Dr. Ayfer Aydın, varis problemine dikkat edilmesi konusunda uyarılarda bulundu.
Dermatoloji Uzmanı Dr. Ayfer Aydın, “Genel anlamda 50 yaşın üzerindeki kadın ve erkeklerde toplardamar sorununa bağlı olarak varis hastalığı bulunmaktadır. Türkiye'de kesin bir rakam olmamakla birlikte 10 milyon ve üzeri hasta olduğu tahmin edilmektedir. Çeşitli sebeplerle oluşan varisler sıklıkla damarlardaki kapak yetmezliğine bağlı olarak gelişen damarların gözle görülür derecede belirgin olmasıdır. Öncelikle toplardamarların üzerinde oluşan deformasyon estetik açıdan rahatsız edici durumlara sebebiyet verir. Kısaca varis hayat kalitesini düşüren sıkıntılı bir durumdur” dedi.
Varisin toplardamarların genişlemesi olarak tanımlandığını ifade eden Dr. Aydın, “Varisin oluşumunda birden fazla faktör etkendir. Gebelik, şişmanlık, uzun süre ayakta kalmak, bazı meslekler, kadın olmak, doğum kontrol hapları ve hormon tedavileri, dar giysiler giymek, kabızlık, yaşlılık ve genetik faktörler. Varis, toplardamar kapakçığındaki yetmezlik sonucu oluşur. Bacaklarımızdaki toplardamarlar kirli kanı yer çekiminin tersi yönünde temizlenmesi için akciğerlere ve kalbe taşıyan damarlardır. Bu damarların içinde yukarı doğru akımın sağlanabilmesini kolaylaştıran ve aşağıya doğru kanın toplanmasını engelleyen kapaklar vardır. Bacak kaslarının çalışması ve kan bu kapakların yardımı ile tek yönlü olarak yukarı ilerler. Ancak kapaklarda hasar oluştuğunda kanın yer çekimi ile aşağı yönde basınç oluşturması ile yüzeysel toplardamarlarda varisler oluşur. Varisin neden olduğu başlıca şikayetler şunlardır: Bacaklarda mavi mor şişlikler, özellikle ayakta durmakla artan ağrı, tam olarak “ağrı” şeklinde tarif edilemeyen huzursuzluk hissi, çabuk yorulma ve bacaklarda ağırlık hissi, bacaklarda şişlik, bacaklarda uyuşukluk, gece krampları, kaşınma” diye konuştu.
Temel olarak 3 varis tipi olduğunu belirten Dr. Aydın, bunları şöyle sıraladı:
“Büyük varisler: Deriden bariz çıkıntı yapan, çapları 4-15 mm arasında değişir.
Orta boy varisler: Deriden hafif çıkıntı yapan, yeşil renkli, çapları 2-4 mm arasında değişir
Kılcal varisler: Deriden çıkıntı yapmayan, çapları 1-2 mm den küçük olan kırmızı-mor renkli olan varislerdir.”
Hastanın şikayet ve istekleri ayrıca hastalığın derecesine göre 3 değişik tedavi aşamasının olduğunu kaydeden Dr. Aydın, “Varis Çorabı; Basınçlı çorap ya da elastik bandaj uygulanması. Skleroterapi: Varisli damar içine sklerozan madde enjeksiyonu ile hafif ve orta derecedeki varisin tedavisi. Ameliyat: İleri derecedeki Varisin Cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Çorap uygulaması ve medikal tedavi ancak hastalığın ilerlemesini engelleyebilir var olan varisi yok etmez. Skleroterapi (yani damar içine sklerozan madde enjeksiyonu--sıklıkla varisin başlangıç dönemlerinde basit kılcal varislerde ve orta düzeydeki varislerin tedavisinde ya da ameliyat sonrası tedaviyi tamamlamak için uyguladığımız son derece etkili efektif bir varis tedavisi yöntemidir. Örümcek ağı ve retiküler varisler için skleroterapi ve/veya transdermal lazer tedavisi yapılıyor. Bu tedavinin ana amacı, estetik görünüm. Bu oluşumlar kişide ciddi anlamda bir sağlık problemi oluşturmuyor.
Transdermal lazer tedavisi genellikle kırmızı renkli, 1 mm. ve daha ince kılcal damarların tedavisi için kullanılıyor. Skleroterapi ise 1 mm.’den kalın lezyonların tedavisi amacıyla uygulanıyor. İki tedavi yöntemi birbirlerinin alternatifleri olmayıp daha çok birbirlerini tamamlayıcı tedaviler. Her iki tedavi de seanslar halinde yapılıyor. Hastanın hastanede yatması gerekmiyor. Varisli bölgelerde oksijenlenmeyen kan birikmektedir. Yani dokuda temizlenmeyen kirli kan birikmektedir. Bu durum da zamanla o bölgelere de şiddetli ağrılara ve yaraların açılmasına ; iyileşmeyen atonik yara dediğimiz yaraların açılmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla varis kozmetik bir sorun değil önemli bir sağlık sorunudur ve tedavi edilmesi en doğrusu olacaktır. Bu tedavi 80 yılı aşkın zamandır uygulanıyor. Skleroterapide çok ince iğneler aracılığıyla damar içine sklerozan madde enjeksiyonu (genellikle sodyum klorür) yapılıyor. Bu madde damar iç yüzeyinde hasar oluşturarak damar duvarlarının yapışmasını sağlıyor. Yapışan damar artık içinde kan geçmediği için görünmez hale geliyor ve zaman içinde de vücut tarafından emilip yok ediliyor. Merak edilen bir konu da, bu damarları yok etmenin vücut için sakıncalı olup olmadığı. Bunlar normal insanlarda bulunmaması gereken ve bir fonksiyonu olmayan damarlar olduğundan, bunların yok edilmesi zararlı değil. Skleroterapinin her seansı genellikle 10-15 dakika sürüyor. Her seansta yok edilen damar miktarı damarların çaplarına, kullanılan ilaç miktarına ve hastanın genel durumuna göre değişiyor. Tedaviden sonra hastaya hafif basınçlı bir çorap giydiriliyor ve hastanın 15-20 dakika yürümesi isteniyor. Bu çorabın 3 gün boyunca banyo dışında sürekli giyilmesi gerekiyor. Tedavinin hemen sonrasında enjeksiyon yerindeki damarlarda kabarıklık görülüyor. Daha sonra bu bölgede morluklar ve nadiren de kabuklanmalar oluşuyor. Seanslar genellikle 1 hafta ara ile yapılıyor. Skleroterapi ile damar oluşumlarının yüzde 60-80’i yok ediliyor. Kılcal damarlar 3-6 haftada, daha büyük damarlar ise 3-4 ayda yok oluyor. Hastaların yüzde 10’unda tedaviye yanıt alınamıyor. Bu hastalarda işlemin tekrarlanması gerekebiliyor” açıklamalarında bulundu.