Erzurum’da görev yapan, 19 yıllık hemşire Selda Coşkun (41), koronavirüs salgınıyla birlikte Artvin’deki ailesinin yanına gönderdiği kızı Alara Duru Durdak'a (8) 14 aydır sarılamadığını belirtti. Eşinden ayrıldıktan sonra kızı ile birlikte yaşamaya başladığını söyleyen Coşkun, "Salgını yavruma bulaştırırım diye çok korkuyordum ve bu nedenle onu ailemin yanına gönderdim. İzin alıp ziyaretine gittiğimde test yaptırıyorum. Çünkü annem kanser babam da kalp hastası. Evlat hasreti çekilmiyor" dedi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi Diyaliz Merkezi'nde görevli 19 yıllık hemşire Selda Coşkun, koronavirüs salgını nedeniyle ayrı olduğu kızı Alara Duru Durdak'ı uzun süredir sarılıp öpemediğini söyledi. Coşkun, kızı Alara ile verilen molalarda cep telefonu ile görüntülü konuşarak
hasret gideriyor. Kızının, "Anne seni çok seviyorum. Bu hastalık ne zaman bitecek. Sana ne zaman kavuşacağım" sözleri karşısında ağlamamak için kendini güçlükle tutan Selda Coşkun, "Sabır kızım sabır. İnşallah kısa sürede bitecek ve yeniden bir araya geleceğiz" dedi. Kızından derslerine çok çalışıp, pandemi ile mücadelede çok önemli olan maske, mesafe ve hijyen kuralarına uymasını isteyen Coşkun, el ele verilirse hastalığın yenileceğini söyledi.
KOKUMU BABAMDA BULMUŞ
Pandeminin hem psikolojik hem de aile hayatı olarak herkesi çok etkilediğini söyleyen Selda Coşkun, kendisini en çok yaralayanın aile hayatı kısmı olduğunu söyledi. Eşinden 2019 yılında ayrılan, pandemi başladığında kızına bakacak kimsem olmadığı ve riskli grupta çalıştığı için kızından ayrılmak zorunda kaldığını belirten Coşkun şöyle konuştu:
"14 ay önce kızımdan ayrılmak zorunda kaldım. Onu memleketim Artvin'e ailemin yanına göndermek zorunda kaldım. Ailem de çok sağlıklı değil. Babam kalp, annem kanser hastası. Ama buna rağmen göndermek zorunda kaldım. En azından orada daha güvenli olur diye düşündüm. Tabii bu pandeminin bize yaşatmış olduğu psikolojik sıkıntılar var. Yani her şekilde sıkıntılı zor bir süreçten geçiyoruz. Evlat sonuçta et tırnaktan ayrılmaz derler. Mümkün olduğu kadar yanına gitmeye çalışıyorum ama gidemediğim zamanlarda günde en az 50 defa görüntülü konuşuyoruz. O beni arıyor ben onu arıyorum. 'Anne çok özledim. Ne zaman geleceksin? Anne bu ne zaman bitecek?' Artık onu teselli edecek kelimeler bulamıyorum. Geceleri uyuyamıyorsunuz. Çok farklı bir bağ, çok farklı bir özlem yaşıyorsunuz, adeta nefes alamıyorsunuz. Nefes almadan yaşıyorsunuz. Kızımı buradan gönderdiğim zaman bana çaktırmadan benim pijamalarımı çantasına koymuş götürmüş. O 2,5 ay o pijamalarla yatmış. Bir gün beni aradığında 'Anne çocuklar babalarının genlerini alır değil mi?' dedi. Ben de düşünmeden bir anda 'tabi' dedim. Bunu niye sorduğunu söyledim ve bana, 'Dedemde senin kokun var anne, dedemi o yüzden çok seviyorum' dedi. 14 aydır dedesiyle uyuyor. Gündüz çalışıyorsunuz, koşturuyorsunuz çok bir şeyiniz olmuyor ama o karanlık çöktüğü zaman herkes kendi gecesini yaşamaya başladığında işte sizin de o zaman yaralarınız kanamaya başlıyor. İçim acıyor. Vaktimin çoğunu kızımın odasında geçiriyorum. Albümlerine bakıyorum. Evde kıyafetlerini sanki giyilmiş bozulmuş gibi yeniden katlıyorum.”
Kızının pandeminin başlarında çok fazla etkilendiğini kaydeden Coşkun, “Anne kendine çok dikkat et, sakın ölme sen ölürsen ben ne yaparım kimle yaşarım' diyordu” diye konuştu.
HASTALARIN MELEK ABLASI
Diyaliz merkezindeki hastaların kendisine 'melek hemşire' diye seslendiği Selda Coşkun'u ve diğer personeli çok sevdiklerini söyleyen hastalardan Keziban Akan, "22 yıldır diyalize giriyorum. 2005 yılında nakil oldum ancak apandistim patladığı için çıkarmak zorunda kaldılar. Selda Hanım benim kardeşim gibi. İki bin yılından beri tanışıyoruz. Aileden daha öteyiz. Kendisi evladından dolayı üzülüyor. O uzakta bu burada çalışıyor. Yakınlık göstermeye çalışıyoruz ama evladı gibi hiç kimse olamaz. Onlara da çok üzülüyoruz" ifadelerini kullandı.