Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Gerekirse gövdemizi taşın altına koyarız" sözleriyle ilgili, "Daha gölgeni koymuyorsun, gövdeni nereden koyacaksın. "Bu kadar sorumsuzlukla siyaset niye yapıyorsun" diye sorarlar adama" dedi.
Efkan Ala, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan "Neler Oluyor" programına konuk oldu. Program sunucusu İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın sorularını cevaplayan Ala, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
"DAHA GÖLGENİ KOYMUYORSUN, GÖVDENİ NEREDEN KOYACAKSIN"
MHP lideri Bahçeli'nin "Biz gerekirse gövdemizi taşın altına koyarız" sözünü eleştiren Ala, "Bu işi planlayanlar eline yüzüne bulaştırdı. Millet bu kurnazlıkları anlamaz mı? Anayasa bir şey söylüyor: "Hükümet kurun" diyor. Biz, bize düşeni yapmışız. Kendi üzerine düşeni yapmayan kimse, onu da söyleyecek sözümüz var, onu söyleyecek dirayetimiz de var. Söyleriz, millet de hesabını keser zaten. Daha gölgeni koymuyorsun, gövdeni nereden koyacaksın. Şu 2 aylık bir seçim hükümetidir. Şurada bile millete, memlekete herhangi bir zeval gelmesin diye çabalıyoruz. Konuşulacak muhatap biz değiliz ki, biz koalisyon kurmuyoruz ki; muhatap sistem, muhatap düzen, muhatap Anayasa… Kardeşim bu kadar sorumsuzlukla siyaset niye yapıyorsun diye sorarlar adama. Ben sadece oy alan değil, aynı zamanda da oy veren bir vatandaşım. Oyumu alan sorumluluğunu bilecek" ifadelerini kullandı.
"TÜRKEŞ ÇOK ONURLU BİR DURUŞ SERGİLEDİ"
MHP'li Tuğrul Türkeş'in bakanlık teklifini kabul ederek onurlu bir duruş sergilediğini kaydeden Ala, "İnsan hayatında, milletine, memleketine karşı mutlaka yapması gereken görevlerin tevdi edildiği nadir zamanlar olur. Böyle dönemler, millet hayatında öyle zamanlardır. O 550 kişiden biri olarak, milletin yakın zamanda oy verdiği, kendi önemli sorunlarını çözmek için Meclis'e gönderdiği 550 milletvekili arasından Bakanlar Kurulu'nda görev alması talep edilen bir değerli insan. Bence çok onurlu bir duruş sergiledi. Memleket için, millet için seçime gidiyoruz. Kırmadan, dökmeden, yere çakılmadan bir seçime gitmek istiyoruz" ifadelerini kullandı.
"BİZ DE MHP VE CHP GİBİ DAVRANSAK NE OLACAK MEMLEKETİN HALİ"
MHP ve CHP'nin seçim hükümetine bakan vermeyeceğini açıklamasını değerlendiren Ala, "Bu bir memleketi millet vazifesidir. Bizim siyasi tarihimizde ilk defa seçim hükümeti kuruluyor. Böyle önemli bir dönemde biz de MHP ve CHP gibi davransak, ne olacak memleketin hali? Bu sorumluluk 550 milletvekilinin üzerinde ve TBMM'de bulunan bütün partilerin üzerinde; tek parti üzerinde değil. Memleket hükümetsiz bıraktırılıp büyük maliyetler ödettirilirse, bunun müsebbibi kim olur? Bunun bedelini kim öder? Bu AK Parti'ye karşı yapılmış bir hareket değil, bu millete karşı yapılmış bir harekettir, millete karşı alınan tavırdır. Anayasa'da deniyor ki: "Tek başına hükümet kurulamazsa, koalisyon görüşmesi yaparsınız. Koalisyonla da hükümet oluşmazsa, memleket kaosa gitmesin diye bir seçim hükümeti kurulur." Seçim hükümetinde partiler, Meclis'teki temsil oranlarına göre temsil edilirler. Anayasa diyor ki: "Böyle durumlarda uçak çakılmadan hep birlikte olun, bir araya gelin, bu uçağı piste sağ salim indirin ve millete sorun." Bu olağan üstü durumda, herkes üzerine düşeni yerine getirmek zorundadır; biz bunu yapıyoruz. Sayın Tuğrul Türkeş de millete, devlete karşı olan tarihi sorumluluğunu yerine getirmiştir, bunu herkesin saygıyla selamlaması gerekir" diye konuştu.
