Bülent Arınç: Sadece bir şahsa bağlı olarak bir iş yürüyecekse 'Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür' diye bir atasözü var.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın konuşmasından satırbaşları:
-''Halk inanıyorum ki kurumsal kimliği güçlü görürse genel başkanımızın yerine kim gelirse gelsin, hükümette kim olursa olsun, parti yönetiminde kim vazifeye başlarsa başlasın AK Parti'ye olan güven sarsılmayacaktır''
-''Sadece bir şahsa bağlı olarak bir iş yürüyecekse 'Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür' diye bir atasözü var''
-''Tayyip Erdoğan'ın da Türkiye'de bir halk kahramanı olduğunu söylemeliyim. Bu bir genel başkanlığın ötesinde büyük bir liderlik gösterisidir''
-''(Erdoğan sonrası AK Parti'de liderlik tartışması) Kesinlikle yaşanmaz''
-''Büyük kongrede, bizim seçimleri kazanmamızın ve 2023'e giden yolu açmamızın gerekli olduğunu düşünüyorum''
-''Eğer bu sürecin içerisinde Öcalan ile görüşerek örgüt üzerindeki nüfuzunu olumlu anlamda kullanmak gerektiğini düşünüyorsa, o örgütümüz (MİT), o teşkilatımız, o gücümüz onu da yapmalıdır, yapabilmelidir''
-''MİT, mutlaka Türkiye'nin güvenliğini yakından ilgilendiren ve herkesin kanayan yarası olan, bizi büyük üzüntüler içine koyan bu terör eylemlerinin ve bu eylemleri finanse eden, organize eden örgütün tesirsiz kalması noktasında, eylemsizlik olabilir, silah bırakma olabilir, şu olabilir, bu olabilir, elinden geleni yapar''
-''(Suriye'deki olaylar) Birleşmiş Milletler'den de bugüne kadar Angelina Jolie ve diğerlerinin teşriflerinden başka bir adım atılmadı. Dolayısıyla Türkiye yalnızdır ama Türkiye çok soylu bir hareket yapıyor''
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın üç dönem sonunda parti genel başkanlığına aday olmama kararına ilişkin, ''Halk inanıyorum ki kurumsal kimliği güçlü görürse genel başkanımızın yerine kim gelirse gelsin, hükümette kim olursa olsun, parti yönetiminde kim vazifeye başlarsa başlasın AK Parti'ye olan güven sarsılmayacaktır'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, Habertürk Televizyonu'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
AK Parti'nin 30 Eylül'de yapılacak Büyük Kongresi ile ilgili değerlendirmesi sorulan Arınç, partiler için önem taşıyan büyük kongrelerde önemli mesajlar verildiğini belirtti.
AK Parti'nin önceki kongrelerinin derin izler bıraktığını, pazar günü binlerce kişinin bu heyecana ortak olmak, kongreye katılmak için Ankara'ya geleceğini ifade eden Arınç, Türkiye'de çok partili yaşama geçildiği tarihten bu yana hiçbir partinin AK Parti'nin başarısını yakalayamadığına işaret etti.
Geçmişte belirli başarıları olan partilerin zamanla oylarının düşerek yok olma, parçalanma sürecine girdiğini oysa AK Parti'nin girdiği her seçimden başarıyla çıktığını belirten Arınç, önlerinde çok daha önemli ve başarılı olmalarını gerektiren seçimler olduğunu söyledi.
Büyük kongrede seçilecek parti yönetiminin, 2015'e kadar her yıl bir seçimde başarı elde etmek zorunda olduğuna işaret eden Arınç, 27 Ekim 2013'de öne alınan yerel seçimlerin, 2014'ün mayıs-haziran aylarında cumhurbaşkanlığı, 2015'in haziran ayı gibi de milletvekili genel seçimlerinin yapılacağına dikkati çekti.
