Bakanlar Kurulu sona erdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında, Başbakanlık Merkez Bina'da gerçekleştirilen toplantı, yaklaşık 5 saat sürdü.
Toplantının ardından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, açıklamlarda bulundu.
Arınç, "Apaydın Kampı'na da maalesef bir saldırı düşünülmüş ve oradaki sığınmacılara karşı bir hareket planlanmıştır. Bununla ilgili soruşturma devam etmektedir. O saldırıyı planlayanların içerisinde CHP heyetini Esad ile buluşmaya götüren kişilerin olduğu da bilinmektedir. Ancak soruşturmanın gizliliği esastır. Zannediyorum bittiğinde ve yargı süreci başladığında bu kişiler hem takma kod adlarıyla hem de bizzat öz isimleriyle hepinizin bilgisine tekrar sunulmuş olacaktır" dedi.
Reyhanlı'daki patlamalarla ilgili yakalananlar, tutuklananlar, serbest bırakılanlar bulunduğunu, olayın halen soruşturma safhasında olduğunu söyleyen Arınç, şöyle konuştu:
"Ancak Sayın Başbakanımız, "yani MİT'in istihbaratının emniyet yetkilileri tarafından yeterince değerlendirilememiş olması', bu bir iddiadır. Bu iddiayı incelemek üzere Başbakanlık Teftiş Kuruluna talimat vermiştir. Biraz önce kendilerinden aldığımız bilgiyle henüz bu soruşturmanın tamamlanamadığı, en kısa zamanda tamamlanarak bu konuda eğer sorumlular varsa yani ihmali veya kötüye kullanması görev olarak, iddia edilen kişiler varsa şüphesiz bunlarla iligili bir soruşturma süreci ayrıca başlayacaktır.
Açıklamaların ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Arınç'ın konuşmasından satır başları şöyle:
*Sayın Başbakanımız ABD ziyaretini takiben Reyhanlı’ya gideceğini önceden açıklamıştı. Ana muhalefet lideri vıcık vıcık sözlerle bu durumu istismar ediyor. Vıcık vıcık bir iç politika yapıyor.
*Reyhanlı olayı henüz soruşturma aşamasında. Ancak sayın Başbakanımız MİT’in saldırı ihbarının yeterince incelenmediği yönündeki iddialarla ilgili soruşturma talimatı vermişti. Bu soruşturma henüz tamamlanmadı.
*Hizbullah’ın bugünkü lideri Suriye’de Esad rejiminin ayakta kalması için her şeyi yapabileceklerini ifade etmektedir. Herhalde İslam aleminde kendilerine karşı doğacak tepkiyi de göğüsleyeceklerdir.
*Mavi Marmara saldırısının kurbanlarına tazminat ödenmesiyle ilgili büyük oranda anlaşma sağlanmıştı ancak bir iki konu var ki üzerinde çalışma yapmamız gerekiyor. Özür ve tazminat konusunun yanında bir diğer konu Filistin ve Gazze’ye yapılan ambargonun kaldırılmasıdır. Bu üç konu birbirinden ayrılamaz. İsrail’in ambargoya karşı hangi pozitif adımları attığını görmemiz gerekiyor. Tazminat taleplerimizi bu olayın bir haksız fiil olduğunun da tespit edilmesine bağlıyoruz. Tazminat bir üzüntünün sonucu değildir, haksız fiil yoluyla yapılan bir korsanlığın sonucudur.
Suriye'de yaşananlar
"Lübnan'daki Hizbullah'ın lideri Nasrallah'ın 'Esed'in düşmesine izin vermeyeceğiz' sözlerinden sonra silahlı militanlarının Suriye'de muhalif güçlere karşı adeta savaştığını ve bu çatışmalara bizzat girdiklerini biliyoruz" diyen Arınç, özellikle Banyas'ta Hizbullah'ın silahlı asker ve militanlarının çok büyük rolü olduğunu söyledi. Arınç, "Bu ölümlerin, bu katliamların arkasındaki gücün büyük bir kısmının onlara ait olduğunu söyleyebiliriz" değerlendirmesini yaptı.
