AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararın hukuki olmadığını, siyasi bir karar olduğunu ifade etti.
Karabük'te Eflani Belediyesi Düğün Salonunda düzenlenen toplantıda Türkiye gündemiyle ilgili açıklamalar yapan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin, terör sorunlarına değinerek sınırda iki ülkede iç savaş olduğunu ve 3 milyona yakın Suriyelinin Türkiye'ye sığınmak zorunda kaldığını belirtti.
"BUNLAR SADECE MAŞADIR YEDİ DÜVELLE ÇARPIŞIYORUZ"
Milletvekili Mehmet Ali Şahin, Doğu ve Güneydoğu'daki olaylarla ilgili açıklama yaparak, "Bölücü terör örgütü ismini bile söylemeye gerek görmüyorum. İşte Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun bazı bölgeler kurtarılmış bölgeler öz yönetimler kurmak için militanlarıyla bir eylem içerisinde. Siz zannediyor musunuz ki bütün bu eylemleri yapanlar askerimize polisimize kurşun sıkanlar bu terör örgütü elemanlarıdır? Bunlar sadece maşadır maşa. Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi bugün de yedi düvelle çarpışıyoruz. Onların arkasında hangi güçlerin olduğunu, hangi devletlerin olduğunu biz biliyoruz. O nedenle sadece bir örgütle mücadele değildir yaptığımız. Şehitlerimiz oluyor, Kurtuluş Savaşı'nda da şehitler verdik. Şimdi bu ülkeyi bölmek ülkenin bir miktar toprağını bu vatandan koparmak isteyenler var, bunlara izin vermeyeceğiz. Bunlara müsaade etmeyeceğiz ve gerçekten kahraman askerimiz, polisimiz bu hainlerle can siperane bir mücadele içerisinde. Bir çok kamuoyunun bilmediği kahramanlıklara tanık oluyoruz. Yaralanmış, doktor diyor ki "Evinde istirahat et', "Hayır, arkadaşlarım orada görev yaparken ben evde istirahat edemem" deyip gidip arkadaşlarıyla birlikte mücadele içerisinde oluyor askerimiz polisimiz. Onlarla gurur duyuyoruz. Allah onlardan razı olsun. Mücadele ettiğimiz örgüt tek değil ki. Dün İstanbul'da beyinlerini uyuşturdukları iki tane kızcağız caddenin ortasında polise ateş ediyor sanki bir şey yapacak. Bir insan nasıl bu hale gelebilir? Bu hale nasıl getirdiniz bu kızcağızları bu kızlar bu ülkenin kızı. Ne yapmak istediler. Herhalde izin verilecek değildi onların eylemlerine o da başka bir örgüt" dedi.
"MAALESEF TÜRKİYE'DE PİRİNCİN İÇİNDEN BEYAZ TAŞLAR DA ÇIKTI"
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin, Türkiye'de tek bir örgütle mücadele etmediklerini vurgulayarak, "Başka bir örgüt daha maalesef devletin içerisinde ortaya çıktı bunu söylerken son derece üzüntü duyuyorum. Bakın bu örgütün marifetleri sonucunda İstanbul'da iki gazeteci hakkında casusluktan açılmış olan dava Türkiye'yi günlerdir meşgul ediyor. Bu konuyla ilgili Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız herkes bir konuşma açıklama yapmak zorunda hissediyor kendini. Konu ne Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Suriye'de Bayırbucak Türkmenlerine, ki onlar bizim öz kardeşlerimiz, onlara yardım götürmek isterken yardım araçları devlet içerisinde yapılanmış maalesef dışarıdan kumanda edilen bir savcı ve güvenlik güçleri tarafından durduruldu. MİT'in kendine özgü yasası vardı. İstihbarat gizlidir. Devlet gerek gördüğünde istihbarat örgütleri kanalıyla da yapılması gereken işleri yapar ama bir savcı onunla birlikte hareket eden silahlı kuvvetlere mensup bir takım kişiler ve askerler MİT araçlarını durdurdular. Düşman mensuplarıymış gibi yere yatırdılar. Amaçları Türkiye DEAŞ'a silah yardımı yapıyor diye zabıtlar tutup Türkiye'nin savaş mahkemesinde yargılanmasını sağlamak. Türkiye'de maalesef dışarıdan yönetilen böylesine hain bir örgüt var. Bu örgütün kim olduğunu, nasıl bir örgüt olduğunu siz biliyorsunuz. Geçen gün Ankara'da bir açılışta demiştim ki pirincin içindeki siyah taştan korkmayın. Çünkü siyah taşı görüp alırsınız. Maalesef Türkiye'deki pirincin içerisinde beyaz taşlar da çıktı. Kolay fark edemiyorsunuz bu beyaz taşı. Pirinç mi acaba taş mı? Dikkat edeceksiniz, inceleyeceksiniz, onları ayıklayacaksınız. Devlet içerisinde çöreklenmiş adına paralel yapı dene bu örgütle de mücadele ediyor Türkiye" diye konuştu.