Son seçimlerde AK Parti'nin 2023 vizyonu ortaya koyduğunu hatırlatan Arınç, ''Büyük kongrede bizim bu seçimleri kazanmamızın ve 2023'e giden yolu açmamızın gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan kongre önemli'' dedi.
-''Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür''-
14 Mayıs 2000'deki Fazilet Partisi'nin Büyük Kongresi'nde, ''partilerde yenileşmenin önemi''ne değindiği konuşması anımsatılarak, ''Parti tüzüğü gereği üç dönemi tamamladıkları için bir sonraki Meclis'te yer almayacak olmaları'' ile ilgili değerlendirmesi de sorulan Arınç, ''Olumsuz adım olarak görmüyorum, ben de bunu yürekten destekliyorum'' dedi.
AK Parti kurulduğunda grup başkanı olarak genel seçim öncesi yaptığı konuşmada, ''51 gideceğiz, ama 351 döneceğiz'' ifadesini kullandığını anımsatan Arınç, Türk siyasetinde AK Parti'nin büyük bir beklentiyi karşıladığını ve büyük başarı elde ettiğini belirtti.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Yalnız şuna dikkat etmemiz lazım. Türkiye'de siyaset, liderlerin, genel başkanların karizmasıyla, gücüyle beli bir noktaya gelecektir. Bu bizim halkımızın yapısında da var, dünya siyasetinde de var. Yani demir leydi Margaret Thatcher için bir şeyler söyleniyorsa onun bıraktığı bir algılama, karizma var. Blair üst üste şu kadar yıl başbakanlık yaptıysa ona ait bir karizma var. Dünyada pek çok liderin de Putin'in de, onun da, bunun da kendisinden kaynaklanan bir gücün halk üzerindeki olumlu etkilerini hiçbir zaman inkar etmemeliyiz. Bütün bunlardan daha çok ve güçlü bir şekilde Tayyip Erdoğan'ın da Türkiye'de bir halk kahramanı olduğunu söylemeliyim. Bu bir genel başkanlığın ötesinde büyük bir liderlik gösterisidir. Herkesin, onun bu dominant faktörü karşısında, özellikle muhalefetin işi çok zor. Eziliyorlar, onunla yarışamıyorlar, onunla başa çıkamıyorlar. Bir takım çılgınlıkların, hakarete varan sözlerin altında yatan da budur. 'Ne yapsak ona karşı olan sevgiyi alt edemiyoruz, onun başbakanlığı, bunun hükümeti çok güçlü, Türkiye hep ileri gidiyor ve biz hep gerilerde kalıyoruz, halktan destek bulamıyoruz' diyorlar. Ama nihayet bu bir insan, biz de bir insanız, siz de bir insansınız. Yani ölümlü ve fani bir hayatın içindeyiz. Sadece bir şahsa bağlı olarak bir iş yürüyecekse 'Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür' diye bir atasözü var. İnsanlar belli bir noktaya kadar görevlerini yaparlar ama zaman içerisinde kurumsal kimliğin güçlenmesi lazım ki arkadan gelenler onu daha da ileriye götürsünler.''
-Kurumsal kimlik-
Parti içinde milletvekilleri arasında bir bayrak yarışı bulunduğunu ifade eden Arınç, ''Halk inanıyorum ki kurumsal kimliği güçlü görürse genel başkanımızın yerine kim gelirse gelsin, hükümette kim olursa olsun, parti yönetiminde kim vazifeye başlarsa başlasın AK Parti'ye olan güven sarsılmayacaktır'' diye konuştu.
Bunu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da ifade ettiğini hatırlatan Arınç, parti içi demokrasinin, oligarşik yapılara geçit vermeyen yapılaşmanın örneğini göstermeleri gerektiğini söyledi.
-''Bana Allahaısmarladık diyebilmeliler''-
Arınç, bunun CHP, MHP ve başka partiler için de söz konusu olması temennisinde bulunurken, ''Bir şekilde kötü bir gidişle siyasetten ayrılmak zorunda kalan, bütün primlerini kaybeden, bütün karizmasını çizdiren insanlar, zamanı geldiğinde bir başarısızlık karşısında veya kendi kararıyla 'ben ayrılıyorum, daha kıymetli arkadaşlarımız göreve gelsin' diyebilseydi'' diye konuştu.
