TSK'da Başbuğ dönemi

Büyükanıt emekli olacak ve bu görevi 2 yıllığına Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ devralacak. Yani TSK'da Başbuğ dönemi başlıyor. Peki Başbuğ nasıl biri? Türk Silahlı Kuvvetlerinin bugün başlayacak ve 4 gün sürecek Yüksek Askeri Şura toplan

Büyükanıt emekli olacak ve bu görevi 2 yıllığına Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ devralacak. Yani TSK'da Başbuğ dönemi başlıyor.

Peki Başbuğ nasıl biri?

Türk Silahlı Kuvvetlerinin bugün başlayacak ve 4 gün sürecek Yüksek Askeri Şura toplantısında, 115 General ve Amiral'in terfi ve emeklilikleri görüşülecek. Bu yıl 35 civarında General ve Amiralin bir üst rütbeye terfi etmesi, yaklaşık 45 Albayın General olması ve 40 civarında General ve Amiralin de rütbe bekleme sürelerinin bir yıl uzatılması öngörülüyor.

Başbakan ve Milli Savunma Bakanının da katılacağı YAŞ toplantısında, 30 Ağustos'tan geçerli olmak üzere Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt emekli olacak ve bu görevi 2 yıllığına Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ devralacak.

Yani TSK'da Başbuğ dönemi başlıyor. Peki Başbuğ nasıl bir komutan olur?

İşte yeni Genelkurmay Başkanı'nın portresi:
-Anne ve babası Makedonya'nın Manastır ilinden Afyon'a göç etti
- Babası yedi yaşında vefat etti
- Dedesi, anneannesi, dayısı ve teyzeleriyle büyüdü
- Maddi gelirleri dedesinin emekli, annesinin dul aylığıydı
- Asker olmayı, Kulelili öğrencilerin fiyakası nedeniyle istedi
- Fenerbahçe taraftarı. İlk FB maçına dayısı götürdü
- 27 Mayıs ve 22 Şubat olayları, üzerinde derin izler bıraktı
- Annesine çok düşkündü. Şark hizmetinde bile annesi yanındaydı
- Alt rütbeliler, 'Hocam' derdi
- Felsefe ve sosyoloji düşkünü. Geniş bir klasik müzik arşivi var...

AFYON LİSESİ'NİN HİKMETİ!

Başbuğ 29 Nisan 1943'te dünyaya geldi. İlkokula Afyonkarahisar'da Cumhuriyet İlkokulu'nda başladı. Akranlarından daha uzun boylu, zayıfça ama yakışıklı bir çocuktu. Babası Süleyman Bey, İlker henüz yedi yaşlarındayken, verem nedeniyle vefat etti. Makbule Hanım, eşinin son günlerinde sürekli yanında, hastanedeydi. Ama İlker'i babasının yanına hiç götürmedi. Çünkü verem bulaşıcıydı.
Ortaokul için Afyon Lisesi'ne gitmeye başladı. Bu lise, Türkiye siyasi tarihinde önemli bir yere sahip. İki cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer, bir Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı mezunları arasında.

Baba Süleyman Bey'in ölümünün üzerinden yaklaşık beş yıl geçmişti. Yıl 1955..İstanbul'a Kuzguncuk'a yerleştiler.
İlker, parlak bir öğrenciydi. 1957 yılına gelindiğinde yol ayrımına geldi. Kuzguncuk, Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerinin gezmeye geldiği bir semtti. Üniformalarıyla dikkat çekiciydiler. İlker'in en yakın arkadaşı komşusu Tamer'di.

OĞLUM KURTULDU

İki kafadar, 'asker' olmak istiyordu. Kuleli'nin sınavına girip, kazandılar. Böylece büyük dayı tabip Muammer dışında, ailede bir asker daha olacaktı. Anne Makbule Hanım, "Oğlum kurtuldu" diyerek dualar etti…
Sınıf Subayı Binbaşı İsmail öğretmen epey sertti. İsmail Binbaşı'nın ardından sınıf subayı olan Sabri Demirbağ ise İlker'in üzerinde derin izler bırakmıştı. Arkadaşlarının deyimiyle Demirbağ, 'çok seçkin bir subaydı'. Nitekim daha sonra generalliğe yükseldi. Beden eğitimi öğretmeni Ruhi Saralp, felsefe öğretmeni Ali Rıza Koralp, İlker ve arkadaşlarının en sevdikleri öğretmenler arasındaydı. İlker, belki de bu öğretmenin etkisiyle ileride felsefe düşkünü olacaktı.

