Op. Dr. Beyhan Badoğlu, “Obezite, adet düzensizliği, tiroid ve karaciğer hastalıkları, aşırı kafein tüketimi kısırlığa neden olabilir” dedi.
Op. Dr. Badoğlu, halk arasında kısırlık olarak bilinen infertilite rahatsızlığının altında birçok neden olabileceğine dikkati çekerek fazla kafein tüketimine ilişkin uyardı. Badoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, kısırlık nedenlerine bakıldığında kadın ya da erkek kaynaklı olabildiğine işaret etti. Kısırlığın kadına veya erkeğe ya da her ikisine birden ait olabileceği gibi yüzde 15’lik hasta grubunda tüm araştırmalara rağmen bir neden saptanmadığını belirten Badoğlu “Kadınlarda yaş 35’in üzerinde ise ve muayene geçmişinde kısırlıkla ilgili bulgular varsa araştırmaya vakit kaybetmeden başlanmalı. Her 100 çiftten 15-20’sinde görülen kısırlık yaş ilerledikçe daha sık görülür. Tek bir sebebe bağlı olabildiği gibi; birkaç faktörün erkek ya da kadın faktörlerinden birkaçının kombinasyonu ile de gerçekleşebilir” bilgisini verdi.
“35 yaşından sonrasına dikkat”
Badoğlu, kadının yaşının ilerlemesi ile birlikte gebelik şansının ciddi bir düşüş izlediğini ifade ederek “Bu azalış özellikle 37 yaşından itibaren hızla kendini belli eder ve 40'lı yaşlara gelindiğinde ise yüzde 75'e varan infertilite kayıpları gözlenir. Bu açıdan 35 yaşını geçmiş ve 6 ayın üzerinde kısırlık problemi olan kadınların jinekolojik değerlendirmeleri geciktirilmeksizin yapılmalı. Erkeklerde yaşın infertiliteye etkisi kadınlarda olduğu kadar belirgin değil. Kısırlık nedenleri genel olarak erkek ve kadınlar arasında yarı yarıya paylaşılıyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Diyabet ve tiroid önemli etken”
Kadınlarda görülen infertilitede en sık rastlanan sebepler arasında tüp tıkanıklığı ve yumurtalık hastalıkları olduğuna değinen Badoğlu, diğer nedenleri şöyle sıraladı: “Endometriozis, çikolata kisti, yumurtlama bozuklukları, polikistik over sendromu, erken menopoz gibi nedenler de etkiliyor. Azalmış yumurtalık rezervi, geçirilmiş enfeksiyonlar ya da karın içi operasyonlar, karın içi yapışıklık da infertiliteye yol açabiliyor. Ayrıca yüksek prolaktin seviyesi ki memelerden spontan süt gelişi en sık bulgusudur. Rahim miyomları ise rahim duvarında yer alan iyi huylu tümörlerdir. Yerleşim yerine göre infertiliteyi etkileyip etkilemediği tahmin edilebilir. Tiroid bezindeki aksaklıklar adet döngüsünü etkileyerek kısırlığa neden olabilir. Öte yandan radyoterapi ve kemoterapi de kadının üreme becerisini etkiler, özellikle üreme sistemi ile ilgili geçirilmiş kanser öyküsü, alınan tedaviler infertiliteye sebep olabilir. Geç ergenlik, adet olamama, karaciğer rahatsızlığı, diyabet gibi rahatsızlıklar da kadında kısırlığa neden olabilir.”
“Adet dönemindeki sancı ilk belirti”
Badoğlu, aşırı kafein tüketiminin, obezitenin, sigara ve alkol kullanımının da kısırlığa neden olabileceğini belirterek, infertilite tanısı konabilmesi için görülmesi gereken ipuçları şöyle açıkladı: “Adet düzensizliği, adet dönemlerinde şiddetli ağrı ve sancılar, gebelik ve emzirme süreçleri haricinde memeden süt gelmesi en önemli ipuçlarındandır. Aşırı kilo ve hormon bozukluğuna da bağlı olabilecek aşırı tüylenme, akne problemi de belirtilerdendir. Erkeklerde ise üremeyle ilgili sorunlar infertiliteyi gösterebilir.”
“Tedavi yöntemini tetkikler belirler”
İnfertiliteye karşı uygulanan tedaviler hakkında bilgi veren Badoğlu, sözlerini şöyle noktaladı: “En çok bilineni tüp bebek tedavisidir ancak hangi yöntemin önerileceği, kararı hastanın yaşına, ne kadar süredir gebelik istemi mevcut olduğuna, daha önceden yaşanmış bir gebeliğin olup olmadığına ve eşlere yapılan tetkiklerin sonuçlarına bağlı olarak verilir. Eğer infertilite problemi düzenli yumurtlamanın olmamasından kaynaklanıyor ise tablet ya da enjeksiyon şeklinde verilebilecek ilaçlar sayesinde tedavi edilebilir. Aşılama ise bir diğer tedavi yöntemidir. Bu tedavi doğurganlığın en yüksek olduğu yumurtlama döneminde eşinizin spermlerinin basit bir yöntemle rahim içine yerleştirilmesi ile uygulanır. Bu yöntem tüplerin sağlıklı olduğu ve nedeni açıklanamayan durumlarda önerilir. Sperm sayısının ya da hareketliliğinin çok düşük düzeylere inmeden azaldığı ya da spermin mekanik geçişinin mümkün olmadığı bazı durumlarda etkin olarak kullanılır.”