Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu, "Hata hatadır ve böyle bir durumda bahanesi olmaz. Yarbay ve üsteğmenden özür diliyoruz" dedi.
Mustafa Karaalioğlu'nun köşe yazısı
'O gazete'nin yayın yönetmeni olarak...
Bir yandan terörün sinsi ve acımasız yüzü, öte yandan terörle mücadele için her zamankinden daha kapsamlı bir teyakkuz durumu aynı anda yaşanıyor. Türkiye, tecrübesini ve acısını çok iyi bildiği bir sürecin içinden geçiyor. Özellikle, bir sınır ötesi takip veya harekatın gündemde olması bu gerilimi daha da artırıyor.
Öte yandan teröre tepki ve şehitlerimizin acısını paylaşma duygusu da toplumda heyecanı artırıyor. Sadece toplum değil, bu gibi durumlarda daha soğukkanlı olması beklenen medya da o heyecan ve gerilimden nasibini alıyor.
Sokaktaki insanın da medyanın da ortak arzusu apaçık belli ki ülkenin terörlü yıllara geri dönmemesi... star gazetesinin düşüncesi ve temennisi de bundan farklı değildir. Yayınlarından, yorumlarından, satır aralarından hangi anlam çıkarılmaya çalışılırsa çalışılsın star'ın amacı budur. Bizler özetle, terörsüz, şehitsiz, insanların bir arada kardeşlik duygusu içinde yaşayacakları demokratik bir Türkiye'den başka bir şey düşünmüyoruz. Gazetemizin, ülkenin karşı karşıya bulunduğu soruna karşı taşıdığı 'kamu görevi' bundan başka bir şekilde ifade edilemez.
Hatalar veya yanlış anlamalar da bu niyeti değiştiremez...
Salı günü star'ın manşetinde, Hakkari Dağlıca'da 12 askerin şehit olduğu saldırının ardından silahlı kuvvetlerin yaptığı soruşturma sonucunda, tabur komutanı yarbay ve bir üsteğmenin cezaevine konulduğu haberi yer aldı. Haber, yayınlandığı gün erken saatlerde Genelkurmay Başkanlığı tarafından yalanlandı. Bu yalanlama haberi de ertesi gün gazetemizde yer aldı.
O haber, Pazartesi günü bizim gibi hemen hemen bütün önemli gazetelerin yazı işlerinde akşam saatlerine kadar tartışıldı, çeşitli kaynaklardan teyit edilmeye çalışıldı. Bazı gazeteler haberi manşetlerinden son dakikada çıkardılar.
Biz de gün boyu haberin peşinden koştuk, muhabir arkadaşlarımız birden fazla kaynaktan bilgileri teyit ettiler. Daha önce başka haberlerde kendilerini yanıltmamış olan kaynaklar, yarbay ve üsteğmenin tutuklandığı bilgisinde ısrar ettiler. Teyit için müracaat etmediğimiz tek kaynak Genelkurmay Başkanlığı'ydı. Ama bu da bizden kaynaklanan bir eksikliğin değil, zaruretin sonucuydu. Çünkü star gazetesi uzun süredir Genelkurmay'a akredite edilmiyor.
Sonuçta, elimizdeki bilgilere dayanarak haberi yayınlama kararı aldık ve şimdi anlaşılıyor ki yanılmışız. Bu arada, haberin sadece bizim gazetede çıkmadığını, başka yayın organlarında da -bizimki kadar geniş olmasa da- yer aldığını belirteyim.
Peki, neden bu tatsız öyküyü yazma ihtiyacı hissediyorum?
Çünkü Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ konuyu basının önünde gündeme getirerek hem serzenişte bulundu; hem de insan hakları, demokrasi ve basın sorumluluğu bağlamında bir dizi soru sordu.
Orgeneral Başbuğ özetle haberi bir kez daha yalanladı. Böylelikle habere değilse bile hataya akredite edilmiş olduk.
Genelkurmay'ın ilk açıklaması bizim dışımızdaki bazı yayın organlarını da hedef alıyordu; ama Sayın Başbuğ'un verdiği adres belli olduğu için açıklama 'o gazete'nin yöneticisi olarak bana düşer sanıyorum.
İşin esasıyla ilgili tartışmaya girmeden bir şeyi açıklıkla söylemem gerekiyor.
Hata hatadır ve böyle bir durumda bahanesi olmaz. Yarbay ve üsteğmenden özür diliyoruz. O haberle, iki subayın insani haklarını ihlal ettik, onları üzdük. İkisini de hak etmedikleri bir habere konu ettik.
Ne art niyet, ne gizli maksat ne de kimseyi yıpratmak; amacımız sadece habercilikti. star gibi ciddi ve iddialı bir gazetenin de zaten yalanlanacağını bile bile maksatlı haber yapması düşünülemez.
Bu sadece bir meslek kazasıdır. Genelkurmay'ın daha önce başka gazete ve televizyonların haberleri için, değişik zamanlarda onlarca kez yapma gereğini duyduğu yalanlamaya bu kez, içinde bizim de bulunduğumuz yayın organları muhatap oldu. Çok özendiğimiz, çok dikkat ettiğimiz bir konuda kazaya uğradık...
Haber hatalıdır ancak, bir haber üzerinden demokratik samimiyetinin ve niyetlerin sorgulanması da haksızlıktır. Sayın Başbuğ'un 'O haberin yapılmasının amacı nedir?' sorusunun cevabı habercilik niyeti ve görevinden başka hiçbir şey olamaz. O haber veya haberdeki iddialar başka yayın organlarında da yer aldı. Bazıları ise, o bilgiler üzerinde günlerce çalıştı. Bütün bunların bir art niyet organizasyonu olduğu söylenemez.
Herkes Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu problemin ciddiyetini fark ediyor. Ve herkes en küçük bir samimiyetsizliğin bedelinin şehit kanı olduğunu biliyor.