Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Yargının bağımsızlığı kuşkusuz önemli ama tarafsız olması da son derece çok önemli. Hele hele bağımsızlık alanını farklı amaçla ve farklı hedeflere yönelik kullanmak isteyenler olduğunda buna da mutlaka dur denilebilmesi, Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması gerçekten güven ortamımız ve gelişmiş ekonomi, birinci sınıf demokrasi açısından olmazsa olmaz bir husus” dedi.
7. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde (TOBB) Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve TOBB Rifat Hisarcıklıoğlu’nun katılımlarıyla gerçekleştirildi. Şuranın açılışında konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin son küresel krizdeki performansına bakıldığında pek çok ülkeden çok farklı duruş sergilediğini söyledi. Pekçok ülkenin borcunun artmaya devam ettiği bir dönemde Türkiye’nin kamu borcunun milli gelirinin yüzde 45’inden yüzde 35’ine düştüğünü dile getiren Babacan, Türkiye’nin aynı dönemde yüzde 6’lık bir büyüme sergilediğini vurguladı.
“OECD’DE GELİR DAĞILIMINI DÜZELTEN EN HIZLI ÜLKEYİZ”
Küresel kriz döneminde Türkiye’nin gelir dağılımını düzeltmeye devam ettiği ve yoksulluğu da azaltmaya devam ettiği bir dönem olduğunu ifade eden Babacan, “Yoksullukla mücadele, gelir dağılımın düzelmesi, sağlık gibi, eğitim gibi temel hizmetlerle gerekli olanlar yapılmazsa ülkelerdeki sosyal gerginlik, sıkıntılar geliyor büyümeyi başka türlü durdura biliyor. OECD ülkeleri arasında Türkiye gelir dağılımını en hızlı düzelten ülke. Bu krizle pek çok ülkenin gelir dağılımı bozuldu. Zengin ile fakir arasındaki uçurum arttı. Oysa Türkiye istisnai bir şekilde gelir dağılımı düzeltti. Hatta OECD’de en hızlı düzelten ülke oldu. Gelir dağılımın mutlak seviyesi olarak en iyi değiliz ama gelir dağılımını en hızlı düzelten ülkeyiz şu anda” dedi.
“CARİ AÇIĞI KONTROL EDEBİLMEK İÇİN ÜÇ TEMEL ALANIMIZ VAR”
Türkiye’nin cari açığının ve bunun bir sonucu olarak artan özel sektörün yurt dışı borcunun dikkat edilmesi gereken hususlar olduğuna işaret eden Babacan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Özellikle önümüzdeki 3 yıllık dönemde, önümüzdeki 3 yıllık uyguladığımız Orta Vadeli Program’da cari açığı azaltmayı bir numaralı öncelik alanı olarak belirlemiş durumdayız. Bunun kısa vadede sonuç verecek enstrümanları var ama orta-uzun vadede sonuç verecek alanları da var. Cari açığı kontrol edebilmek için kısa vadede üç temel alanımız var. Bunlardan birincisi; mali disiplin. Yani devletin bütçe açığını düşük tutması ve böylece kamu sektörünün tasarruflarının ülkenin toplam tasarruflarına destek vermesi. Bu kararlı bir şekilde önümüzdeki dönemde devam edecek. Yine bir başka önemli alan ‘para politikaları.’ Para politikaları da yine makro anlamda cari açığın kontrolü özellikle iç tüketim, iç talep ve bankacılık sektörünün kredi hacminin büyümesinin kontrol edilmesiyle alakalı BDDK’nın, Merkez Bankamızın, Hazinemizin ve ilgili diğer kuruluşlarımızın almış tedbirle kredi kompozisyonu ve kredi büyüme hızı üzerindeki tedbirler. Biliyorsunuz biz bunları etkin bir şekilde kullanmaya 2011 yılında başladık. 2011 yılında kredi hacminin 35 arttığı dönemde hemen tedbirler almaya başladık. İlk tur tedbirimiz devreye girdi. Arkasından da 2013’de diğer tedbirlerimizi devreye koyduk.”
