Toplumda sedefli hastalara ''bulaşabilir'' endişesi ile mesafeli durulduğu, ancak bunun yanlış bir bilgi olduğunu bildirildi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Savaş Yaylı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, halk dilinde sedef olarak bilinen psoriasis hastalığının, plak diye adlandırılan, kalın ve kırmızı, pul pul beneklerden oluşan kronik bir hastalık olduğunu, cilt hücrelerinin çok hızlı büyümesi sonucunda meydana geldiğini söyledi.
Normal koşullarda, cildin her 28-30 günde bir yenilendiğini, sedefte bağışıklık sistemindeki hatalı sinyallerin bu süreci hızlandırarak yeni cilt hücrelerinin 3-5 gün içerisinde oluşmasına neden olduğunu belirten Yaylı, ''Vücut bu cilt hücresi fazlalıklarını dökmediğinden bunlar cilt yüzeyinde birikerek plaklar oluşturur. Sedef vücudun herhangi bir bölgesinde oluşabilse de en yaygın olarak dirseklerde, dizlerde, belde ve kafa derisinde görülür. El ve ayak tırnaklarını da etkileyebilir'' dedi.
Yaylı, sedefin ayrıca eklemlerde deformasyona neden olabileceğini ifade ederek, ''Bu durum sedef artriti olarak bilinir. Hafiften şiddetliye kadar sınıflandırılan sedef, ciltte küçük lokal beneklerle sınırlı olabilir veya vücudun daha geniş alanlarını kaplayabilir. Belirtiler yaşamın her hangi bir aşamasında ilk kez belirebilir ve çocukları, 13-19 yaş arasındakileri, erişkinleri ve daha yaşlı kişileri etkileyebilir. Ancak genelde daha erken bir yaşta başlar'' diye konuştu.
-''SEDEF HASTALARININ DÖRTTE BİRİ DEPRESYONDA''-
Sedefin bazı hastalarda duygusal sıkıntılar yaratabildiğini vurgulayan Yaylı, şöyle devam etti:
''Bu durumlar arasında öz güvenin azalması depresyon gibi daha yüksek oranda duygu durum bozuklukları yer almaktadır. Araştırmacıların tahminlerine göre, sedef hastalarının yaklaşık dörtte birinde depresyon vardır. Sedef günlük yaşamda büyük bir sorun olabilir. Dünya genelinde 125 milyonu aşkın kişi sedef hastası. Hastaların yaklaşık yüzde 25'i orta derecede veya ağır bir hastalık yaşıyor. Çalışmalar sedefli kişilerin yüzde 10 ile 30'unda eklemlerin içinde ve etrafında ağrı, sertlik ve şişkinliğe neden olabilecek bir tür romatizma geliştiğini gösteriyor.''
Yaylı, sedefin, özellikle geniş yüzeyleri tuttuğunda hastaların, zaman zaman toplumda bu hastalıkla ilgili yanlış inanışlar ve yönlendirmelerden dolayı dışlanabildiğini anımsatarak, şunları söyledi:
''Sedef bulaşıcı bir hastalık değil ama deride yaygın olarak görüldüğü ve toplum önünde yaşandığı için kişiler arasında 'bulaşabilir' düşüncesi yaratıyor. Bu da hastanın sosyal aktivitelerini sınırlamasına, ailelerden ve arkadaşlarından soyutlanabilmesine neden olabilmektedir. Sedefli olmak insanların kariyer tercihlerini, ilişkilerini ve zihinsel sağlıklarını etkileyebilmektedir. Sedef hastalığı ile ilgili nadir bir hastalık olduğu, tedavi edilemeyeceği, sağlıklı bir yaşam sürdürmeniz durumunda kendi kendine geçeceği, bulaşıcı olduğu ve yalnızca bir deri hastalığı olduğuna dair yanlış inanışlar var. Sedef bulaşıcı değildir. Sedef hastalığı, bu hastalara dokunmakla, aynı havuzda yüzmekle, aynı havluyu paylaşmakla veya sedefli bir kişi tarafından hazırlanan yemeği yiyerek bulaşmaz. Sedef çok daha karmaşıktır, öyle ki hastalığın nedenleri tam olarak anlaşılamamıştır.''
Sedefli kişilerin yaklaşık yüzde 30'unda hastalığın aile geçmişlerinde bulunduğuna dikkati çeken Yaylı, ''Bazı genler sedefle ilişkilendirilmiştir. Ancak hastalık bir çevresel faktör ile tetiklenmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Tetikleyiciler arasında yaşamdaki stresli olaylar, bazı virüs ve bakterilerden kaynaklanan enfeksiyonlar, deri yaralanmaları ve bazı ilaç reaksiyonları yer almaktadır. Beneklerin şiddeti ve yerleşim yerine bağlı olarak bireyler önemli fiziksel rahatsızlıklar ve belli bir düzeyde engellilik yaşayabilmektedir'' dedi.
Yaylı, sedefin, kaşınma ve ağrıya yol açabildiğini, kendine bakma, yürüme ve uyku gibi temel fonksiyonları bozabildiğini belirterek, ''Sedefle yaşayanlar genelde deri hastalıklarından dolayı damgalandıklarını hissettiklerini bildirir. Halktan gelen reaksiyonların sonucunda bu kişilerin öz saygıları ve öz güvenleri düşük olabilmekte, psikolojik sıkıntı anlamlı düzeyde depresyona, artan endişeye ve sosyal kopukluk ve soyutlanmaya neden olabilmektedir'' diye konuştu.
Yapılan araştırmaların sedefli kişilerin yüzde 84'ünün sportif faaliyetlerden kaçındığını gösterdiğini vurgulayan Yaylı, ''Yüzde 83'ü hastalıklarını saklama ihtiyacını duymuştur. Yüzde 74'ünün öz güveni azalmıştır. Yüzde 46'sı kronik olarak depresyondadır. Yüzde 35'i cinsel ilişkilerinde kendilerini sınırlanmış hissetmektedir. Yüzde 23'ü sedefin kariyer seçimlerini etkilediğini düşünmektedir'' dedi.