VKV Özel Amerikan Hastanesi Diyet ve Beslenme Bölümü'nde görevli Diyetisyen Zuhal Güler Çelik, gazetecilerde en sık karşılaşılan yeme problemleri arasında Binge Eating'in olduğunu söyledi.
Çelik, özellikle gazeteciler gibi sürekli yoğun bir tempoda çalışan ve yemek yemeye fazla zaman ayıramayan meslek gruplarında daha çok atıştırmaya dayalı yeme alışkanlıkları konusunda dikkatli olunması gerektiğini vurguladı. "Binge Eating normalin çok üzerinde yeme nöbetleri şeklinde ortaya çıkan ve kontrol edilemeyen bir yeme şeklidir" diyen Çelik, bu durumu yaşayan kişilerin ne yediğine bakmadan ve rahatsızlık hissedene kadar normal insanın yiyebileceğinden kat kat fazla yiyecek tükettiklerini söyledi.
Çelik, "Kriz sırasında kendilerine hakim olamayan kişiler pişmanlık duyarlar. Aşırı üzüntü hali yaşarlar. Bu durumun tedavisinde psikiyatrik destekle birlikte diyet tedavisi gerekir. Beslenme tedavisinde sağlıklı ve dengeli beslenme kuralları geçerlidir. Az ve sık yenmeli, diyet çeşitli ve dengeli olmalı, ortalama porsiyon büyüklüğünde servis edilmelidir. Tedavideki asıl hedef aşırı yeme sıklığını azaltmak ve alınan besin miktarında kontrolü sağlayabilmek olmalıdır" diye konuştu.
GÖZ BOZUKLUKLARI ORTAYA ÇIKABİLİYOR
VKV Özel Amerikan Hastanesi Göz Hastalıkları Kliniği Şefi Doç. Dr. Osman Oram ise, gazetecilerde sık görülebilen göz problemleri arasında uzun süreler bilgisayarda çalışmaya bağlı ortaya çıkan "Bilgisayar Görme Sendromu" sayılabileceğini söyledi.
"Bilgisayar Görme Sendromu (Computer Vision Syndrome) günde 2 saatten fazla bilgisayarla çalışan kişilerin yüzde 90'ında ortaya çıkabilen yaygın bir rahatsızlıktır" diyen Oram, "Bu hastalığın belirtileri arasında gözlerde kızarıklık, yanma, batma, sulanma, yorgunluk hissi, odaklanma güçlüğü, çift ve bulanık görme, baş ağrısı, boyun ve omuz ağrıları sayılabilir.
Bilgisayar Görme Sendromu esas olarak gözlerin ve beynin kağıt üzerinde yazılı karakterler ile bilgisayarda görülen karakterlere farklı tepki vermesinden kaynaklanmaktadır. Gözler kağıt üzerinde yazılı karakterlere yüksek kontrast ve keskin sınırları nedeniyle rahatlıkla uzun süreli odaklanabilirken, bilgisayar ekranında görülen, piksellerden oluşan, merkezden çevreye doğru keskinliği azalan ve sınırları daha belirsiz olan karakterlere sürekli odaklanmakta güçlük çekmekte, görüntüyü net görebilmek için tekrar tekrar odaklanmak zorunda kalmaktadır.
Bu sırada gözde odaklanmayı sağlayan kaslarda oluşan yorgunluk, bilgisayar kullanımı sırasında göz kırpma sayısında oluşan belirgin azalma nedeniyle ortaya çıkan göz kuruluğu ile birleşerek tariflenen BGS belirtilerinin görülmesine neden olmaktadır" açıklamasında bulundu.
GAZETECİLERDE BAŞ VE BOYUN TRAVMALARI, PERİFERİK SİNİR TRAVMALARI GÖRÜLEBİLİR
VKV Özel Amerikan Hastanesi Nöroloji Bölümü'nden Doç. Dr. Ari Boyacıyan de, gazetecilik mesleğinin bir takım hastalıklar için özel bir yatkınlık ve risk oluşturabildiğini ifade etti. Boyacıyan, "Bu konudaki hastalıkları (özellikle nörolojik) iki grup altında düşünebiliriz. Daha çok muhabir olarak çalışanlar bazen büyük tehlikeler yaratabilecek ortamlarda çalışmak zorunda kalmaktadırlar.
Bu dönemde görülen nörolojik hastalıklar daha çok travmatik kökende gelişmektedir. Bunlar arasında baş ve boyun travmaları, periferik sinir travmaları sayılabilir. Gerçekten de bu şekilde çalışan gazetecilerde kafa ve beyin zedelenmeleri, bel ve boyun fıtıkları, kol ve bacaklarda hareket ve duyuyu sağlayan sinirlerdeki zedelenmeler sık görülmekte ve bazen kalıcı malüliyete yol açabilmektedir.
Hiçbir kaza geçirilmese bile sürekli hareket halinde olmak ve ters boyun ve baş hareketleri yapmak boyun ve bel fıtığı riskini artırmaktadır. Daha çok ofiste çalışan gazetecilerde ise yoğun sosyal ilişkilerin getirdiği veya
kolaylaştırdığı hastalıklar gündeme gelmektedir. Bunlar daha çok damarsal kökenli hastalıklar olmaktadır.
Stres, yüksek kolesterol, sigara kullanımı veya kullanılan ortamda bulunulması bilindiği gibi damarsal risk faktörleridir. Bunun sonucunda da beyinde damar tıkanıklıkları veya yüksek tansiyon neticesinde beyin kanamaları ortaya çıkabilmektedir" diye konuştu.
KALP HASTALIKLARI DA TEHDİT EDİYOR
VKV Özel Amerikan Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Şefi Dr. Genco Yücel, toplumda iş ve hayat stresi ile kalp krizi gibi hastalıkların varlığının çokça kabul gördüğünü belirterek, "Bazı bilimsel araştırmalar ''iş ve hayat stresi, kalp ve damar hastalığına sebep olur'' düşüncesini desteklerken, bazıları bu düşünceyi desteklememektedirler" dedi.
Geçmişte davranış, kişilik ve kalp hastalıkları arası ilişki araştırılırken, kalp hastalığına yatkın tipi tanımlamak için ''tip A davranış'' kavramının geliştirildiğini söyleyen Yücel, "Tip A davranış kısa sürede net olmayan, zor hedeflere ulaşmaya çalışmak olarak tanımlanabilir.
Günümüzde de iş stresi ve bunun etkileri araştırılırken, çoğunlukla iki kavram üzerinde durulur. Bunlar; yüksek derecede ihtiyaç ve düşük kişisel kontroldür. Yani, kısa sürede yoğun bir işi kendi kişisel zaman ve işin tipinin
kontrolü olmadan yapmak zorunluluğu. Bu tip işlere, itfaiye memurluğu, telefon operatörlüğü, gazetecilik (özellikle muhabirlik) örnek verilebilir.
Muhabirlerin yaşam şartlarının içine düzensiz uyku, yemek ve sigara kullanımı gibi faktörleri de kattığımız zaman bu meslek sahiplerinin, ilerleyen yaşlarda kalp ve damar hastalıklarından muzdarip olabileceklerini tahmin etmek yanlış olmaz.
Bu meslek sahiplerine kalp hastalıklarından korunmak için yapılabilecek en somut öneri; işleri dışında kontrol edebilecekleri faktörleri düzenlemeleridir. Yani, sigaradan uzak durmak, mümkün ölçülerde düzenli bir yeme içme ve uyku alışkanlığını sürdürmeye çalışmak ve fırsat buldukça spor yapmaktır" açıklamasında bulundu.
OFİS İÇİ ÇALIŞMANIN YARATTIĞI SAĞLIK SORUNLARI
VKV Özel Amerikan Hastanesi Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Departman Şefi Uzman Dr. Önder Çerezci ise, "Bugün günümüzde gazetecilerin gün boyu yaptıkları tek bir egzersiz programı vardır ki; o da klavye tuşlarına basmak, mause kliklemek ve daha az da olsa telefonla konuşmaktır. Bunun sonucunda da vücudun tolere edebileceğinden daha fazla bir sürede aynı duruşu muhafaza etmeyi mecbur kılar" dedi.
Amerikan Gazeteciler Birliği'nin 1996 yılında ülke çapında yaptığı bir araştırma sonucunda çalışanların özellikle üst ekstremite ile ilgili ciddi kümülatif travmaya maruz kaldıklarının ortaya çıktığını belirten Çerezci, "Bilgisayar başında yazı yazan/veri girişi/analizi yapan bir ofis çalışanı parmakları, el bileği ve dirsekleriyle tekrarlı hareketin etkilerini hissedecektir. Aynı zamanda boyun ve belde uzun süre hareketsiz kalmanın getirdiği sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabilecektir.
Ofiste kısıtlı da olsa ağır yük kaldırma, dosya taşıma ve tasnifi gibi işlerde uygun olmayan postürde çalışmanın getirdiği sağlık sorunları da görülebilir. Ofis içi çalışanlarda sık görülen hastalıklar arasında kas ve tendon gibi yumuşak dokularda zorlanma ve incinme, karpal tünel sendromu, tenisçi dirseği, De Quervein sendromu, boyun ve bel fıtığı, kireçlenme, omurga eğrilikleri yer alır" diye konuştu.
Ergonomik bir çalışma biriminin fiziksel çevreyi, masa ve koltuk tasarımını, ekran ve klavyenin konumunu, dokümanın yerini, ofis aydınlatılmasının yeri ve şiddetini ayarladığını ve kontrol ettiğini söyleyen Çerezci, "Ofis ergonomisinin uygulaması ile bilgisayarda uzun süre çalışmadan ileri gelen boyun, omuz ve sırt ağrıları, başağrıları, bilek sendromu hastalıkları azalır ya da şiddetleri hafifler.
Bunların yanında bilgisayarlı yaşam ve çalışma koşulları kas gerilme ve zedelenmelerinden öte mental streslere de neden olabilmektedir Avrupa Birliği ülkelerinde iş gücü kayıplarının yüzde 50-60'ı, stres kaynaklı işle ilgili hastalıklar nedeniyle olmaktadır" şeklinde konuştu.