Uzmanlar, hava kirliliğindeki artışın devam etmesi halinde kentlerin 1952'de 12 bin kişinin hayatını kaybettiği Londra'dakine benzer durumla karşılaşabileceği uyarısında bulunuyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros ile İklim aktivisti Patricia Mallam, AA muhabirine, dünya genelinde etkisini artıran hava kirliliğine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Londra'da 1952'de hava kirliliği nedeniyle 12 bin kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Toros, "Soğuk hava, ısınmak için daha fazla yakıt kullanımı, soğuk kirli sis ve duman sonucunda yer seviyesinde sıkışan kirletici maddeler büyük çevresel felakete sebep oldu." dedi.
Toros, gerekli önlemler alınmadığı takdirde Londra'da çoğunluğu çocuk ve yaşlı binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan ölümcül hava kirliliğinin, gelecekte büyük kentlerin kaderi olabileceğini söyledi.
Son yüzyılda hava kalitesinin düştüğüne işaret eden Toros, "Plansız kentleşme, endüstrileşme, fosil yakıtlı motorlu taşıtların sayısındaki artış ve düşük kaliteli yakıt kullanımı nedeniyle özellikle kış aylarında hava kirliliği artıyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Her yıl 7 milyon kişi kirlilik sebebiyle ölüyor"
Toros, hava kirliliğini, insan faaliyetleri ve doğal olaylar sonucu atmosfere salınan kirletici maddeler nedeniyle havadaki zararlı maddelerin artması olarak tanımladı.
Kirliliğin, canlıların yaşamlarını olumsuz yönde etkileyen ve ekonomik kayıplara yol açan ciddi bir sorun olduğunu dile getiren Toros, kirliliğin fiziksel zararları da olduğunu kaydetti.
Toros, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) raporlarına atıfta bulunarak, "Hava kirliliği, her yıl tahmini 7 milyon kişinin ölümüne neden oluyor ve her 10 kişiden 9'u kirli hava soluyor." dedi.
Hava kirliliğinin, insanların yanı sıra diğer canlılara da zarar verdiğini vurgulayan Toros, yaklaşık bir milyon hayvan ve bitki türünün neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ifade etti.
"Türkiye'de 1990'lara göre iyileşme var"
Toros, Türkiye'deki hava kalitesinin 1990'lara göre iyileştiğine işaret ederek, bu durumun enerji kaynağı olarak doğal gaz kullanımının yaygınlaşması ve endüstriyel tesislerdeki iyileştirmelerle sağlandığını bildirdi.
Hava kalitesindeki iyileşmeye rağmen kirlilik seviyesinin istenilen düzeyde olmadığını dile getiren Toros, "Bazı illerde partikül madde ve azot dioksit kirliliği için DSÖ'nün sınır değerlerini karşılayamıyoruz." diye konuştu.
Toros, insanların enerji kaynaklarını daha verimli kullanarak, yenilebilir enerji kullanımını artırarak, gereksiz tüketimden kaçınarak ve israfı azaltarak hava kalitesini iyileştirebileceğini belirtti.
"Bir şey yapılmazsa ekosistemler çöker"
İklim aktivisti Mallam da "Atmosferde karbon salınımının artmasına neden olan fosil yakıtların çıkartılması ve yakılması, iklim değişikliğinin sebebidir." dedi.
İklim değişikliği ve hava kirliliği arasındaki bağlantıya dikkati çeken Mallam, kirletici maddelerin küresel ısınmaya büyük bir etkisi bulunduğunu vurguladı.
Mallam, hava kirliliğinin kuraklık ve sel gibi doğal afetlerin sıklığını ve gücünü artırdığını, türlerin neslinin tükenmesine ve salgın hastalıklara neden olduğunu vurgulayarak, "Karbon salınımını azaltmak için derhal bir şey yapılmazsa tüm ekosistemler çöker." ifadesini kullandı.
Hükümetlerin, fosil yakıt endüstrisine yönelik her türlü desteği derhal durdurması ve herkes için yüzde 100 yenilenebilir enerjiye adil ve eşit geçişi taahhüt etmeleri gerektiğinin altını çizen Mallam, yetkililere, "Tüm yeni kömür, petrol ve gaz projelerini durdurun." çağrısında bulundu.
Dünyanın en kirli şehri "Yeni Delhi"
İsviçre merkezli IQ AirVisual'a atıfla, 17 Kasım itibarıyla dünyanın en kirli şehrinin Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi olduğunu anımsatan Mallam, şehrin hava kalitesinin "tehlikeli" seviyede olduğunu vurguladı.
Mallam, Yeni Delhi'de, havadaki partikül madde miktarını ölçen PM 2,5 değerinin önerilen sınırın 10 katından daha fazla olduğunu aktardı.