Boşanmış kadın, velayeti kendisine verilen çocuğunun soyadını artık değiştirebilecek. Çocuğun eğitim hayatında karşılaştığı zorlukları gerekçe gösteren bir kadın, çocuğuna kendi soyadını vermek için yargıya müracaat etti. Davada son noktayı koyan Yargıtay, çocuğun soyadının annenin soyadı olarak değiştirilmesinin çocuğun üstün yararına olacağına hükmetti.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan'ın sosyal medya hesabından geçtiğimiz günlerde 'Tarihi kararımız' diye duyurduğu boşanmış kadının velayeti kendisine verilen çocuğuna soyadını verebileceği yönündeki kararın gerekçesi açıklandı.
B.K. isimli kadın eşi Y.İ.'den boşandı. Çiftin çocuğu A.E.'nin velayeti annesine verildi. Okula başlayan ortak çocuğun İ. olan soyadı ile kendisinin evlenmeden önceki soyadı olan K. soyadlarının farklılığı sebebiyle günlük işlemlerde sorun yaşadığını belirten B.K., çocuğuna kendi soyadını vermek için mahkemeye müracaat etti. Davacı anne, mahkemede verdiği ifadesinde çocukla ilgili işlemlerde annesi olduğunu belgelemek için nüfus kayıt örneği ile boşanma ilamını ibraz etmek zorunda kaldığını, davalı babanın ortak çocuğa ilgisiz olduğunu kaydetti. Babasının çocukla uzun süredir görüşmediğini ve nafaka ödemediğini, çocuğun da anne ile kendi soyadının farklı olmasından rahatsız olduğunu ve anne ile aynı soyadını taşımak istediğini iddia etti.
Ortak çocuğun soyadının davacı annenin soyadı olan K. olarak değiştirilmesini talep etti. Mahkeme, evlilik birliği içinde doğan çocuğun Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesine göre babanın soyadını aldığını, çocuğun soyadının bu suretle belirlendikten sonra onun soyadını velayet hakkına dayanarak değiştirmenin kanun maddesindeki düzenleme karşısında mümkün olmadığına hükmetti. Mahkeme, çocuğun soyadının ancak ergin olduktan sonra annesinin soyadıyla değiştirebileceğine karar verdi Davacının istinaf talebi üzerine devreye giren Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, davacının talebini reddetti. Hukuk mücadelesini sürdüren kadın kararı temyiz edince bu kez devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi.
Yargıtay, kararında Anayasa Mahkemesi'nin benzer bir davada velayeti kendisine verilen annenin çocuğuna soyismini verememesini Anayasa’ya aykırı bularak yerel mahkemeye gönderdiği hatırlatıldı. Kararda velayet hakkına sahip davacı annenin soyadlarının farklı olmasından çocuğun rahatsız olduğunu ve anne ile aynı soyadını taşımak istediğini ileri sürdüğü belirtildi. 9 Nisan 2018 tarihli kararda şu ifadelere yer verildi:
"Davacı tanıkları da davalı babanın çocuğuna ilgisiz olduğunu, yaklaşık üç yıldır babanın çocuğunu görmeye gelmediğini, çocuğun birlikte yaşadığı anne ile aynı soyadını taşımamaktan rahatsız olduğunu belirtmişlerdir. Anne ile aynı soyadını taşımak isteğini sürekli dile getirdiğini, kendisini tanıtırken soyadını annenin soyadı olan K. olarak ifade ettiğini beyan etmişlerdir. Çocuğun soyadının annenin soyadı ile değiştirilmesi halinde çocuğun üstün yararı bakımından ruhsal gelişiminin olumsuz etkileneceği ileri sürülmediği gibi, az önce açıklanan tanık beyanlarından çocuğun soyadının annenin soyadı olarak değiştirilmesinin çocuğun üstün yararına olabileceği anlaşılmaktadır. Velayet hakkı tevdi edilen annenin çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebinin velayet hakkı kapsamındaki yetkilerin kullanımı ile ilgili olduğu ortadadır. Velayet hakkı kapsamında çocuğun soyadını belirleme hakkının da yer aldığı, aynı hukuksal konumda olan erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını belirleme hakkının kadına tanınmamasının velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete dayalı farklı bir muamele teşkil edeceği anlaşılmaktadır. Evlilik birliği içinde doğan çocuğun taşıdığı ailenin soyadını, evlilik birliğinin sona ermesi ile kendisine velayet hakkı tevdi edilen annenin kendi soyadı ile değiştirmesini engelleyici yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Somut olayda söz konusu değişikliğin çocuğun üstün yararına da aykırı bulunmadığı ve çocuğun soyadı değişmekle kişisel durumunun değişmeyeceği dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesi'nin benzer olaylarda verdiği hak ihlaline ilişkin kararları da gözetilerek, davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. İlk derece mahkemesi olan Aile Mahkemesi'nin 18.07.2017 tarihli kararının bozulmasına oy birliği ile karar verildi."