"BU DAVA CUMHURBAŞKANIMIZI BAĞLAMAZ, BU SADECE DAVAYA BAKACAK OLAN AĞIR CEZA MAHKEMESİNİ BAĞLAR"
Şahin, Anayasa Mahkemesinin iki gazetecinin tutukluluğunun sona ermesini sağlayan bir karar verdiğini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bununla ilgili bir açıklama yaptığını dile getirerek, "Bu açıklama hala Türkiye'de tartışılıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız, "Anayasa Mahkemesinin kararına sadece sessiz kalıyorum ama onu kabul etmek durumunda değilim bunu da çok açık bir şekilde söylerim. Verdiği karara da uymuyorum saygı da duymuyorum. İlgili mahkeme dinlemeyebilir" diyor. Ben hukukçuyum, parlamentoda anayasa komisyonun da görev yaptım, anayasa uzlaşma komisyonunda görevler yaptım ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı gibi çok çok onurlu bir görevi de üstlendim. Şimdi bazıları Cumhurbaşkanımızın değerlendirmesini yadırgıyorlar. Şimdi bu kişiler basın özgürlüğüne aykırılık durumundan dolayı tutuklanmadılar ki. MİT operasyonuyla ilgili devletin gizli bilgileri paralel yapıdan alıp gazetelerde yayınladıkları için casusluk iddiasıyla yargılanıyor. Anayasa Mahkemesi diyor ki "Basın özgürlüğüyle ilgili ifade özgürlüğüyle ilgili demokratik hakları ihlal edilmiştir." Dava basın özgürlüğüne aykırılıktan açılmış olsaydı bu karara anlayışla yaklaşabilirdik kaldı ki itiraz süresi geçmemiş, karar kesinleşmemiş. Anayasa diyor ki hukuk yolları bitmişse anayasa mahkemesine gelinebilir. Henüz hukuk yolları bitmemiş. Benim çok sevdiğim takdir ettiğim bir insan Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanı da, "Bu herkesi bağlar." diyor. Bağlamaz mesela beni bağlamaz, sizi de bağlamaz. Çünkü bu sadece davaya bakacak olan ağır ceza mahkemesiyle ilgilidir. Uyar veya uymaz öyle değil mi yani Ağır Ceza Mahkemesi bunu bir hak ihlali olarak görür veya görmez Sayın Cumhurbaşkanımızın tepkisi daha çok onadır. "Bu karara uygulamak zorunda değiliz" diyor. İlgili mahkeme dinlemeyebiliyor çünkü anayasaya aykırı bir şekilde verilmiş bir karar. Anayasa Mahkemesine 1 yıldır tutuklu olduğu halde davaları devam eden yüzlerce kişi bu konuda müracaatlarda bulunmuş hiçbirine bakılmıyor. Ama tabiî ki bir mahalle baskısı oluşturuldu içeride ve yurt içinde, yurt dışında. Sanki medya mensuplarının suç işleme imtiyazları varmış gibi olur. Bir gazeteci arkadaşımız Türkiye'deki mevcut ceza yasalarını ihlal edecek bir davranış içerisinde olabilirler. Basın görevini yaparken bir suç işleyemezler mi? İşleyebilir. Basın mensubu oldu diye onunla ilgili yasal süreç işlemeyecek mi? Tabi ki işleyecek. Nihayet yargılamayı yapacak olan mahkeme kararını verir. Şimdi ben sayın Cumhurbaşkanımızın bu konudaki tepkisini bir vatandaş olarak anlıyorum. Türkiye'yi savaş suçları mahkemesinde yargılatmayı amaçlayan, Türkiye'yle ilgili böyle bir provokasyon karşısında sorumluluk mevkiindeki kişilerin Anayasa Mahkemesi üyelerinin başta sorumlu davranmaları gerekiyor. Vermiş oldukları kararların nereye varacağını iyi hesap etmeleri gerekiyor. Bu davaya bakacak olan Ağır Ceza Mahkemesi de bu karara uymak zorunda değil. Bu sadece onu bağlar beni de bağlamaz Cumhurbaşkanımızı da bağlamaz bizle ilgili bir şey değil. Anayasa Mahkemesi herkesi bağlar derken bir partiyi kapatmayla ilgili bir karar herkesi bağlar. Bir kanun çıkmış kanunun iptaline karar vermiş Anayasa Mahkemesi bu herkesi bağlar. Ama bu iki kişinin bireysel başvuru hakkını kullanmış bununla ilgili vermiş olduğu bir karar bu sadece bu kişileri ve bu davaya bakacak olan mahkemeyi bağlar" dedi.
"MAHALLE BASKISINDAN KURTULUN"
Şahin, mahkemenin karar konusunda özgürce hareket edebilmesi ve mahalle baskısının etkisinde kalmamış olmaları gerektiğini belirterek şunları kaydetti:
"Konu basit bir konu değildir. Sıradan alenen adi suç niteliğinde bir istinat değildir. Türkiye'yi sıkıntıya sokmayı amaçlayan bir örgütün provakasyonunu medyaya taşıyan bu arkadaşlarımızda yargının önünde hesabını vermeliler tabiî ki vereceklerdir. Süreç bitmiş değil beraat falan da edilmiş değil. Ben Anayasa Mahkememizin hukuki değil de siyasi bir karar verdiği düşüncesindeyim. Mahalle baskısının etkisinde kalınmıştır. Bu davaya bakacak olan ağır ceza mahkemesi hakimlerinin mahalle baskısına pabuç bırakmaması hukuk neyi gerektiriyorsa ellerindeki deliller neyi gösteriyorsa o doğrultuda karar vermelerini bekliyorum. O bakımdan biz bir taraftan ülkemize milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz seçimlerden önce vermiş olduğumuz vaatlerin arkasında durarak bir bir gerçekleştireceğiz bir taraftan da ülkemize milletimize zarar vermeye çalışan bu örgütlerle mücadeleye sonuna kadar devam edeceğiz. Türkiye sağlam ellerdedir. Bölgemiz sorunlu bir bölgedir bakın tarih kitaplarına dünyanın en önemli çatışmaları haçlı seferleri bu bölge de olmuştur. Biz Türkiye olarak birlik ve beraberlik bağlarımızı daha da güçlendirerek Türkiye'yi bölmek isteyenlerin amaçlarını kursağında bırakacağız. Hep birlikte vatanımıza bayrağımıza sahip çıkacağız sahip çıkmaya devam edeceğiz."