MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Balyoz Planı'' iddialarına ilişkin sürdürülen soruşturmada, bazı komutanların tutuksuz yargılanması kararı verilmesine yönelik, ''Bugüne kadar benzer suçlar kapsamında açılan soruşturmalarda, hukuki ve insani teamüllere rağmen sanıkları tutuklu yargılayan makamlardaki bu ani uygulama değişikliği, bazı güçlerin siyasete, siyasetin de adalete müdahale ettiği yönünde ciddi kuşkular uyandırmıştır'' dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın vefatından dolayı üzüntülerini dile getirdi.
Türkiye'nin ''sosyal ve siyasal hayatın her alanını zehirleyen ve bir kangren gibi saran hastalıklarla yorgun düştüğünü'' savunan Bahçeli, bugün içine girilen bunalımdan kurtulabilmenin sancılarının yaşandığını söyledi.
Süreci ''Fetret Devri'' şeklinde yorumladıklarını anımsatan Bahçeli, ''Olaylar kamuoyunun gözü önünde cereyan ederken, vatandaşlarımız bütün gelişmeleri korku, kaygı ve ümitsizlikle izlerken asıl ilginç olan, bu rezaletlere Başbakan Erdoğan'ın 'normalleşme' adını verebilmiş olmasıdır. Bu nasıl bir siyaset algısı ve terbiyesidir ki, krizlerin normalleşme, buhranların demokratikleşme, bunalımların özgürleşme, yoksulluğun rahatlama, yıkımı açılım, çözülmenin kucaklaşma olarak çarpıtıldığı bir garabet zinciri topluma dayatılmaya çalışılmaktadır'' diye konuştu.
Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''ileri demokrasinin ayak sesleri'' şeklindeki sözlerine ''Şayet bahsedildiği gibi bu bir ayak sesi ise adaletin ve zenginliğin değil, olsa olsa eli kanlı teröristin hükümeti, açlığın ve yoksulluğun Başbakan Erdoğan'ı; Ermeni'nin Rum'un, Peşmerge'nin AKP'yi teslim alışının yaklaşan ayak sesleridir. Ümidimiz odur ki, inşallah bu sesler, yaklaşan felaketlerin değil, ama hükümetin iktidarı ilk seçimde bırakıp kaçarken çıkaracağı topuk sesleri olacaktır'' karşılığını verdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile toplantı yapmasını, yüksek yargı organlarının başkanlarıyla münferit görüşmelerini olumlu gördüklerini belirten Bahçeli, taleplerinin, sorunların parça parça ve kurumlar bazında ayrı ayrı çözümü yerine merkezinde hükümetin tavır ve üslubunun yer aldığı sıkıntılarla doğrudan muhatap olan bütün tarafların bir araya geleceği bir ''devlet zirvesi'' yapılması yönünde olduğunu söyledi.
-ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ...-
AK Parti hükümetlerinin, ''milleti peşine takacakları bütün vaatleri ve bahaneleri geride kalan yıllarda cömertçe harcadığını'' ifade eden Bahçeli, ''Anayasa değişiklikleri için oynayacağı son kozdan ve yaratacağı gerilimden başka saklanacağı paravan kalmamıştır'' dedi.
Bahçeli, ''Başbakan, başarısız siyasetini, teslimiyetçi zihniyetini, iflas etmiş politikalarının bahanesini şimdi yedi yılın sonunda anayasaya bağlama arayışındadır. Nitekim 'parti kapatma izni Meclis'e verilsin' önerisinin geri planındaki ruh hali de hesap vereceği günlerin kabuslarını gören bir zihniyetin filikalara binmek için köşe bucak tahliye kapısı aramasından başka bir sonuç değildir'' diye konuştu.
Anayasanın değiştirilmesinin bir ihtiyaç olduğunu kaydeden Bahçeli, şu önerilerde bulundu:
''Öncelikle TBMM'de temsil edilen siyasi partilerden teşekkül etmiş bir Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu oluşturulmalıdır. Bu komisyona temsilci veren partilerin katkılarıyla anayasa değişiklikleri üzerinde görüşmeler yapılarak tartışılmalıdır.
Üzerinde mutabık kalınacak değişikliklerle ilgili olarak tarafların onayı ile 'demokratik sözleşme' yapılmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Değişikliği öngörülen anayasa maddelerinin kararı, erken ya da zamanında yapılacak Milletvekili Genel Seçimlerinden sonra oluşacak 24. Dönem TBMM'nin iradesine bırakılmalıdır.''
Bu önerileri dışındaki görüş ve teklifleri dikkate almayacaklarını bildiren Bahçeli, ''Aralarında yakınlaşma görülen AKP ile BDP'nin iş birliği yaparak, anayasa değişikliklerini referanduma götürmelerinin önü açıktır, tercih, sorumluluk ve vebal kendilerinin olacaktır. Biz şimdiden Başbakan Erdoğan'a ve ittifak yapacağı arkadaşlarına referandum yollarının açık olmasını dileriz. Ne var ki, Başbakan'ın referanduma kadar götürmeyi hesapladığı anayasa değişikliklerindeki maksadı, ne ülkemizi çağdaş anayasalara kavuşturma isteği, ne de siyasi vesayet tartışmalarına son verme arayışıdır. Başbakan Erdoğan, ucuz hesapların ve nafile oyunların peşindedir. Bütün gayreti, bütün mücadelesi ne demokrasi içindir, ne millet hayrınadır. Bugüne kadar MHP'nin temiz toplum ve siyaset çağrılarına kulak tıkayan, siyasi partilerin kapatılması konusundaki anayasa değişiklik tekliflerine aldırmayan Başbakan Erdoğan'ın şimdi anayasa değişikliğine soyunması inandırıcı da değildir, ahlaki de sayılmayacaktır, samimi de bulunmayacaktır'' diye konuştu.
