Arınç, ''Başbakan Erdoğan, 'Yeni dönemde başörtülü milletvekili olacak mı' sorusuna 'Siyasette her şey olabilir' yanıtını verdi. Siz ne düşünüyorsunuz?'' sorusu üzerine, şunları söyledi:
''Bu, gazetecilerle yapılan bir konuşmadır. Yeri geldiği için hatta 'Bunun önünü siz açacaksınız' şeklinde bir cümlesi var. Mecliste böyle acı yaşanmış bir tecrübe var. 1999 seçimlerinde Merve Kavakçı isimli bir hanımefendi İstanbul milletvekili oldu, mazbatası verildi, yemin etmek üzere başında örtüsüyle Genel Kurula girdi, ama kıyamet koptu. Yeminini yapmadı, yapamadı, yaptırılmadı. Daha sonra da başka bir sebeple milletvekilliği düşürülmüş oldu, Türk ve Amerikan vatandaşlığı gibi iddialarla. O zaman başörtülü bir bayanın milletvekili olarak yemin edip etmeyeceği tartışılmıştı. İtiraf etmek gerekirse, Yüksek Seçim Kurulu, eline mazbatasını verdiği andan itibaren, çünkü bunu engelleyen bir hüküm yok. Bu kişi milletvekili olur, ancak yemenini etmekle görevine başlar. Zorla ve ısrarla milletvekilimizin yeminini yapması engellenmişti.
Halbuki kıyafeti düzenleyen TBMM İçtüzüğü'nün ilgili maddesinde, başının kapalı ve açık olması şeklinde çok açık bir hüküm yok. Olabilir anlamı da çıkıyor, ancak bu tartışmalar bir laiklik, rejim tartışmasına yol açtı. Rahmetli Ecevit'in Mecliste yaptığı konuşmayı herkes hatırlar. Başı örtülü milletvekillinin parlamentoya giremeyeceği, yemin bile yapamayacağı şeklinde bir kanaat oluştu. Anayasa'da, kanunda, İçtüzük'te böyle bir hüküm yok. Bu konu, belki demokratikleşme kapsamı içinde, özgürlük alanı olarak düşünülmeli. Çünkü başı örtülü olarak Avrupa'nın pek çok ülkesinde milletvekili olunabiliyor. Türkiye'deki bu tartışmayı da özgürlük alanına çekmekte fayda var. Bu meselenin laiklik ve rejimle bir ilgisi yok.''
AÇIĞA ALINAN GENERALLER
Generallerin açığa alınmasına ilişkin soru üzerine Arınç, Genelkurmayın 20-21 maddelik açıklamasıyla, yaşanan olayların kronolojik olarak anlatıldığını belirterek, bunun doğru kabul edileceğini, Hükümet kanadının da Genelkurmayın açıklamasının da bir olay yaşandığını gösterdiğini ifade etti.
Yüksek Askeri Şuranın (YAŞ) başkanının, Başbakan olduğunu belirten Arınç, şöyle konuştu:
''Bakmayın öyle iki kişinin yan yana oturduğuna. Askeri kanunlarımızda da Anayasa'da da YAŞ kanununda da Şuranın başkanının başbakan olduğu yazılı. Genelkurmay başkanı orada diğer üyelerle birlikte bir üye sıfatını taşıyor. Orada Sayın Başbakan ile Milli Savunma Bakanı da bu 3 generalin haklarındaki iddialar sebebiyle terfisinin söz konusu olamayacağını, söz konusu edilirse bile, kesinlikle terfi etmemeleri gerektiğini söylemiş, ama anlaşılıyor ki askeri kanat da bunların terfi edilebileceklerini düşünmüş. Daha sonraki gelişmeleri tek tek tartışmaya gerek yok. Şimdi bunlar hakkında açığa çıkarılma kararı uygulandı.''
Bu 3 generalin Askeri Yüksek İdare Mahkemesine başvurduğunu anımsatan Arınç, dünkü açıklamalarının ne bu generallerle ne bu müracaatla ilgili olduğunu söyledi.
İşin özünde bir çarpıklık bulunduğunu belirten Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''O da şudur, Türkiye'de dualist bir yapı var, yani ikili bir yapı var. Bu 60 ve 80 askeri darbesinden sonra da yapılan anayasalarda maalesef hep yer alıyor. Türkiye'de, hukukta birlik yok, dualizm var ve paralel bir yapılanma söz konusu. Sanki ülkeyi, sivil ve asker birlikte yönetiyor. Askeri Yargıtay var, sivil Yargıtay var. Sivil Danıştay var, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) var. O var, karşılığında bu var. Böyle bir şeyin olmaması lazım. Ne AB içindeki demokratik Avrupa ülkelerinde ne başka bir ülkede askeri bir yapılanmanın hukuk alanında da çift başlı olduğu bir yapı söz konusu. Dolayısıyla oradaki hakimlerle ilgili değil kanaatimiz. Onlar mutlaka hukuku çok iyi bilen, vicdan sahibi, yazılı hukuka bağlı insanlardır.''