Üç dönemle getirilen kısıtlamanın, partide birilerinin önünün açılması için yapıldığını kaydeden Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Herkes başarısını kabiliyetini ortaya koysun'' düşüncesinin sadece Türkiye için değil dünya siyaseti için de önemli olduğunu vurguladı.
Birçok ülkede başarısızlık yaşayan siyasetçilerin görevini bıraktığına dikkati çeken Arınç, ''Türkiye'de birilerinin kulağı çınlasın. Tayyip Bey her seçimden önce 'ikinci olursam bu işi bırakırım' dedi. Bu halkın güvenidir'' şeklinde konuştu.
Geçmişte yüzde 20'ler civarında oy alan partilerin iktidara geldiğini hatırlatan Arınç, AK Parti'nin ise yüzde 50'leri bulduğunu dile getirdi.
Türkiye'de halkın istikrarın ve başarılı hizmetlerin sürmesini istediğini belirten Arınç, ''Tayyip Bey meydan okuyor, 'Ey Kılıçdaroğlu, ey Bahçeli, ey şu, ey bu, ben bu seçimde ikinci parti olarak çıkarsam bana Allahaısmarladık. Siz aynı şeyi söyleyebiliyor musunuz? Tabii ki söyleyemiyorlar. Ama onlar için de başka sınavlar var'' diye konuştu.
Bu liderlerin de ''Bana Allahaısmarladık'' diyebilmesi gerektiğini ifade eden Arınç, yakında MHP kongresinin de toplanacağını, bu partide değişime, yenileşmeye ihtiyaç olduğunu herkesin bildiğini söyledi.
Arınç, ''Ama çıkan adaylar da kendi kadrolarını bile tatmin etmeyince 'yine biz aynılarla devam etmek zorunda kalıyoruz' diyorlar. Onların iç meselesi. Ama 'ben kendimi sınırladım' diyen bir Tayyip Erdoğan, bir Bülent Arınç, bir başkası bence çok güzel örnek oluyor'' şeklinde konuştu.
-''Liderlik tartışması kesinlikle yaşanmaz''-
AK Parti'nin büyümeye, gelişmeye ve güçlenmeye devam edeceğini, üç dönem konusunun mesele olmadığını vurgulayan Arınç, ''Anladığımız kadarıyla Erdoğan sonrası AK Parti'de bir liderlik tartışması yaşanmayacak'' denilmesi üzerine, ''Yaşanmaz, kesinlikle yaşanmaz'' dedi.
''AK Parti'ye katılan Süleyman Soylu ve Numan Kurtulmuş gibi isimlerin Erdoğan sonrası liderliğe gelebileceği'' iddialarıyla ilgili soru üzerine Arınç, ''Biz bu partinin tüzüğünü, programını yazarken yarışmacı siyaset üslubunu benimsedik. Yarışmacı siyaset. Siyasette kimsenin önü kapalı olmayacak. Yarışacağız, başarılı olan kazanacak'' diye konuştu.
Meclis Başkanlığı yaptığı dönemde de personeline ''hepinizin yolu açık'' diyerek ehliyet, liyakat ve başarıyı gözettiğini anlatan Arınç, AK Parti'de de her yolun kendisini ispatlamış herkes için açık olduğunu söyledi.
Arınç, ''Dolayısıyla saydığınız isimler, değerli isimler. Bunlar 'AK Parti'de herkese bir görev var' anlayışı içerisinde sanıyorum ki değerlendirilecek. Çünkü her biri parti genel başkanlığı yapmış, kendine göre başarılı olmuş, şahsiyet olarak kendisinde saygınlık uyandırmış insanlar. AK Parti'de herkese görev var'' diye konuştu.
