulayacağız. Terör tehdidinin kalıcı şekilde ortadan kaldırılması amacıyla, kapsamlı ve çok boyutlu tedbirlerin devreye gireceği önümüzdeki dönemde, Hükümetimize yetki veren tezkerenin uzatılması, bu çabalarımızı destekleyecektir. Zira, terörle mücadelede, ekonomik, sosyal, kültürel ve uluslararası tedbirlere paralel olarak, askeri kuvvet seçeneğinin masada tutulması, caydırıcılığımızı güçlendirerek, hareket alanımızı genişletecektir."
"Tek hedef PKK"
Bakan Davutoğlu, görüşülen tezkerenin tek hedefinin, PKK terör örgütü olduğunu bildirerek, "Iraklı kardeşlerimize, Irak merkezi hükümetine, bölgesel yönetimine zarar vermek ya da Irak'ta her biri bizim akrabamız olan Araplara, Kürtlere, Türkmenlere, Süryanilere, Şiilere, Sunnilere zarar vermek söz konusu değildir" diye konuştu.
TSK'nın, bugüne kadar yürütülen sınır ötesi askeri operasyonlarda Iraklı sivillere zarar verilmemesine ve sivil yerleşim birimlerinin hasara uğratılmamasına azami özeni gösterdiğini vurgulayan Davutoğlu, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kapsamında, tam ve kapsamlı iktisadi entegrasyon için gayret gösterdikleri bir dönemde, Irak'ın istikrarını olumsuz etkileyecek bir girişim içinde yer almalarının düşünülemeyeceğini belirtti.
Davutoğlu, konsey bünyesinde adeta tek bir hükümet olarak yürütülecekleri çalışmalar ile Irak devlet sisteminin daha etkin şekilde işlemesine yardımcı olarak, Iraklıların, daha müreffeh ve istikrarlı bir ülkede yaşamalarını sağlayacaklarını söyledi.
"Başarı hepimizin başarısı olacak"
Teröre ağır kayıplar veren Irak hükümetinin, Türkiye'nin bu iyi niyetinden şüphe duymayacağına yönelik inancını dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Ülkemizin bugüne kadar ne Irak'a ne herhangi bir komşusuna yönelik hiçbir gizli gündemi olmamıştır. Tek hedefimiz, Irak'ın kuzeyinden ülkemize sızarak, terör eylemlerinde bulunan teröristlerin etkisiz hale getirilmesidir. Irak hükümeti ve kurumlarına karşı gerçekleştirilen 19 Ağustos saldırılarının ardından ülkemiz, yardım elini uzatmıştır, Irak'ın bu terör belasından tamamen kurtulabilmesi için gerekli dayanışmayı göstermiştir. Bunun en somut örneği, 19 Ağustos bombalamalarının ardından Irak ile komşuları arasında gerilimin tırmanmasını önleme, özellikle iki kardeş komşu olan Suriye ve Irak arasında diyalog ortamını tesis etme çabalarında ülkemizin oynadığı öncü roldür.
Bu rolü sürdüreceğiz. Çünkü, Irak ve Suriye'nin birbirleriyle dost olması, bizim güney sınırlarımızda istikrar ve ülkemizin bekası açısından büyük önem taşımaktadır. Bu konuda hiçbir yardımı esirgemeyeceğiz. Türkiye ile Irak, Türkiye ile Suriye arasında gerçekleştirilen bu yeni işbirliği anlayışının, Irak ile Suriye arasında da gerçekleştirilerek, bölgemizde yepyeni ve yükselen bir ekonomik havza doğmasına, Mezopotamya'nın büyük geleneğinin tekrar uyanmasına öncülük edeceğiz. İç barışını tesis etmiş, tüm etnik ve mezhepsel grupların tek bir vücut halinde bütünleştiği bir Irak'ın, komşu ülkeler açısından da güvenlik ve istikrar kaynağı haline geleceğine kalpten inanıyoruz.
Terör tüm milletimizin ortak sorunudur. Terörle mücadelede elde edeceğimiz başarı, hepimizin başarısı olacaktır. Bu kutsal çatı altında ne kadar birlik olursak, başarıya ulaşmamız o denli kolay olacaktır. Demokrasimizi güçlendirmek amacıyla uygulayacağımız çok boyutlu ve kapsamlı tedbirler içeren bu süreç içerisinde lüzumu halinde ve caydırıcılık çerçevesinde, askeri önlemler alınması terörle mücadelemizdeki bütüncül yaklaşımı tamamlayacaktır. Nihai hedefimiz, bu tezkerelere artık bir daha hiç ihtiyaç duymayacağımız, sürdürülebilir bir güvenlik ortamının tesisidir."
Davutoğlu, demokratikleşme ve terörle mücadele çabalarında, tarihi öneme sahip bir eşikten geçtiklerini vurgulayarak, bu süreci büyük bir azim, kararlılıkla, milletçe ele ele vererek, başarılı bir şekilde geçeceklerinden şüphesinin olmadığını sözlerine ekledi.
"Baykal, Bahçeli ve Türk görüşmelere katıldı"
Tezkere üzerinde kişisel görüşlerini açıklayan AK Parti Çankırı Milletvekili Nurettin Akman, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'deki temasları sonucunda, dönemin ABD Başkanının PKK'yı terör örgütü olarak nitelendirdiğini, Avrupa'nın da PKK'yı terör örgütü olarak ilan ettiğini söyledi.
Akman, Meclis'te, terörle mücadeledeki ortak iradenin partilerüstü bir şekilde ortaya konulması gerektiğini ifade etti.
AK Parti Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güney ise tezkerenin Irak'ın toprak bütünlüğünü hedef almadığını, saldırı ve istila amacı taşımadığını kaydetti. Konuyu "milli dava" olarak niteleyen Güney, terörün iç politika malzemesi yapılmamasını istedi.
DSP Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı da partisinin Başbakanlık tezkeresini desteklediğini söyledi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın IMF toplantıları nedeniyle İstanbul'da olduğunu, bu nedenle tezkerenin görüşmelerine katılamadığını söyledi.
TBMM Genel Kurulundaki görüşmelere, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve DTP Genel Başkanı Ahmet Türk de katıldı.