-28 ŞUBAT SÜRECİ-
MHP Genel Başkanı Bahçeli, 28 Şubat 1997 tarihinde gerçekleşen siyasete müdahale süreci sonrasında talihsiz gelişmelerin olduğunu, sürecin Türkiye'nin siyasi dengelerini bozan siyaset dışı zorlamaları ortaya çıkardığını savundu.
Bahçeli, şöyle devam etti:
''Yaşanan sürecin derin fay kırıkları incelendiğinde; AKP ara rejimin arayışlarının ürünüdür, suni bir imalattır. Varlığı ve devamı kendini var eden ortamın sürmesine ve yapay gerilimler üretmesine bağlıdır. Zorlama süreçlerin eseri olarak, varlık nedenlerinin ve veli nimetlerinin farkında olan iş başındaki siyaset tüccarlarının, kaybettikleri meşruiyeti dışarıda; siyasi kimliklerini ise Türk siyasi tarihinin geride kalan sayfalarında aradıkları öteden beri bilinmektedir. Kendi köklerini inkar üzerine şekillenmiş bu 'reddi miras' anlayışı ile marazi mevcudiyetlerine sığınma kapıları bulmaya çalışanlar, merhum Başbakan Menderes ve merhum Cumhurbaşkanı Özal çizgisi ile rabıta kurma arayışına girmişlerdir.
Bundan önceki ihtilal ve ara rejimlerde ortaya çıkmış diğer partilerin ulaştığı kaçınılmaz son AKP'yi de beklemektedir. Korkunun ecele faydası yoktur. Seçimden ve milletten kaçış bu sonu değiştirmeye yetmeyecektir. Bugün kalkıp 28 Şubat sürecinin sona erdiğini söyleyerek kendilerine pay biçenler, aslında kendi varlıklarını tekzip etmiş olmaktadırlar. Zira bizzat AKP zihniyeti ve Başbakan Erdoğan, bu ara rejim arayışlarının 13 yıl sonra can çekişen arızalı kalıntısından başka bir şey değildir.''
Bahçeli, 28 Şubat sürecinin mağduru aranacaksa bunun Necmettin Erbakan ve partisinin olduğunu, AK Parti'nin ise müdahale sürecinin kazançlı çıkan baş aktörü olduğunu ifade ederek, ''Darbelere ve demokrasiye müdahalelere gerçekten karşı ise Başbakan Erdoğan'a çağrımız, henüz eyleme geçmemiş planlardan önce bizzat yaşanmış ve aktörleri belli olan 28 Şubat denilen sürecin sorumlularından hesap sormaya başlamasıdır. Gerçek samimiyet sınavı böyle belli olacaktır'' dedi.
-BAZI KOMUTANLARIN SERBEST BIRAKILMASI-
Bahçeli, Türkiye gündemi ve demokratik düzeni ilgilendiren hukuki sürecin birkaç yıldır devam ettiğini, yargıyı etkilememek için soruşturmalar hakkında beyandan sakındıklarını söyledi.
Bazı üst düzey emekli askerlerin tutuksuz yargılanmalarına ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının yaptığı açıklamanın ''güven sarsıcı'' olduğunu ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
''Bu açıklamanın TSK komuta kademesinin aralarında yaptığı toplantının akabinde yapılmış olması dikkat çekicidir. Biz yargının işine karışıp, tutuksuz yargılananların mağduriyetine neden olacak bir girişim başlatmak niyetinde elbette ki değiliz. Ancak bugüne kadar ısrarla saygı duyduğumuzu söylediğimiz yargının da bu saygınlığını zedeleyecek telkin ve söylentilerden uzak durması gerektiğini açıklamak istiyorum. Zira bugüne kadar benzer suçlar kapsamında açılan soruşturmalarda, hukuki ve insani teamüllere rağmen sanıkları tutuklu yargılayan makamlardaki bu ani uygulama değişikliği, bazı güçlerin siyasete, siyasetin de adalete müdahale ettiği yönünde ciddi kuşkular uyandırmıştır. Tarafsız yargı arayanlarla ve bağımsız yargı peşinde olanların açtığı yeni bir kutuplaşma ve tartışma alanında, dileriz ki bir yandan günlerdir meydan okuyan, diğer taraftan karanlıkta ıslık çalan AKP hükümeti dayatmalara teslim olmuş olmasın.
Temin ederiz ki, bugüne kadar sözde darbe arayışlarına karşı sanal kahramanlık yaparken, kendisi zorlamalara teslim olmamış ve böylesi bir sürecin yeniden birinci aktörü haline gelmemiş olsun. 'Türkiye'de hava puslanmayacak' diyen Başbakan Erdoğan, umarız ki 28 Şubat sürecinin ardından puslu havadan doğmuş olan siyasetini, yine böyle bir sürece teslim olarak sona erdirmesin