Bunları sık sık dile getirdiğini ifade eden Arınç, ''Ben bu isimlerin lider mi olacağını, genel başkan mı olacağını bugünden bilmem ve söyleyemem. Ama AK Parti içerisinde görev alan herkes AK Parti'nin ilkelerine bağlı olduğu takdirde her noktaya gelebilir'' şeklinde konuştu.
Arınç, ''Yeni bir isim olup olmadığı'' sorusu üzerine ise bu konuda bilgisi olmadığını, büyük kongreyle ilgili çalışmaları partideki bu konuda yetkili diğer isimlerin yürüttüğünü bildirdi.
-3 dönem kısıtlaması-
Arınç, katıldığı programda, gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
AK Parti tüzüğüne göre 3 dönem kısıtlaması hatırlatılarak, geleceğe ilişkin planları sorulan Arınç, milletvekilliği görevi bittiği gün tekrar aday olmayacağının açık olduğunu belirtti. Aktif siyasetten, aktif olmayan bir siyasetin içinde olabileceğini ifade ederek, ''AK Parti'ye bağlı kalacağım ama milletvekili ve bakan olmak, belediye başkanı olarak da görev yapma niyetinde değilim'' dedi.
-''Hükümetin başarılarının en büyük payı ekonomiye aittir''-
Ali Babacan ile Zafer Çağlayan'ın açıklamaları anımsatılarak, hükümetin ekonomi yönetiminde bir görüş ayrılığı olup olmadığının sorulması üzerine Arınç, bunun ''tatlı bir atışma'' olarak değerlendirilebileceğini ve bundan hiçbir endişe duymadığını söyledi.
Bunun ekonomi yönetiminin parçalandığını göstermeyeceğini ifade eden Arınç, şöyle konuştu:
''Tartışılan konu bunun da dışında cari açık konusudur. Cari açığın daha da asgariye indirilmesi konusunda hükümet tedbirler alıyor. Bu dönemin sonuna yaklaşıyoruz bütçe açığı dikkat çekiyor. Cari açıktaki fazlalığı geriye çekme çabaları dikkati çekiyor. Bazı kalemlerde mal ve hizmetlere zam uygulamaları var. Sayın Başbakan doğalgaza da yüzde 10-15 arası, artık herhalde 12 gibi telaffuz edilmeye başlandı. Ekim itibarıyla bir zam yapılacağını söylüyor. Bence bunlar bütçe dengeleri içinde bazı gelir kalemlerinin bütçeye artı olarak yazılmasıyla ilgili konular. Ben 10 senedir şunu görüyorum, bu hükümetin başarılarının en büyük payı ekonomi yönetimine aittir. Sayın Ali Babacan, Sayın Maliye Bakanımız, Ekonomi Bakanımız ve diğerleri kendi aralarında sık sık toplanarak önemli kararlar alırlar, gündemi takip ederler. Bugün Avrupa'da özellikle avro bölgesinde şu kadar hükümetin 6-7'sinin gitmesinin, bir kısmının borçlarını döndürememesinin, global krizin Avrupa'da bıraktığı tahribatın yüzde 1, binde 1'ini Türkiye'de görmediysek, başta Ali Babacan olmak üzere çok değerli, çok saygın Maliye Bakanımızın ve bütün bakan arkadaşlarımızın bu işe dikkat göstermesi vardır. Güzel bir atışma bence buradan alacağımız ders elbette olabilir ama büyütülecek, hükümetin bu konudaki başarısızlığını ifade edebilecek şeyler değil bunlar.''
-''Görüşmesi lazımsa ne yapar yapar, yolunu bulur, görüşür''-
Arınç, ''İkinci Oslo süreci mi başlıyor, İmralı sürece dahil mi oluyor?'' şeklindeki soru üzerine, söylenenlerin dikkatle okunması gerektiğini, basının bu konuşmalar içinden ''Oslo'' kelimesini alıp ''tekrar görüşmeler yapılıyor ya da yapılacak'' diye değerlendirebildiğini söyledi.
