Ankara - Türkiye'nin tektonik hareketlerini daha iyi anlamak ve deprem risklerini değerlendirmek amacıyla Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından yürütülen kapsamlı çalışmalar, diri fay hatlarına yönelik yeni bulguları ortaya koyuyor. MTA, arazi incelemeleri, hendek çalışmaları, uydu görüntüleri ve hava fotoğraflarının analizi gibi çeşitli yöntemlerle elde edilen verileri birleştirerek Türkiye Diri Fay Haritası'nı güncelledi.
Yenilenen harita, Türkiye'nin aktif tektonik yapısını ve deprem risklerini daha detaylı bir şekilde yansıtıyor. MTA'nın titiz çalışmaları sonucunda, diri fay hatlarına ilişkin tüm veriler dijital ortamda derlendi ve üç farklı ölçek kademesinde sunuluyor: "1/25,000", "1/250,000" ve "1/1,250,000". Bu haritalar, Türkiye'de deprem araştırmaları yürüten kurum, kuruluş ve üniversiteler için temel bir veri kaynağı oluşturuyor.
MTA'nın internet sitesi ve Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi (TUCBS) platformu üzerinden erişilebilen dijital haritalar, son teknoloji ve araştırma yöntemleri kullanılarak hazırlandı. 1992'de yayımlanan ilk Türkiye Diri Fay Haritası'ndan bu yana MTA, deprem jeolojisi ve diri faylar hakkında sürekli olarak yeni bilgiler üretmeye devam ediyor.
Yer Bilimleri Portalı üzerinden de güncellenen verilere erişim sağlanabiliyor. Portal, Türkiye'nin jeolojik yapısını, depremleri, diri fay hatlarını ve diğer doğa olaylarını ziyaretçilere çeşitli zaman aralıklarıyla sunuyor. Diri fay haritaları, fayların coğrafi dağılımını, niteliklerini ve potansiyel deprem risklerini ortaya koyuyor.
Kuzey Anadolu Fay Zonu'nun yıllık 17-25 milimetre, Doğu Anadolu Fay Zonu'nun ise yaklaşık 10 milimetre kayma hızıyla hareket ettiği bilgisi, Türkiye'nin tektonik dinamiklerine dair önemli bir gösterge olarak öne çıkıyor. Bu veriler, deprem hazırlıkları ve risk yönetimi açısından hayati önem taşıyor.
Türkiye'nin deprem potansiyeli yüksek bölgelerinde yürütülen arazi çalışmaları ve jeolojik araştırmalar sayesinde, toplam 485 diri fay hattı detaylı olarak inceleniyor. Bu çalışmalar, Türkiye'nin deprem tehlikesini anlamak ve minimize etmek için atılan adımların bir parçası olarak değerlendiriliyor.