İstanbul'un en eski semtlerinden biri olan Unkapanı'nda gün erken başlar. Sabah ezanıyla birlikte dükkânlar bir bir açılır ve birdenbire doluverir o daracık sokaklar. Berberinden fırın işçisine, işportacısından memuruna kadar her türlü insana rastlamak mümkündür o saatte.
Günün büyük bir bölümünü çalışarak geçiren bu semt, haliyle işçilerin de en uğrak yeridir. İşçiye ihtiyacı olan, her türden işin ustasını burada arar. İşverenle işçiyi buluşturur Küçükpazar. İş bulabilenler ekmek parası peşine giderken bulamayanlar da bir umutla ayrılmaz bu eski semtten. Olur ya belki bir iş düşer
Beklemek için en uygun yer yine kahvehaneler olur, birçok yerde olduğu gibi. İlk görülen kahvehaneye girilir; bir, iki, üç derken yavaş yavaş dolar mekân. Dörtlüyü kuran, oturur okey partisinin başına. İş bulamamanın sıkıntısı oyun oynayarak atılır. Hemen tüm kahvehaneler böyledir Küçükpazar'da.
Ancak öyle bir kahvehane var ki, müşterisi var ama oyun oynayanı yok! Ne tavla sesi geliyor içeriden ne de okey. İçerideki herkes pür dikkat bir noktaya odaklanmış, gözünü bile kırpmıyor. 'Nereye bakıyor bu adamlar?' diyen giriyor kahveye. İçerisi biraz loş. Gündüz gözü perdeler çekilmiş. Kahvehane biraz eski ama duvarın muhtelif yerlerine monte edilmiş ses sistemi hemen dikkat çekiyor. Sonunda biz de giriyoruz ve kahvehane milletinin gözünü kırpmadan baktığı şeyi görüyoruz. Kahvehanenin başköşesinde büyük ekran bir LCD televizyon duruyor. Görüntüde ise tüm haşmetiyle 'Kurtlar Vadisi' var. Bir yanda Polat racon kesiyor diğer yanda Memati 'vuruyum mu abi?' diye Polat'a danışıyor; kahvehane ahalisinin gözleri Vadi'den başkasını görmüyor. Zaten kahvehanenin duvarlarını da Kurtlar Vadisi afişleri süslüyor. Hatta biri hızını alamayıp, bir kâğıda yazıvermiş dizideki son durumu: 'Vadiye pus hâkim.'
Bu kahvehanede kimse konuşmuyor. Çayın bile bir zamanı var. Her 20 dakikada bir gezen kahveci, istemeseniz de önünüze koyuyor çayınızı. Biraz daha dikkatle göz gezdirince etrafa, VHS videokasetler gözümüze çarpıyor. Kahveci Cemil Tiryaki'ye soruyoruz Karadeniz Kıraathanesi'nde şimdiye kadar olan biteni. Cemil Bey, 23 seneden beri bu kahvehaneyi işletiyormuş. Kurtlar Vadisi'ni yayınlanmaya başlayalı ise hepi topu bir buçuk ay olmuş. Bundan evvel geçen 23 yıl boyunca hep arabesk filmler dönmüş Karadeniz Kıraathanesi'nde. Tiryaki, Şimdiye kadar o videokasetlerden ekmek yedim. Bundan sonra da yayınlayacağım tabii. diyor. Ocağın hemen üstündeki rafta duruyor yüzlerce videokaset. O kadar eskimiş ki, binlerce kez izlendiği her halinden belli. Hakkını vermiş kahvehane milleti bu VHS'lerin. Bu videokasetler de bir 'dönem'e damgasını vuran yapıtlar. Örneğin; Hüseyin Altın'ın Bahtı Karalı, Aşk Sürgünü, Kadersizler, Hor Görme Garibi, Dertlerin Sahibi gibi filmleri; Esengül'ün Yansın Bu Dünya'sı; Vahdet Vural'ın Batak, Ayrılık, İftira, Aşkın Gözyaşları gibi yapımları; Müslüm Gürses'in Dertler İnsanı, Talihsizler, Küskünüm, Yaranamadım, Sev Yeter gibi filmleri; Ferdi Tayfur'un, Affet Allah'ım, İçimde Bir His Var, Ya Benimsin Ya Toprağın isimli filmleri; Orhan Gencebay'ın Hatasız Kul Olmaz, Batsın Bu Dünya, Aşkı Ben mi Yarattım, Leyla ile Mecnun, Kördüğüm, Ya Rabbim gibi yapımları göze ilk çarpanlar
Tabii ara sıra neşelenmek de lazım. Bunun için de filmler var Cemil Tiryaki'nin arşivinde. O anlarda da Zeki Alasya-Metin Akpınar, Kemal Sunal, Şener Şen gibi komedyenlerin filmleri takılıyor videoya. Tiryaki, 400'den fazla VHS kaset olduğunu söylüyor arşivinde. Şimdilerde ise videokaset yerine eski filmlerin VCD'lerini arşivlemeye başlamış. Arabesk müziği çok sevdiğini söyleyen Tiryaki'nin izlemediği film de kalmamış. Eskiden birçoğunun repliklerini bile ezberlemiş.
Sabah 6'da açılan Karadeniz Kıraathanesi, gece yarısına kadar hizmet veriyor. Bu süre içinde sürekli film gösterimi var. Kahvehanenin bulunduğu Yavuz Sinan Mahallesi'nde 23 yıldır muhtarlık yapan Hüseyin Öztürk, eskiden bu civarda birçok yazlık sinema olduğunu anlatıyor. Öztürk, Kahvehanelerdeki film gösterimleri bu yazlık sinemalardan kalma bir alışkanlık. Ama böyle oyun oynatmadan film gösteren kahvehaneler kalmadı artık. diyor.