Tartışmanın çıkış noktasını hatırlatan Arınç, konuyla ilgili, ''MİT halen görevi başında, gizli servislerin işi de bu işleri takip etmektir. Geçmişte görüştükleri anlaşılıyor. Bugün bile isterlerse görüşebilirler, yarın da görüşmelerini yapabilirler'' şeklindeki sözlerini anımsattı.
Arınç, kanuna göre, MİT'in görevinin, Türkiye'nin güvenliği, yaşanan olaylara karşı tedbirler almak, iç ve dış istihbarat toplamak olduğunu belirterek, ''Oslo'da mı görüşür, başka yerde mi görüşür? Görüşmesi lazımsa ne yapar yapar, yolunu bulur, görüşür'' dedi.
''Görüşmesi lazım mı?'' sorusuna karşılık Arınç, MİT'in buna ihtiyaç duyarsa görüşebileceğini ancak çalışmaları hakkında bilgisi olmadığını ifade etti.
Arınç, ''Sorumlusu değilim, ne yaptığında, ne yapacağından haberim yok ama prensibi söylüyorum. Milli İstihbarat Teşkilatı, mutlaka Türkiye'nin güvenliğini yakından ilgilendiren ve herkesin kanayan yarası olan, bizi büyük üzüntüler içine koyan bu terör eylemlerinin ve bu eylemleri finanse eden, organize eden örgütün tesirsiz kalması noktasında, eylemsizlik olabilir, silah bırakma olabilir, şu olabilir, bu olabilir, elinden geleni yapar. Neyi önleyebiliyorsa da o kadar başarılı olur. Onun içerisinde kendi yolunu çizer'' diye konuştu.
Terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan'ın sürece dahil olup olmayacağının sorulması üzerine Arınç, şunları söyledi:
''Geçmişte askerlerin de görüştüğü, belki bir takım temsilcilerin de görüştüğü söylenir ama bizim dönemimizde belki Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan kendisiyle görüşme yapılmış olabilir ama bildiğiniz gibi kendisi avukatlarını kabul etmiyor, ailesini de uzun süre kabul etmemişti, şimdi görüşmeye başladılar. Bunun dışında 3. kişilerin Öcalan ile görüşmesi kanunen mümkün değil. Kanun, ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılan kişinin, kiminle, ne zaman, ne şekilde görüşeceğini öngörmüş. Dolayısıyla her elini kolunu sallayan ben adaya gidiyorum diyemiyor, dememesi de lazım. Eğer bu sürecin içerisinde Öcalan'la görüşerek örgüt üzerindeki nüfuzunu olumlu anlamda kullanmak gerektiğini düşünüyorsa, bu örgütümüz, o teşkilatımız, o gücümüz onu da yapmalıdır, yapabilmelidir.''
-Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi-
Arınç, Kürt sorunuyla ilgili ikinci bir açılım paketinin olup olmadığına yönelik soru üzerine, bölgeye ilgilerinin sürdüğünü belirterek, bunun bir süreç olduğunu, 2, 3. paket şeklinde adlandırmanın doğru olmadığını söyledi.
Projenin adını Milli Birlik ve Kardeşlik projesi olarak belirlediklerini anımsatan Arınç, bugüne kadar yapılan çalışmalardan örnekler verdi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, TRT Şeş ve TRT Arapça'da Kürtçe ve Arapça yayın yapıldığını, bunun dışında 28 yerel radyo ve televizyona da ana dilde yayın hakkı getirdiklerini anımsattı.
Kürtçe'nin üniversitelerde seçmeli ders olduğunu da hatırlatan Arınç, ''Türkiye'de bir şeyler yapılıyor. Hem de geçmişte suç, ağır suç, idamlık suç denilen şeyler yapılıyor. Red inkar politikaları geçmişte kaldı. Şimdi artık bir insanın kendi kimliğini nasıl rahat ifade edebilecekse. Bunun insan haklarına yönelik anayasaya yönelik bütün haklarını veriyoruz'' dedi.
