Tarihi Tezkireci Osman Efendi Camisi’nin delinen tabanına boru hatları döşenip, gelişigüzel delinen duvarlarına ilave parçalar eklenirken yanındaki kurumuş çeşme çöp içinde. Tarihi vefasızlığın timsali olan caminin altında ise kafe ve büfe yer alıyor
İstanbul’da Ortaköy ile Arnavutköy arasındaki sahil yolu üzerinde Kuruçeşme Parkı’nın tam karşısında bulunan Tezkireci Osman Efendi Camisi, 1740’da Sultan I. Mahmut’un tezkirecisi Osman Efendi tarafından yaptırıldı. İstanbul Boğazı’nın incilerinden biri olarak görülen ahşap kaplamalı caminin bugünkü durumu ise içler acısı. İbadethanenin hemen bitişiğinde 1682 tarihli Köprülü Hemşiresi Çeşmesi de bilinçsizliğin kurbanı olmuş durumda. Kuruçeşme’ye adını veren tarihi çeşmeden su akması gerekirken, kurnasında çöpler bulunuyor. Tezkireci Osman Efendi Cami’nin içine girdiğimizde ise karşımıza çıkan ilk manzara, tabanın delinip döşenen boru hatları ve kablolar. Hoyratlıkta sınır tanımayanlar, tarihi mirasın orijinal görüntüsünü bozdukları gibi, duvarları delerek gelişigüzel parçalar da ilave etmiş. Hem iç hem dış cephedeki sıvaların yer yer döküldüğü camide, görevliler için ayrılan kısma yapılan eklentiler eserin orijinal görünümünü bozmuş. Pek çok tarihi yapıda gördüğümüz klima motor ve aksamlar burada da karşımıza çıktı. Titizlikle korunması gereken eserin, altında bulunan kafe ve büfe de eserin bütünlüğüne darbe vurmuş.
‘En büyük sorun maalesef cehalet’
Yüksek Mimar Doğan Hasol hoyratlığın kurbanı olan tarihi yapıya ilişkin şunları söyledi:
“İstanbul, kültürel, mimari ve arkeolojik değerler bakımından emsalsiz bir hazine. Bu alan gerçek bir müze kent. Ne var ki bizim insanımız, bu bolluk içinde ‘koruma’ kavramının çok uzağında. Yerüstü ve yeraltı değerlerin yok edilmesine neredeyse seyirci kalıyoruz. Bu değerler hangi döneme ilişkin olursa olsun bize aittir. Söz konusu eserlerimizi korumak hepimizin insanlık görevlerimiz arasında. İlgisiz, duyarsız, saygısız müdahaleler onların tahribine yol açar. Uygar hiçbir bir ülke tarihi mirasın tahrip edilmesine göz yummaz. Bizde bu alanda çok ciddi sorunlar var. Elimizdeki eserleri korumamız lazım.
Mimarlık mirası bir ülkede yaşamış insanların kültür yaşam tarzları hakkında çok düzgün fikir verir. Devletin eksikliği de var. Klima motorlarına, kablolara izin verilmemeli. Yerel yönetimlerin bu tür uygunsuz eklentilere müdahale etmesi gerekir. Bir yörenin en iyi göstergesi tarihsel kültürel mirasıdır. Tarihi cami bu hale gelene kadar yetkililer ne yaptılar? Türkiye’nin en büyük sorunu maalesef cehalet.”