Hizbullah'ın bu tutumunun Arap Birliği, İslam Alimleri Birliğive pek çok kurum ve kuruluşça kınandığını ve eleştirildiğini bildiren Arınç, Hizbullah'ın liderinin bu düşünceleri bir kenara koyduğunu ifade etti.
Bu tür katliamları isminde Allah lafzını taşıyan bir kuruluşa yakıştırmanın mümkün olmadığını vurgulayan Arınç, Hizbullah'ın Suriye'deki tutumuna karşı muhalif güçlerin kendilerini savunmaya çalıştığına vurgu yaptı.
Arınç, Suriye tarafından Apaydın Kampı'na yönelik saldırı planıyla ilgili açıklamaların hatırlatılarak, ayrıntılı bilgi verip veremeyeceğinin sorulması üzerine, "Ah, daha neler var. Detay yok. Söylediğim kadar" diye konuştu.
Mavi Marmara olayı
Mavi Marmara saldırısında yararlananların ailelerine tazminat ödenmesi konusunda İsrail ile yapılan görüşmelerle ilgili gelişme olup olmadığı yönündeki soruyu da yanıtlayan Arınç, şu ifadeleri kullandı:
"Bu konu henüz bitmedi. Üzerinde çalışmalar devam ediyor. Bugüne kadarki temaslar sırasında bazı konularda anlaşma sağlanmıştı, yani tazminatın hangi konuları kapsayacağı, hangi parametreler esas alınarak tazminat konusunda bir anlaşma yapılabileceği, ancak bir iki konu var ki o konular henüz netleşmedi. Biz bunların üzerinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Üçüncü bir toplantı konusunda da henüz bir yer vetarih belirlenmiş değil, buna ihtiyaç da kalmayabilir.
Ancak sorduğunuz için söylüyorum, şöyle bir paradigma konusunda belki bir iki çalışma daha yapmamız gerekecek. Bildiğiniz gibi 3 sene sonra İsrail açıkça ve alenen özür dilemişti. Bu özürle bağlantılı olarak da iki konu daha var. Bu tazminat konusudur. Bir diğer konu da şüphesiz Filistin'e ve Gazze'ye uygulanan ambargo ve ablukaların kaldırılması konusudur. Bunların üçü de eşzamanlıdır. Yani 'biri bitsin öbürüne başlayalım, öbürü bitsin ne zaman bitecekse ondan sonra ona sıra gelsin böyle bir anlayışın içerisinde değiliz. Özellikle üçüncü konu üzerinde İsrail'in şüphesiz olumlu adımlar atması, bu konuda verdiği taahhütlere de sadık kalması gerekiyor. Evet, Sayın Başbakan Gazze ziyaretinde belki gelinen noktayı görebilecektir ama o güne kadar İsrail'in Gazze abluka ve ambargosuna karşı hangi pozitif adımları attığını ve bu konuda verdiği sözlerin ne kadarını uygulayabildiğini görmemiz gerekiyor."
Özür, tazminat ve ambargo şartı
Mavi Marmara'ya yapılan saldırının haksız bir fiil olduğuna işaret eden Arınç, şöyle devam etti:
"9 yurttaşımız hayatını kaybetmiş, pek çok yaralı ve pek çok mağdur ortaya çıkmıştır. Bu haksız fiili tazminata yol açan bir sebep olarak görüyoruz ve dolayısıyla hukuk açısından tazminat taleplerimizi açıkça özür dilenmiş olmasıyla birlikte bunun bir haksız fiil olduğunun da tespit edilmesine bağlıyoruz. Bu hiçbir kişinin 'ya çok kötü olmuş, çok üzüldük, bu üzüntümüzün karşılığında size şöyle bir yardım yapalım da bu üzüntümüzü hafifletelim demesini beklemiyoruz. Bu bir üzüntünün karşılığı değildir. Bu bir haksız, korsanlık yoluyla yapılan bir haksız fiilin karşılığı olarak mutlaka yerine getirilmelidir. Size iki ipucu verdim, bu iki ipucu pek çok konularda anlaşmış olmamıza rağmen meselenin bu şekliyle kabul edilip edilmemesine bağlı olarak gerçekleşecektir. Bir üçüncüsü de şüphesiz özür, tazminatla beraber hiç zaman kaybetmeden İsrail'in Filistin'e ve Gazze'ye uyguladığı haksız ambargonun bir an önce kaldırılması şartına da bağlıdır. Buradan bunu da söylemek durumunda kaldım."