MAREŞAL DERLERDİ

Eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Yardımcısı emekli Tümgeneral Erol Kırışoğlu, İlker Başbuğ'a nasıl seslendiğini şöyle açıkladı: "Kuleli'deyken 13-14 yaşında çocuktuk. Ama İlker öyle bir yapıya sahipti ki, hep cool'du. Ben daha o zamanlar kendisine 'mareşal' derdim."

DERS ÇALIŞMAZDI, ZEKİYDİ

Harp Okulu'nun popüler öğrencileri arasında değildi. Ama derslerinde başarılıydı. Arkadaşları, "Pek ders çalışmıyordu ama zekiydi" diyor.

27 Mayıs ve 22 Şubat olayları, Harp Okulu'ndan sonra Piyade Okulu'na devam eden İlker Başbuğ'da derin izler bıraktı. Devre arkadaşı emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu'na göre, "1961 ve 1962 Kara Harp Okulu mezunları ihtilal kelimesine bile hoş bakmadı. Hatta fobi olarak gelişti…"

Gelelim İlker Başbuğ'un evliliğine… Kuzguncuk'un en işlek caddesi İcadiye'deki postanenin müdürü Sevim Hanım'ın dayısıydı. Herkes gibi iki aile de birbirini tanıyor. Sevil Hanım'ın karacı subay babası Rizeli, annesi ise Artvin Arhavili… Aralık 1968'de, İlker Başbuğ'un şark hizmetinin ardından dünya evine girdiler. Evlendiklerinde İlker Başbuğ'un tayini, Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na çıktı. Feride, çiftin ilk göz ağrısı. Kardeşi Murat ile aralarında 11 yaş var.

Yeni evli çiftin ilk evi, Muhafız Alayı'nda görev yapan subayların kaldığı Çankaya Lojmanları'ydı. Sevil Hanım, Çankaya Köşkü'yle bitişik olan lojmanlardaki Yelken Apartmanı'na gelin geldi. Tesadüf şu ki, 40 yıl sonra bugün de Çankaya Köşkü'nün bitişiğindeki konutlarda oturuyorlar.

AKADEMİYİ BİRİNCİLİKLE BİTİRDİ

İlker Başbuğ'un, yurtdışı deneyimi oldukça fazla. İngiltere Kraliyet Harp Akademisi ve NATO Savunma Kolejini bitirdi. Belçika/Brüksel'de NATO Uluslararası Askeri Karargâhı'nda Cari İstihbarat Plan Subaylığı yaptı. General olduktan sonra Belçika/Mons'ta Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargâhı'nda (SHAPE) Lojistik ve Enformasyon Daire Başkanlığı görevini yürüttü. Son olarak yine Mons'ta Milli Askeri Temsil Heyeti (NMR) Başkanlığı görevinde bulundu.
Emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, Başbuğ'un yurtdışı görevleri için şu yorumda bulundu: "Kara Harp Akademisi'nde yüzbaşı rütbesiyle öğretim üyesiydi. Binbaşı olunca İngiltere'de Kraliyet Kurmay Koleji'ne seçildi. O eğitim çok önemli. İngilizce akademik eserleri rahatlıkla takip edebiliyor. Ayrıca değişik ordulardan komuta ve kurmaylık konusunda deneyim kazandı."

Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen ise şöyle değerlendiriyor: "Ona diplomat general yeteneği kazandırmıştır." Eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Yardımcısı emekli Tümgeneral Erol Kırışlıoğlu da Eslen'le aynı görüşte. Hatta "Başbuğ asker olmasaydı iyi bir bilim adamı olabilirdi. 'Bir daha dünyaya gelsem asker olmam' sözünü ondan hiç duymadım" diyor.
Kırışlıoğlu, İlker Başbuğ'a yönelik ilginç bir anekdodu şöyle aktardı: "İlker kara pilotluğunu kazandı. Kursta gayet iyi olmasına rağmen kendi isteğiyle ayrıldı. Piyade olarak devam etti. Kurmay olmayı tercih etti. Akademiye birlikte girdik. Birincilikle bitirdi." Bu arada anne Makbule Hanım, böbrek yetersizliği nedeniyle, 1988'de vefat etti. İlker Başbuğ için bu kayıp, belki de hayatının en büyük acısıydı.