Seçmeli Kürtçe dersi için öğretmenler yetiştirmeye çalıştıklarını belirten Arınç, bu dersi seçen öğrenci sayısının beklentilerinin altında kalarak 21 bin civarında olduğunu söyledi. Türkiye'de, Türkçe-Kürtçe lügat olmadığına dikkati çeken Arınç, Türkçe-Kürtçe lügat için Türk Dil Kurumu'na görev verdiğini bildirdi.
Arınç, ''Açılım, şu, bu, bunların bir kısmının ipucunu da Sayın Başbakanımız, bildiğim kadarıyla bu pazar günkü kongrede milli birlik ve kardeşliği güçlendirecek yeni bir takım açıklamalar yapacak'' dedi.
-Suriye'deki olaylar-
Suriye'deki olaylara ilişkin Türkiye'nin başından beri çok net ve sert açıklamalarda bulunduğu, ancak Batı'nın Türkiye'yi bu konuda yalnız bıraktığı yönündeki görüşlerin anımsatılması üzerine Arınç, şöyle konuştu:
''Şüphesiz bunda doğruluk payı var. ABD de Suriye'de yaşananları elbet acı bir şekilde anlatıyor ama Suriye'ye karşı yapılacak daha etkin bazı yaptırımlar varsa bu konuda adım atmaktan ABD de ısrarla kaçınıyor. Çok açık ve basit bir sebebi var. ABD'deki başkanlık seçimleri... Seçimler Ekim, Kasım'ın başlarında yapılacak. Sonuçlanıncaya kadar Obama risk almak istemiyor. Diğeri için böyle bir sorun yok zaten Romney için. Ama Obama da bu konudaki eleştirilerin ve kendisinin yıpratılmasının önüne geçmek için Suriye'yi sadece sözleriyle eleştiriyor, yapılanları kınıyor vs. Ama eminim ki Kasım ayındaki seçimleri eğer Başkan Obama tekrar kazanırsa Suriye'ye yönelik daha ciddi yaptırımları, söylemleri mutlaka masaya koyacaktır. Ben şahsen dış politika uzmanı değilim ama böyle biliyorum.''
-''24 saat Suriye'yi konuşacak da değiliz''-
Bülent Arınç, Avrupa Birliği içerisindeki ülkelerde de Suriye'ye karşı söylemin bulunduğunu, ancak bunun ötesinde Avrupa'nın kendi dertleriyle meşgul olduğundan, Suriye'ye karşı askeri veya ekonomik yaptırım adımını atacak noktada olmadıklarını söyledi.
Arınç, şunları kaydetti:
''En azından Türkiye'nin insani amaçlarla çok güzel bir örnek olarak başardığı sığınmacılara sağladığı hizmetlere maddi destek sağlayabilseler ve kendisi himmete muhtaç bir dede, nerede kaldı gayriye himmet ede... Bunu Birleşmiş Milletler'in yapması lazım. Birleşmiş Milletler'den de bugüne kadar Angelina Jolie ve diğerlerinin teşriflerinden başka bir adım atılmadı. Dolayısıyla Türkiye yalnızdır ama Türkiye çok soylu bir hareket yapıyor. Kapısını oradan ölüm korkusuyla kaçan insanlara açıyor ve onlara güzel bir hizmet sunuyor. Nasıl 1990'lı yılların başında 500 bin mülteciye Rahmetli Özal kucağını açarak 'Türkiye budur' demişse tarihimizde çok güzel örnekleri olduğu gibi biz de oradan ateş altında kaçan kadınlara çocuklara bir hizmet sunuyoruz.
Ben Suriye'deki yönetimin bu zulmüyle daha fazla gidemeyeceğini düşünüyorum ama biz 24 saat Suriye'yi konuşacak da değiliz. Kendi işlerimiz var. Dünya kendi ekseni etrafında dönüyor, biz de kendi işlerimizle meşgulüz.''