Türkiye'de yaşanan bir örnek olduğunu, yıllarca görev yapan DGM'nin içindeki askeri hakimin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kararı doğrultusunda çıkarıldığını, sonra da mahkemenin kaldırıldığını anlatan Bülent Arınç, şöyle konuştu:
''Şimdi 3 kişilik hakimlerin içinde bile bir tane askeri hakimin bulunmasını bağımsız ve adil yargılamaya uygun bulmayan AİHM, askerin müracaat ettiği bir mahkemenin tamamının askeri hakimlerden oluşmasını hiç uygun görmeyecektir. Bu hukuk yapısına da uygun değildir. Çok basit olarak söyledim. Bu davayı açanlar, itirazı bulunanlar kim? 3 tane general. Rütbeleri ne? Tuğgeneral, tümgeneral, korgeneral. Peki askeri mahkemedeki hakimlerin rütbeleri ne? Binbaşı, yarbay, albay. Şimdi ast ve üst münasebetine dayalı bir hiyerarşide, bu hakimler karar verirken, acaba tam adil yargılama yapılabilir mi? Bağımsız karar verebilir mi? Yanıtını birileri versin. Bence çok zorlanırlar. Dolayısıyla sadece bu müracaat ile ilişkili değil ama artık bu ikili yapılanmanın Türkiye'de ortadan kalkması lazım. Tek bir Yargıtay, tek bir Danıştay. Anayasa Mahkemesi nasıl tekse, tekli bir yapıya dönüşmemiz lazım. Şimdi bunlar müracaat ettiği için biz AİYM'i konuşma fırsatı buluyoruz. Ama böyle bir olay olmasaydı bile bizim Anayasa değişikliklerimiz içerisinde düşüncelerimizden bir tanesi de tek yargı sistemine geçiştir. Sanıyorum bu olay bunu biraz daha hızlandıracaktır.''
Bülent Arınç, CHP'nin de bu ikili yapıyı tekli hale getirme düşüncesi olduğunu ifade ederek, tekli bir sisteme geçişin ancak anayasa değişikliğiyle olabileceğini vurguladı.
-''80 MODEL ANADOL''-
''CHP'nin, 3 generalin açığa alınmasını 'sivil darbe' olarak nitelediğinin'' belirtilmesi üzerine de Arınç, şunları söyledi:
''CHP'ye göre değil, sadece bir kişiye göre. CHP'ye göre dersek, CHP'yi silmek lazım. Çünkü çağdaş hiçbir siyasi parti, bu yapılana 'sivil darbe' diyemez. Bunu söyleyen Sayın Kemal Anadol'dur. Kemal Anadol için bir gazetenin başlığı çok güzel, '80 model Anadol'. Sivil hükümete kanunların verdiği yetkinin kullanılmasını darbe olarak nitelendiren anlayış aslında 80'lerin de öncesindeki anlayış. Eğer Kılıçdaroğlu da çıkar 'Ben de Anadol gibi düşünüyorum' derse, 'ört ki ölem'. O zaman CHP'yi hiç konuşmamak gerekir. Eminim ki Anadol'un bu sözlerinden CHP'nin çok büyük bir ekseriyeti de sıkıntı duymuştur.''
Bakan Arınç, ''MHP'nin 'askerin itibarsız hale getirildiği' yönünde söylemleri var, genel başkan Devlet Bahçeli de hesap sormaktan söz ediyor. Bu konuda görüşleriniz nelerdir?'' sorusunu da şöyle yanıtladı:
''Yanlış, yanlış. Kimden hesap sorulacakmış. Hergün soruyor, ama kendi grup salonunda soruyor. Anadolu'ya çıkıp bunu soramıyor, sorarsa, seçimde soracak. Seçimde de çok iyi biliyor ki Allah'ın izniyle AK Parti tekrar iktidar olacak, ama MHP'nin ne olacağı çok belli değil. Bizden hesabı milletin önünde soracak. Öyle, grup toplantısında kendi partisinin toplantısında bu sözlerin hiçbir hukuki değeri yok. Biz kanunların verdiği yetkiyi Hükümet olarak kullanıyoruz. Bu yetkimizi de kimseyle paylaşmak niyetinde değiliz. Halkıyla buluşmak, kucaklaşmak, halkına özgürlüğü ve bağımsızlığı getirmek isteyen hiçbir siyasi partinin, 3 general hakkında alınmış doğru veya yanlış bir kararı Hükümet açısından eleştirmemesi lazım. Çünkü kendileri de hükümet olduğu takdirde yapacakları iş bundan farklı değildir.''