“KAZANMADAN TÜKETMEK SON DERECE BÜYÜK RİSK”
Babacan, Türkiye’de kredi hacminin ölçülü artmasının gerektiğine işaret ederek, “Bu artış ağırlıklı olarak reel sektör yatırımlarıyla, üretimle, ihracatla olsun. KOBİ kredileri artıyorsa problem yok, artsın. Üretimle, yatırımla ilgili kredi artıyorsa sorun yok artsın. Ama öte yandan tüketici kredilerine dikkat etmek gerekiyor. Türkiye’de çok şükür tüketici güven oranları çok çok yüksek. Halkımız geleceğine güveniyor. Bakanlarda geleceğe güvendiği için kredi konusunda bir arzu ve isteğe sahip. Ama kazanmadan harcamak, kazanmadan tüketmek gerçekten hem hane halkı için hem de ekonomimizin bütünü için son derece büyük riskleri beraberde getire biliyor” dedi.
“ÜRETMEDEN TÜKETMEK ÜLKELERİ FELAKETE GÖTÜRÜR”
Üretmeden tüketmenin ülkeleri felakete götürebileceğine dikkat çeken Babacan, bütün göstergeleri çok yakından izlediklerini ve gereğini de gerektiği zaman yaptıklarını vurguladı. Bir numaralı meselelerinin enerji ve dışa bağımlılığı olduğunu kaydeden Bakan Babacan, “Petrol ve gazı ithal ediyor olmamız Türkiye ekonomisinin belki de şuanda en önemli konusu ve büyüyen, üreten ve ihracat bir ekonomide enerji çok temel bir konu. Ağırlıklı olarak bunu ithal durumda kalmak bizim hem ticaret açığımızı hemde cari açığımızı son derece olumsuz etkiliyor. Enerjide yerli kaynaklara, yenilene bilir kaynaklara dayalı bir strateji izlememiz gerekiyor” diye konuştu.
“MUTLAKA TASARRUFLARIMIZI ATTIRMAMIZ GEREKİYOR”
Geçen sene Türkiye’de tasarruf oranın milli gelirin yüzde 12.5’ine düştüğünü dile getiren Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu sadece Türkiye’nin kendi tarihindeki en düşük oran değil aynı zamanda gelişmekte olan ülkeler içerisinde de en düşük oran. Dolayısıyla mutlaka ve mutlaka tasarruflarımızı arttırmamız gerekiyor. Tasarruflar o ülkenin büyümesini finanse etsin. Kendi tasarrufumuz, kendi birikimimiz büyümeyi finansa etmeye yeterli olmadığı zaman işte dışarıdan sürekli tasarruf etmek zorunda kalıyoruz. Buna çok önemli bir alanımız. Başta bireysel emeklilik olmak üzere sigortacılık ile ilgili yaptığımız tedbirler ve yine iç tüketimle alakalı ölçülü gitme zorunluluğumuz bu konudaki en önemli çalışma alanları.”
“SİYASİ İSTİKRAR SON DERECE ÖNEMLİ”
Bir ülkenin ekonomisinin ilerlemesi için olmazsa olmaz hususların siyasi istikrar ve güven ortamı olduğuna dikkat çeken Başbakan Yardımcısı Babacan, “Siyasi istikrar son derece önemli ve özellikle son 11 yıldır yapmış olduğumuz reformlar Türkiye’de demokrasinin ilerlemesini sağladı. Türkiye’de temel insan hakları ve özgürlük konusunda uygulamaları iyileştirdik. Bununla ilgili bizim daha önümüzde uzun bir yapılacaklar listesi var. Bu konularda daha mükemmel olduk diyemiyoruz. Önemli adımlar attık ama fakat eksik adımlarımız var. Bununda farkındayız. En son Ekim ayında Sayın Başbakanımızın açıkladığı Demokratikleşme Paketi bir önemli adım daha oldu. Ama sayın Başbakanımızın söylediği gibi bu ne ilk adım ne de son adım. Mutlaka yenileri izlemek zorunda. Bu noktada AB normları son derece önemli. Biz demokrasi deyince neyi anlayacağız? Demokrasinin kalitesinden neyi anlamamız lazım? Her ülke kendini demokratik olarak tanımlaya bilir. Derki zaten ben yapacağımı yaptım ben demokratik bir ülkeyim diye bilir. Ama bunu evrensel standartlarla, evrensel ölçütlerle mukayese edip kendinizi kıyaslayıp bu kalite kontrolünü yapmadan gerçek anlamda bir demokrasiyiz dedemiz de kolay değil. AB bunu sağlıyor. Bunun içindir ki özelikle Fransa’daki yeni yönetimle beraber AB sürecimizi hızlandırmak için yoğun bir çaba göstermeye başladık ve 3,5 yıl aradan sonra bir fasılı daha müzakereye açabildik. Bu yıl 2 fasıl daha hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.
“HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ BAZ ALAN BİR ÜLKE GÖRMEK İSTİYORUZ”
Babacan, güven ortamının oluşmasının zaman aldığını belirterek, güvenin kazılmasının basamak basamak olduğunu vurguladı. Güvenin kaybedilmesinin hızlı olduğunu ifade eden Babacan, “Yılların, 10 yılların emeği haftalarla, aylarla ifade edilen sürelerde yok olabiliyor. İşte ülkemizdeki güven ortamının kıymetini mutlaka bilmemiz gerekiyor ve güven ortamının güçlendirilmesiyle ilgili ne gerekiyorsa yapmamız gerekiyor. Güven deyince de en önemli hususlardan bir tanesi hukuk. Biz hukukun üstünlüğünü baz alan bir ülke görmek istiyoruz. 11 yıldır bunun için çaba gösteriyoruz ama eksiklerimizin olduğunu herhalde son 2-3 aydaki gelişmelerden hep beraber izledik, gördük. Hukukun üstünlüğü deyince neyi anlayacağız? Buradaki referanslarımız Avrupa Konseyi’dir ve AB’dir. Başka yerlerde aramayacağız. Bizim hukuk normları konusundaki referanslarımız başka uluslararası oluşumlarda değil, Afrika Birliği’nde değil, Shangay’da değil, Bu AB’de, Avrupa Konseyi’nde. Bizim işte bu evrensel hukuk normlarıyla hareket edip, Anayasamızda gerekli düzenlemeleri yapmamız gerekiyor. Maalesef bu dönem yapamadık. Bizim iktidar partisi olarak Meclis’te aritmetiğimiz yeterli değil ama Meclis’te kurulan Uzlaştırma Komisyonu’nda maalesef sonuç alamadık” Yaklaşık 50 maddesinin üzerinde uzlaşma sağlandı. Biz dedik; ‘şu maddeleri bari geçirelim’ fakat o konuda maalesef muhalefet partilerinden destek göremedik” dedi.
“YARGININ TARAFSIZ OLMASI SON DERECE ÇOK ÖNEMLİ”
Babacan, Anayasa’dan başlayarak tek tek her bir kanunun, tüm düzenlemelerin mutlaka bir hukuk devletine yaraşır hale gelmesi gerektiğini belirterek, ekonomi açısından hukuki güvenlik son derece önemli bir konu olduğunu söyledi.
“Eğer güven ortamı diyorsak hukuki güvenliği ülkemize tam olarak sağlamamız gerekiyor” diyen Babacan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Nedir hukuki güvenlik; kanunların Salih olması, açık olması, gri alanların mümkün olduğunca temizlenmesi, kanunların geriye doğru asla yürümemesi, edinilmiş hakların sonuna kadar korunması, mülkiyet hukuku başta olmaz üzere. Kanunların sık sık değişmemesi. Bir mevzuat varsa ona göre yola çıktığınızda bir yatırım yapmaya başladığınız da her yıl farklı farklı uygulamalarla karşılamamak gerekiyor. Yargı sisteminin hızlı, tutarlı, güvenilir çalışması. Yargının bağımsızlığı kuşkusuz önemli, ama tarafsız olması da son derece çok önemli. Hele hele bağımsızlık alanını farklı amaçla ve farklı hedeflere yönelik kullanmak isteyenler olduğunda buna da mutlaka dur denile bilmesi, Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması gerçekten güven ortamımız ve gelişmiş ekonomi, birinci sınıf demokrasi açısından olmazsa olmaz bir husus. Bunun ekonomik programımıza da yansıması çok önemli. Biz artık işleyen bir piyasa ekonomisi olduk.”
Yapılan konuşmaların ardından 7. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası basına kapalı olarak gerçekleştirildi.