Domuz gribine karşı Osmanlı yöntemi

Son günlerde artan domuz gribi vakaları birçok kişinin ölümüne neden olurken, Osmanlı dönemini de tehdit eden bulaşıcı hastalıklara karşı dünyada korunabilmiş tek ada tahaffuzhanesi olan Urla Karantina Adası ile başa çıkıldı.Türkiye Hudut ve Sahiller Sağl

Son günlerde artan domuz gribi vakaları birçok kişinin ölümüne neden olurken, Osmanlı dönemini de tehdit eden bulaşıcı hastalıklara karşı dünyada korunabilmiş tek ada tahaffuzhanesi olan Urla Karantina Adası ile başa çıkıldı.

Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürü Hüsem Hatipoğlu, karantina adasının ihtiyaç halinde açılabileceğini belirtti.

Urla Karantina Adası Müdürü Şaban Koçoğlu da, yabancıların, Türk misafirperverliğinin ilk örneğini topraklarımıza basmadan ilk burada gördüğünü söyledi.

Halk arasında ‘domuz gribi’ olarak da adlandırılan H1N1 virüsünden Sağlık Bakanlığı verilerine göre bu yıl 42 kişi hayatını kaybetti. Domuz gribi, ebola, mers gibi hastalıklar Osmanlı döneminde de büyük çapta ölümlere neden oldu. Ölümlerin artmasına karşılık Osmanlı İmparatorluğu bulaşıcı hastalıkları en aza indirgemek ve mücadele etmek bağlamında İzmir Urla’da bir karantina adası oluşturdu. Urla Karantina Adası Osmanlı İmparatorluğu tarafından bulaşıcı ölümcül hastalıklara karşı 1865 yılında dünyadaki en modern tahaffuzhane olarak hizmet vermeye başladı. Ticaret ya da yolcu gemisiyle Anadolu’ya geçmek isteyenler ile Balkanlar üzerinden hacca gideceklerin sağlık kontrolünden geçirildiği Urla Karantina Adası (Tahaffuzhane), o dönemdeki en ileri sağlık merkezlerinin başında geliyordu. Domuz gribi, ebola gibi vakaların yaşandığı ülkemizde önlemlerin alınmasıyla birlikte gözler Urla Karantina Adası’na çevrildi. 1950 yılına kadar aktif olarak faaliyette olan Tahaffuzhane’nin domuz gribi, ebola, mers gibi salgın virüslerin tehdit oluşturması ve gereken durumda tekrar faaliyete geçip geçmeyeceği merak konusu oldu.

“İHTİYAÇ HALİNDE AÇILABİLİR”

Yaklaşık 150 yıl önce inşa edilen ve ölümcül hastalıklara ilk müdahalenin yapıldığı Tahaffuzhane, dönemin en ileri sağlık merkezlerinin başında geliyor. Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürü Hüsem Hatipoğlu, karantina adasının ihtiyaç halinde açılabileceğini belirtti. Ancak şu an böyle bir durumun söz konusu olmadığını vurgulayan Hatipoğlu, Sağlık Bakanlığı’nın her türlü salgın ve bulaşıcı hastalığa karşı Avrupa ülkelerine nazaran en üst düzeyde önlem aldığını dile getirdi.

DÜNYADA KORUNABİLMİŞ TEK ADA

Dünya sağlığına yıllarca önemli hizmetler veren Sağlık Bakanlığı’nın güzide yerlerinden biri olan Tahaffuzhane, ABD’de Elisa Adası, Hırvatistan Dubrovnik’te bulunan Karantina Ada’larına nazaran aslına uygun olarak korunan tek ada olarak günümüze kadar ulaştı. İçerisindeki sterilizasyon malzemeleri, raylı sistem, etüv kazanları, duş kabinleri ile canlı bir tarihi andıran merkez, şimdilerde aynı zamanda sağlık müzesi olarak hizmet vermeye hazırlanıyor.

Urla Karantina Adası Müdürü Şaban Koçoğlu, Osmanlı’nın salgın hastalıklara karşı savaşmak için dünyaya örnek bir sağlık hizmeti verdiğini ve tahaffuzhaneyi kurduğunu söyledi.

O GÜNKÜ TEÇHİZAT HÂLA KORUNUYOR

Tahaffuzhane’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya sağlığı ve insanlığını korumak için yaptığı en önemli buluşlarından biri olduğunu belirten Koçoğlu, adanın o dönemlerdeki işlevini şöyle anlattı:

"Yurt dışından gelen gemiler karadan 1 mil açıkla demirletiliyor, adadan filikayla bir doktor, tahaffuzhane müdürü ve kayıt memuru gemiye giderek hasta olanları kayıt altına alıyordu. Bulaşıcı hastalığı olanlar ayrı teknelerle taşınarak, diğer yolculardan ayrı yerde banyo yaptırılıyor ve tecrit pavyonu denilen hasta odalarına alınıyordu. Sağlıklı olanlar ise filikalarla iskeleye çıkarılıyordu. Yolcuların eşyaları da iskeleye kurulan raylı sistemle tahaffuzhanenin sterilizasyon kazanlarına götürülüp dezenfekte ediliyordu. Yolcular ise havlu, peştemal ve takunya verildikten sonra duşluk bölümüne geçiyor, çıkardıkları kıyafetler de filelere konulup sterilizasyon ünitesinde buharla dezenfekte ediliyordu. Duştan çıkanlar, kendileri için özel yapılmış sedirlerde ağırlanıyor, yemek ve içecek ikramı yapılıyordu."

Yabancıların, Türk misafirperverliğinin ilk örneğini topraklarımıza basmadan burada gördüğünü anlatan Koçoğlu, şunları söyledi:

"Ardından da doktor kontrolü uygulanıyordu. Eğer gemide hasta yoksa doktor kontrolünden sonra yolcuların çıkışlarına izin veriliyordu. Gemide bir tek hastanın bile olması durumunda yolcular misafirhanelerde o hasta iyileşinceye ya da ölünceye kadar misafir ediliyordu. Kişi eğer ölürse de yaklaşık 800 dünya insanının yattığı bir mezarlığımız var. Oraya gömülüyordu. Bu Tahaffuzhane’yi ecdadımız tüm dünyaya bulaşıcı hastalık yayılmasın diye yaptığı güzel bir hediye, buluş olarak nitelendirebiliriz. O gün ki teçhizat hâla korunuyor.”

“OSMANLI 150 YIL ÖNCE HASSASİYET GÖSTERMİŞ”

Urla Karantina Adası’nı yerli ve yabancı turistlere açmak üzere sağlık müzesi yapmak istediklerini de anlatan Koçoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Çeşitli başvurularımız var. Burayı bir sağlık müzesi yapmak için. Osmanlı Türklerinin, Selçuklu Türklerinin daha doğrusu tüm Türklerin bugüne kadar sağlık alanında bulmuş olduğu tüm buluşları, sistemleri burada Türk Sağlık Müzesi adı altında sergileyeceğiz. Mesela bir suyla tedavi yöntemi, musikiyle tedavi yöntemi var. Bunları çeşitli bölümlerde sergileyerek geçmişimizi geleceğimize aktaracağız.”

Koçoğlu, 150 yıl önce Osmanlı’nın bulaşıcı hastalıklara karşı gösterdiği hassasiyeti bugün de Sağlık Bakanlığı’nın domuz gribi, ebola, mers gibi virüslere karşı aynı titizlikle gösterdiğini belirtti.

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Sağlık Haberleri