Aile planlaması yöntemi olan ‘tüp bağlama’ işlemi, istenmeyen gebelikleri %100’e varan oranda önleyebiliyor. İşlemin geri dönüşü yok gibi görünse de, tüp bağlama işlemi sonrası çiftler tüp bebek tedavisi ile yeniden bebek sahibi olabiliyor. Ancak yöntem uygulanmadan önce iyi düşünülüp doğru karar verilmesi gerekiyor.
Birden fazla doğum kontrol yöntemi bulunuyor
Çocuk sahibi olmak istemeyen çiftler için rahim içi araç (spiral takılması), doğum kontrol hapı, kondom ve tüplerin bağlanması gibi yöntemler bulunmaktadır. Tüplerin bağlanması yöntemi ise Amerika Birleşik Devletleri’nde doğum kontrol hapı ile birlikte korunma yöntemleri arasında ilk iki sırayı oluşturmaktadır. Ülkemizde ise daha çok rahim içine yerleştirilen spiral yöntemi tercih edilmektedir. Ancak spiral, adet döneminde ağrı ve fazla miktarda kanamaya neden olabilmekte, yerinden ayrılabilmekte ve istenmeyen gebeliklere yol açabilmektedir.
Spiral, çeşitlerine göre 5 veya 10 yılda bir yenilenmeli veya doğum kontrol hapı sürekli olarak kullanılmalıdır.
Fiziksel ve psikolojik olarak işleme hazır olmalı
Tüp ligasyonu olarak bilinen tüp bağlama yöntemi, spermi yumurtaya taşıyan tüplerin cerrahi işlemle bağlanmasıdır. Tüplerin bağlanması laparoskopik(kapalı) ameliyatla yapılabileceği gibi sezaryen sırasında da uygulanabilmektedir. Tüp bağlama yönteminde yaş sınırı bulunmamaktadır. Bu yöntemin diğer yöntemlere göre en büyük avantajı ise tek sefer yapılan bir işlemden sonra kalıcı bir koruma sağlamasıdır. Tüpleri bağlı olan bir kadının istenmeyen bir gebelik yaşama ihtimali %1’den daha azdır. Bu nedenle çiftlerin, ilerleyen zamanda çocuk sahibi olmak istemedikleri yönünde kesin kararalarak bu yöntemi uygulatması önerilmektedir. Çünkü tüp açma ameliyatlarında tüpler olumsuz etkilenebilir ve dış gebelik riski oluşabilir. Yöntem, psikolojik olarak da kişinin kendini hazır hissetmesi sonrası uygulanmalıdır.
Bazı kadınlar doğurganlıklarını kaybettikleri düşüncesiyle depresyona girmekte ve kadınlık hormonu düzeyi de düşebilmektedir.
Tüp bağlama yöntemi geri dönüşümsüz mü?
Tüp bağlatma yönteminde ile ilgili çok fazla yanlış bilgi bulunmakta ve hastalar bu nedenle işlem sonrası hem bedensel hem de ruhsal olarak olumsuz etkilenmektedir. Tüp bağlama yöntemi ile ilgili doğru bilinen yanlışlar söyle sıralanabilir:
1. Erken menopoz: İşlemin, erken menopoza neden olduğu düşünülmektedir. Yapılan birçok araştırma, erken menopoza yol açmadığını göstermiştir.
2. Adet düzensizlikleri ve ağrı: Tüp bağlatma işleminin adet ağrısına ve düzensizliklere neden olduğu yanlış bir bilgidir. Adet düzensizlikleri ve bu süreçteki yaşam konforunu etkileyen ağrıların, işlemle bağlantılı olmadığı bilinmektedir.
3. Bel ve kasık bölgesi ağrısı: Bu işlemin, uzun süreli bel ve kasık bölgesi ağrısına neden olduğu düşünülmektedir. Tüp bağlama işlemi küçük bir alanda yapıldığı için uzun süreli bel ve kasık ağrısına yol açmamaktadır.
4. Cinsel yaşamın olumsuz etkilenmesi: Tüp bağlama operasyonu sonrasında cinsel ilişkinin de olumsuz etkileneceği korkusu yaşanmaktadır. Bu konudaki yaygın kanının aksine, işlem sonrası cinsel yaşamı etkileyecek bir durum söz konusu değildir.
5. Meme kanseri riski: Bu yöntemin meme kanserine neden olduğunu düşündüren risklere yönelik yapılan araştırmalarda, tüp bağlama yönteminin, meme kanseri riskini artırmadığı kanıtlanmıştır.
Tüp bağlama yerine aldırma, kansere çare olabilir
Tüpleri bağlama işleminin yerini, yumurtalık kanseri nedeniyle tüplerin tamamen alınması, günümüzde daha çok tercih edilen bir yaklaşım haline gelmiştir. Çünkü yumurtalık kanserlerinin birçoğu aslında tüplerden kaynaklanmaktadır. Belirti vermeden ve sinsice ilerleyen yumurtalık kanseri ile kadınlar hastalığın ileri evrelerinde tanışmakta ve tedavi konusunda genellikle geç kalınmış olunmaktadır. Çocuk sahibi olmak istemeyen kadınlarda tüplerin çıkarılması, hem istenmeyen gebelikten korunmayı sağlamakta hem de yumurtalık kanseri riskini %60 oranında azalmaktadır. Bu nedenle günümüzde tüpleri bağlatmak yerine tüplerin alınmasıyla kanser riski de minimum düzeye indirilmektedir. Tüp bağlama tekniği ile doğum kontrolü sağlayan bazı kadınlar ise daha sonra yeniden çocuk sahibi olmak istediklerinde, tüp bebek tedavisi ile bu şansı yakalayabilmektedir. Laboratuvar ortamında elde edilen embriyoların transferinde, tüplerin açık veya kapalı olmasının bir önemi bulunmamaktadır.