Uzmanlar, anne ve babası astımlı olan çocuklarda astım olma olabilirliği yüzde 70 iken, ebeveynlerden sadece birinde astım varsa olabilirliğinin yüzde 30 olduğunu ifade etti. Uzm. Dr. Meltem Yiğit, astımın toplum genelinin yüzde 6-10’unda görülen, tanı almamış veya isim konulmamış vaka sayısının çok olduğu bir hastalık olduğunu söyledi.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Yiğit, çocuklarda tanı koyulduğunda endişelere yol açan astım hastalığıyla ilgili önemli bilgiler verdi. Astımın bulaşıcı olmadığını, genetik yatkınlıkla birlikte birçok faktörün eşlik ettiği bir hastalık olduğunu belirten Uzm. Dr. Yiğit, "Astım tanısı alan çocuk, uygun tedavi edildiği takdirde normal arkadaşlarından hiç bir farkının olmayacağını bilerek davranılması çocuğun fizik ve ruhsal gelişimi açısından uygun olacaktır” mesajını ileterek, yersiz endişeye kapılmamalarını istedi. Uzm. Dr. Yiğit, "Hem anne hem babasında astım bulunan çocuklarda astım olma ihtimali yüzde 70 iken sadece birinde astım var ise ihtimali yüzde 30’a düşüyor" şeklinde de ifade etti.
"Çocukluk çağında astım yüzde 90 oranında alerjik kökenlidir"
Yiğit, "Astım, hava yollarının çeşitli uyaranlara karşı artmış yanıtının söz konusu olduğu, tekrarlayıcı, kendiliğinden veya tedavi ile düzelebilen öksürük, hırıltı, hışıltı ve nefes darlığı gibi belirtilerinin görüldüğü bir hastalıktır. Temelde bronşların ani olarak kapanması ve daha sonra tedavi ile veya kendiliğinden açılması söz konusudur. Astımlı hastalarda bronşlarda enfeksiyonun olmadığı iltihaplanma, daralma vardır. Çocukluk çağında astım yüzde 90 oranında alerjik kökenlidir. Astım genetik yatkınlığı olan bir hastalıktır. Hem anne hem babasında astım bulunan çocuklarda astım olma ihtimali yüzde 70 iken sadece birinde astım var ise ihtimali yüzde 30’a düşer. Bebekliğinde atopik dermatit, çocukluk döneminde saman nezlesi görülen olgularda yine astım riski diğer bireylere göre daha fazladır. Alerjiye sebep olan veya bronşlarda reaksiyona neden olan maddelerin (mite-akarlar, sigara dumanı, soğuk hava, egzersiz, solunum yolu enfeksiyonları, kimyasal kokular, polenler, tüylü hayvanlar, hamam böceği, küf, ağır eforlar, stres, soba dumanı, spreyler, kokulu temizlik malzemeleri, hava kirliliği, gibi) teması sonucu astım semptomları ortaya çıkabilir" şeklinde konuştu.
"Tanı almamış veya isim konulmamış vaka sayısının çok olduğu bir hastalık"
Öte yandan, astımın çocukların çoğunda hayatın ilk 2 yılında belirti verdiğini, ilk yıllarda öksürük ve hırıltı daha çok virüslerle olan solunum yolu enfeksiyonları sonucu ortaya çıktığını kaydeden Pediatrist Meltem Yiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yaşlarda akciğerlerin gelişiminin henüz tamamlanmamış olması, küçük hava yolu çaplarının dar, kıkırdak dokunun az olması, tekrarlayıcı bronş daralmasına katkıda bulunur. 6-8 yaşlarında akciğerlerin matürasyonu ile erken yaşlarda astım belirtileri gösteren birçok çocukta hastalık düzelmektedir. Düzelmeyen bir grup hasta ve daha geç astım tanısı almış çocukların bir kısmı da ergenlik çağında klinik bir iyilik dönemine girerler. Genel olarak çocukluk çağında astım tanısı almış hastaların yaklaşık yüzde 50-60'ında ergenlik döneminde semptomlar geriler. Semptomları azalan olguların bir bölümü orta yaş döneminde tekrar hastalık belirtileri göstermeye başlayabilirler. Alerjisi olan astımlı çocuklarda hastalığın kaybolması ihtimali daha düşüktür. Sonuç olarak; astım toplum genelinin yüzde 6-10’unda gördüğümüz, dolayısı ile tanı almamış veya isim konulmamış vaka sayısının çok olduğu bir hastalık. Astım tanısı alan çocuk, uygun tedavi edildiği takdirde yaşıtlarından farksız büyüyecektir, anne babaların bunu bilmesi endişelerini gidermeleri açısından önemli."