FELSEFECİ KOMUTAN

Kuleli Askeri Lisesi'ndeki öğretmeni Ali Rıza Koralp'in etkisiyle olsa gerek, İlker Başbuğ tam bir felsefe düşkünü. Ayrıca sosyoloji ve uluslararası diplomasi konusunda teknik okumalar yapıyor. Başbuğ'un bu yönü, aslında kendini 25 Eylül 2006'da ele vermişti. Kara Harp Okulu eğitim yılı açılış töreninde yaptığı konuşmadaki entelektüel referanslar, kavramlar, isimler pek çok açıdan ilgi çekiciydi. Nitekim Atatürkçülüğü pozitivizm, rasyonalizm, eleştirel akılcılık gibi kavramlar, Jean Jacque Rousseau, Immanuel Kant, Montesquieu, Emile Durkheim, Ziya Gökalp, George Renan gibi isimlere referanslarla değerlendiriyordu.
Diğer bir ilgisi ise filmler ve tiyatro. Eşi ve çocuklarıyla birlikte film izlemeyi çok seviyor. Hatta eşi Sevim Hanım ile bir zamanların Beyoğlu'ndaki en gözde mekânlarından Yeni Melek Sineması'na sık sık giderdi.
İlker Başbuğ da selefi Yaşar Büyükanıt gibi Fenerbahçe taraftarı.
Özellikle 1. Ordu Komutanı olduğu dönemde Fenerbahçe'nin Şükrü Saraçoğlu Stadı'na gelir, maçları kaçırmamaya çalışırdı. Başbuğ'un futbol merakında, ortaokul günlerinin etkisi büyük. Çünkü Beşiktaş'ın o dönemdeki kalecisi Varol, İlker Başbuğ'un okuduğu Fıstıkağacı İlkokulu'na gelip gidiyordu. Ortaokulu dışardan bitirmeye çalışıyordu. Hayranıydılar…
Sigara kullanmıyor. Ancak ara sıra da olsa alkol alıyor. Arkadaşları onun için 'sosyal içici' diyor.
Müzik zevkine gelince birkaç ay sonra Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturacak olan İlker Başbuğ tam anlamıyla klasik batı müziği düşkünü.

14 SAAT SICAK ÇATIŞMADAYDI

İlker Başbuğ, Türkiye'nin en sorunlu bölgesi Güneydoğu'da da görev yaptı. Örneğin 1995 yılında, PKK'ya karşı gerçekleştirilen ve 37 gün süren Çelik 1 Operasyonu'nda planlayıcıydı. Operasyona 35 bin asker, 10 bin korucu katıldı. Başbuğ'a Doğu Bölgesi'ndeki üç tugayın sorumluluğunun verilmesinin temelinde, elbette ki becerisi yatıyordu.
İlker Başbuğ bu dönemde terör namlusu ile de burun buruna geldi. 22 Ekim 1993'te Diyarbakır'ın Lice ilçesi teröristler tarafından ablukaya alınmıştı. Açılan ilk ateş sonrası Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, başına isabet eden bir kurşunla vuruldu. Bu sırada içinde Tümgeneral İlker Başbuğ ve Korgeneral Hasan Kundakçı'nın da bulunduğu helikopter Lice üzerinde uçuyor, ama kanas ateşine maruz kalıyordu. Bu durumda alçalarak 55 yaralı askerin bulunduğu okulun bahçesine indiler. 14 saat teröristlerle çatıştılar. Tek bir zayiat verilmedi.

CESUR VE DUYGUSAL

Doğu'daki silah arkadaşlarının anlattığına göre İlker Başbuğ'un, alt rütbeli subaylarla ilişkisi oldukça iyiydi. Hatta birçoğu ona 'hocam' diye hitap ediyordu. Bunda Kara Harp Akademisi'nde (1975-1981) öğretim üyeliği yapmasının etkisi vardı. Deneyimlerini paylaşma konusunda oldukça cömertti. Akademi'de birlikte görev yaptığı devre arkadaşı emekli Orgeneral Fevzi Türkeri bu yönünü şöyle anlattı: "Kara Harp Akademisi'nde öğretmenlik, bir subay için çok ayrıcalıklı bir olaydır. İlker, ideal bir komutanın liderlik özelliklerine sahiptir. Cesurdur. Ortak akla hürmet eder. Önemli anlarda astlarının yanında olur. Onlara moral ve güven verir. Analizcidir. Titizdir. Hafızası kuvvetlidir. Aslında çok duygusaldır, ama belli etmez. Çok iyi giyinir."

(Bilgiler Tempo dergisinin araştırmasından alınmıştır..)

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri