Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna, “Ya yanlış, eksik bir şey söylersem ve gene yüzüm kızarırsa” cümlesinin kişinin eğitim, iş, sosyal, hayatında sıkıntılara neden olabilmekte ve bu kaygı kişinin var olan potansiyelini kullanamamasına sebep olabildiğini belirtti.
Yaşanan kaygının asıl oluşma sebebinin, diğer insanların kişi hakkında ne düşündüğü değil, aslında kişinin kendi olumsuz duygu ve düşüncelerinin bütünü olduğunu ifade eden Psikolog Merve Kırna, “Tehlike aslında uzaklarda değil, kişinin kendi içerisindeki duygudur. Stresli olduğumuzda, suçluluk hissettiğimizde, kaygılandığımızda, heyecanlandığımızda ya da utandığımızda vücutta salgılanan adrenalin hormonu vücut ısısının artmasına neden olur ve sempatik sinir sistemini uyararak derinin yüzeyine yakın kan damarlarını genişleterek kanı yüz bölgesine gönderir. Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişilerde fiziksel olarak; yüz kızarması, terleme, kalp atımında hızlanma şeklinde kendini gösterirken, düşünce boyutunda; “Rezil oldum”, “Herkes benimle dalga geçecek”, “Yanlış bir şey söylersem küçük düşerim” gibi olumsuz düşünceler ile kendini gösterir, davranış olarak ise; toplum içinde kendini gösterecek etkinliklerden kaçınma şeklinde karşımıza çıkar” diye konuştu.
Yüz kızarması oluşumunda; örneğin okul yıllarında sözlüye kalkan bir çocuğun, hata yapıp yanlış bir şey söylediğinde ve sınıf içinde kendisiyle dalga geçildiğinde, kişi yaşadığı olayı travmatik bir deneyim gibi algılayabilmekte ve aynı olayın tekrarlanmaması için kendini dış çevreden soyutlamakta ya da yetişkin hayatında dahi mecburen bir sunum yapmak zorunda olduğunda geçmiş deneyimler canlanıp yüz kızarması, kaygı oluşturduğunu anlatan Psikolog Merve Kırna, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Bunun yanı sıra; çocukluk çağında ailenin tutumu da önemli yer tutmaktadır. Ebeveynlerin çekingen yapıda olması, cezalandırıcı ebeveyn tutumları, ebeveynin kendi ayrılma korkusundan dolayı kendileri olmazsa çocuğunun başına bir şey gelecek kaygısı ile çocuğa baskı yapması, aşırı koruyucu ya da reddedici aile tutumları, katı anne-baba modeli ya da mükemmeli arayan ebeveynler çocuğa “Hiç hata yapmamalısın”, “Hata yaparsan cezalandırılırsın” mesajını verdikçe, çocuk hata yapmaktan korkar ve hata yapmamak için “Acaba hata yapar mıyım?”, “Yanlış bir şey yaparsam ceza alır mıyım” kaygısı yaşar ve bu durum yetişkin hayatında “Yanlış bir şey söylersem, rezil olurum” kaygısına neden olabilir. Altta mükemmeliyetçi duygular vardır ve “Her şey mükemmel olmalı” kaygısı kişiyi hata yapmaktan korkar hale getirir. Yapılan işte hata yapılması ya da eksik olması, işin mükemmel olmadığıyla eş değer olur ve bu kişiler için eksik ve hatalı yapılan bir iş karşı taraftan onay almaz, değer görmez olarak eşleştirilir.”
Psikolog Merve Kırna, yüz kızarması ile nasıl baş edilebileceği konusunda ise şunları kaydetti;
“Yüz kızarmanıza neden olan bir olay yaşadığınızda, o anki duygularınızın farkında olun ve bu duyguların kökenini bulup yüzleşin.
Yüz kızarma durumunu algılayışınız, örneğin bir sunum esnasında “Yüzüm kızardı mı?” düşüncesi bu durumu ortaya çıkaran etkenlerden biridir.
Olumsuz düşüncelerinizin farkına varın “Hata yaparsam rezil olurum”, “Yanlış bir şey söylersem küçük düşerim”, “Eksik bir şey söylemem beni diğerlerinin gözünde değersiz yapar” gibi düşüncelerinizden uzaklaşmaya çalışın.
Kaygı yaratacağını bildiğiniz ortama girmeden önce gevşeme egzersizleri yapın.
Kendinizin güçlü ve zayıf yönlerinizi tanıyın. Sadece güçsüz olmadığınızı kabul edin. Hayatınızdaki başarılı alanlara odaklanın.
İnsanların zihnini okumaktan vazgeçin. Okumaya çalıştığınız zihin karşınızdaki kişinin değil, sizin kendinizle ilgili düşüncelerinizi oluşturmaktadır.
Bu durum, günlük hayatınızın işleyişinizi ve sosyal ilişkilerinizi, iş, eğitim hayatınızı olumsuz anlamda etkiliyorsa psikolojik destek almaktan çekinmeyin.”