Uzman Klinik Psikolog Aslıhan Er, aile içi şiddet gören çocukların şiddeti kuşaktan kuşağa aktardıklarını ve kendi eşlerine, çevresine uyguladıklarını söyledi.
Sivas’ta Uzman Klinik Psikologluk yapan Aslıhan Er, günümüzde şiddetin her geçen gün arttığını ifade ederek, “Günümüzde şiddet her geçen gün çoğalmaya başladı. Baktığımızda kültürel etkenler bizim için en önemli faktördür. Kültürel faktör nedir? Kuşaktan kuşağa aktarmadır. Mesela, çocukların aile içi şiddetinde geçmişe dayalı baktığımızda genelde şiddet uygulayan kişilerin geçmişine baktığımızda aile için şiddetlerinin çok fazla yaşandığı görülür. Bu şiddetlerde anne baba arasında kalma, büyüklerin arasında kalma gibi bunu ayırdığımızda fizyolojik, psikolojik ve cinsel şiddet olarak bir çok nedenlere ayırabiliyoruz. Çocuklarda bunu aynalama sistemiyle aldıkları için kuşaktan kuşağa aktarımı yaparak kendi eşlerine, çevresine, etrafında ve arkadaşlarına uygulama yapabiliyorlar ”dedi.
Şiddete meyilli insanlarda öz güven eksikliği görülüyor
Er, şiddete meyilli insanların öz güvenlerinde eksiklik olduğunu söyleyerek, “Genelde şiddet meyilli insanlar öz güven eksikliği olan, öz benliğinde sıkıntı olan, arkadaş çevresi hiç olmayan ve dışarıya karşı kendini ifade edemeyen kişiler olarak görülür. Bu kişiler eşlerini, sevgililerini ya da sahiplendiği kişileri başkalarına yönlendirmek ya da başkalarına bırakmak istemezler. Karşısındaki insanlar çok başarılı insanlar da olabilir ya da eşleri hangi kültürden veya hangi branştan olursa olsun dışarıdan onlara karşı gelen saygı ve tebliğe karşı içeriden eşleri onları tamamen yelme durumuyla birlikte dibe sokma düşüncesine sahiptirler. Bunları biraz önce saydığım gibi psikolojik, fiziksel ve cinsel taciz şiddet olarak uyguluyorlar” diye konuştu.
Şiddet kadınlarda bağımlılık yapıyor
Er, şiddet olayının bir noktandan sonra kadınlarda bağımlı hale geldiğini belirterek, “Fiziksel şiddeti genelde darp, evden göndermemek ya da engellemek, psikolojik şiddete baktığımızda ise genelde eşler arkadaşlarıyla buluşmasına ailesi ile buluşmasına etrafa karşı engellemesine yada öz benlik tamamen eksik olarak uygulayabiliyorlar, önüne engel koyuyorlar, set koyuyorlar. Bu setleri de genelde eşler psikolojikmen gördüklerinde ne yapacaklarını bilmiyorlar ve kendilerini başarısız olarak hissediyorlar. Aslında baktığımızda şiddet olayı bir noktadan sonra kadınlarda da bağımlı hale getiriyor. Neden, ‘Ben alışkınım’ , ‘Belki geçer, belki düzelir’ modunda ilerleyebiliyorlar. Kadınlar bu düşünceye sahip olduktan sonra erkekler de ‘Neden olsa bende başkasına gidemez’ , ‘Benim istediğimi yapar' modunda hareket etmeye başlıyorlar. Zaten sağlıksız bir düşünce olduğu için bu sağlıksız düşünceyi de fiziksel şiddete dönüştürebiliyorlar. Buna da yapmamız gereken ilk önce şiddete uğrayan kadınlardan psikolojik ve rehberlik danışmanlıktan yardım almalarını istiyorum. Kendilerini geliştirmeleri için farklı aşamalarda ilerleyebilirler. Ne olabilir mesela? Çalışmayan ev hanımları çalışabilir, farklı üretimde bulunabilirler. Çocuklarımız bu durumda ne yapmalı? Şiddete uğrayan aile karşısında çocuklarda kesinlikle psikolojik bir destek almalarını öneriyorum. Psikolojik destekle beraber ailesiyle birlikte olan durumu tamamen farklı aktivitelerle beraber yüzmeler ya da sporlarla atlatabilme durumu düşükte olsa var” şeklinde konuştu.
Şiddet içerikli görüntüler yasaklansın
Er, şiddet içerikli görüntülerin kaldırılması gerektiğini savunarak, “Genelde biz o görüntüleri görmezsek bize etki yönde biraz daha üzebilir. Ama o görüntüler belli bir noktadan sonra artık sürekli gözümüzün önünde bir görüntü olduğunu düşünün ve bu görüntüyle birlikte alışkanlık durumuna geliyor. İnsanlar alışmaya başlıyor. Neden? O görüntüleri görüyoruz. O durumla karşılaşıyoruz ve bir başka Emine Bulut vak'asını gördüğümüzde yine kadına şiddet olmuş diyerekten kestiriyoruz. Aslında bu durumda bu görüntülerin de ortadan kalkması taraftarıyım. Bu görüntüleri sadece yetişkinler izlemiyor çocuklarımız da izliyor ve onları da olumsuz yönde etkiliyor” ifadelerini kullandı.