'Allah'ım aklımızı koru'
Arınç, Manisa'da bir festival açılışında 10. Yıl Marşı yerine Mehter Marşı'nı önermesiyle başlayan tartışmayla ilgili ise şunları söyledi:
"MHP’nin tepkisini görmemiştim. Bu her gün basın toplantısı yapıyor görünen arkadaş mı? CHP’nin tepkisini normal karşılıyorum ama dünya yıkılsa MHP’den bir tepki geleceğini tahmin etmezdim. Meclis tarihinde bir ilk yaşanıyor. Bu profesör ünvanlı arkadaş her gün basın bürosunda bir yer kapatıyor ve süresini doldurmak için aklına ne gelirse konuşuyor. İnsana gülerler.''
2007 yılında Torbalı'da katıldığı benzer bir törende, sunucunun tüm kalabalığı ayağa kaldırarak 10'uncu Yıl Marşı'nı okumaya zorlamasına tepki gösterdiğini anlatan Başbakan Yardımcısı Arınç, dün şenliğin düzenlediği köyün kendi köyü olduğunu söyledi. Törenlerde Mehter Takımı'nın en sona bırakıldığını ve Mehter Takımı'nın saatlerce ayakta bekletildiğini anlatan Arınç, şunları kaydetti:
"Biz adamcağızları ayakta beklememeleri için bir tarafa alırken bir de 10'uncu Yıl Marşı başlamasın mı kardeşim. Aman Allah'ım aklımı koru' dedim. Şu Mehter burada duruyorken önce bu başlasa, çalsa da sonra gönlünüzce 10'uncu Yıl Marşı'nı söyleseniz ne kadar iyi olur anlamında bir iki söz söyledim. Şimdi CHP'nin buna hayıflanmasını anlıyorum çünkü onlar 27 Mayıs darbesini de bir devrim olarak görürler. 27 Mayıs darbesine bugüne kadar hiçbir CHP'linin karşı çıkmadığını çok iyi biliyorum. 27 Mayıs'ın yıldönümünde bize 10'uncu Yıl Marşı'nı çaldırıyorlar. 10'uncu Yıl Marşı'nı bu kadar çok beğeniyorsa CHP, bir teklifim var. CHP genel merkezinden 24 saat aralıksız 10'uncu Yıl Marşı'nı çalsınlar veya Meclis'te Grup toplantılarına mutlaka 10'uncu Yıl Marşı'yla başlasınlar. Cumhuriyet'in90'ıncı yılındayız. 2023'te 100'üncü yıl olacak. Şimdi toplantıların her birinde uzun uzun 10'uncu Yıl Marşı'nı ayakta ellerindeki bayraklarla söylemenin yeri mi güzel kardeşim. Bana göre değil. Ben bunu söyledim. Nezaketle, güzellikle önce Mehter'le başlarsınız. Ondan sonra da isteyen 10 defa 10'uncu yıl Marşı'nı söyler dedim. Bak buna Özcan Yeniçeri bile tepki göstermiş. Allah'ım aklımızı koru."
"İstiklal Marşı denildiğinde ayağa fırlarız. Bütün hançeremizle o güzel marşı söyleriz. 10 kıtasının 100 kelimesine de gönülden katılırız" diyen Arınç, "İstiklal Marşı bizim marşımız ama onun dışında Fetih Marşı'nı da severiz. 10'uncu Yıl Marşı'nı da severiz ama herşey yerli yerinde olacak. 29 Mayıs İstanbul'un Fethi'nde sen neyi çalarsın kardeşim. Fetih Marşı'nı mı 10'uncu Yıl Marşı'nı mı " dedi.