"ANAYASA'NIN DEĞİŞTİRİLEMEZ MADDELERİNİ DEĞİŞTİRELİM DEMEDİK"
Seçim hükümeti oluşturulmasının AK Parti'nin fikri olmadığını, Anayasal bir zorunluluk olduğunu hatırlatan Ala, "1982 Anayasası'nın darbe Anayasası olduğunu söylediğimizde "Anayasa değişemez" dediler. Hatta MHP'nin koalisyon şartlarından bir tanesi; Anayasa'nın değiştirilemez dediği maddelerin değiştirilmemesi. Zaten biz onları değiştirelim demedik ki… Bir taraftan "1982 Anayasası değişmesin" diye ön şart koyuyorsunuz, diğer taraftan da Anayasa'nın bir maddesi tanım yapmış; demiş ki: "Geçici Bakanlar Kurulu şöyle kurulur: Her bir parti kendi milletvekili sayısı oranında temsil edilir." Bunu da kabul etmiyorsunuz. Anayasa diyor ki: "Milletvekili sayınıza oranla ne kadar bakan düşüyorsa, o kadar bakanla Bakanlar Kurulu'nda görev alacaksınız." Burada Anayasa'nın hükmü onlara bildiriliyor. Yani bu bizim talebimiz, bizim önerimiz değil. Burada, "bizzat milletvekillerine teklif edilir" diyor. Siyasi Partiler Kanunu'nda da, "Partiler grup olarak karar alamaz" diyor. Gerçi iki parti de "Ne grup olarak karar alırız, ne telefonlara çıkarız, ne de Bakanlar Kurulu'na üye veririz" dedi. Anayasa hükmü yerine gelmediğinde ne oluyor? 80'den önce birçok krizler yaşandığı için, Anayasa'nın belki iyi taraflarından birisi şu; bu tür krizlere yönelik bir takım tedbirler almış. Bu tedbirlerden birisi de bu. Kriz olmasın, problem çıkmasın, millet, memleket sükunet içerisinde bütün partilerin desteğiyle seçime gitsin tekrar diye karar almış. Bunun neresi kötü? Seçime kim götürecek o zaman" değerlendirmelerinde bulundu.
"BİZ YÜZDE 41 ALMIŞIZ, EN ÇOK ŞART ÖNE SÜRMEK BİZİM HAKKIMIZ"
MHP ve CHP'li isimlerin bakanlık tekliflerine karşı verdikleri tepkileri eleştiren Ala, "Bence bunlar siyasi sorumlulukla bağdaşan tavırlar değil. Onlara bunu neden yaptıklarını sormak lazım? Milletimiz bize yüzde 41 oy verdi, tamam tek başına iktidar vermedi ama büyük bir sorumluluk verdi. Biz o sorumluluğun gereğini de bütün kurullarımızı çalıştırarak, bütün demokratik kurallara uyarak, nezaket kuralları içerisinde, yapıcı bir şekilde, Sayın Başbakanımızın liderliğinde, her bir alacağımız kararı değerlendirerek, ortak akıl oluşturarak, milletimize, devletimize bir zarar gelmesin diye, yüzde 41'in gereğini yaptık. Yüzde 41'in gereği olarak biz önce siyasi partilerin genel başkanlarından randevu aldık ve gittik. Onlarla görüşmeler yaptık. Koalisyon görüşmeleri CHP ile bitmeden 1 hafta öncesinde Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir açıklaması var. Diyor ki: "Son derece samimi ve dürüst bir şekilde görüşmeleri devam ettiriyoruz." Burada sorun şu; biz yüzde 41 almışız, en çok şart öne sürmek bizim hakkımız. Ama biz hiçbir şart sunmadık. Ama gittiğimiz her yerde bir sürü şart öne sürdüler. Tamam ayrı ayrı politikalarımız var ama büyük bir sorun olmasın, ortak yapabileceğimiz işleri belirleyelim ve bunları çözelim" dedik" şeklinde konuştu.
SÜRELİ KOALİSYON ÖNERİSİ
CHP ile koalisyon görüşmelerinde gündeme gelen "süreli koalisyon" teklifiyle ilgili açıklama yapan Ala, "Koalisyonları yönetmek, sürdürmek zor; 90'lı, 70'li yıllardan biliyoruz. Bunları da göz önüne alarak bir takım spesifik önerilerle gittik. Dedik ki, "Belli bir süresi olsun, yapacağımız işlerin de süresi olsun, bunları yapıp öyle millete gidelim." Bizim Anadolu'daki tabanımız CHP ile koalisyona sıcak bakmıyor; bunun tarihsel nedenleri var. Bunun nedeni; CHP'nin yıllarca bu memlekette değerler üzerinden siyaset yapıp, milletin değerlerini, örfünü örselemiş olması. Zaten bu koalisyonlara milletin güveni zayıf. Koalisyonlara milletin güvenini arttırmanın yolu nedir; bunu tarihlendirmek, konularını açıkça ortaya koymaktır. Bunun kötü yanı nedir? 2 yıl devam edersiniz, baktınız ki iyi gidiyor 2 yıl daha devam edersiniz. Hiç belirsiz bir yola çıkıp, "nereye giderse gitsin" demek yerine, süresi belli konusu belli, sonra da yine iyi devam ederse uzatılabilecek bir yola çıkmanın ne zararı var? Arkasından bir hafta sonra Sayın Kılıçdaroğlu, "Zaten bize koalisyon teklifiyle gelmediler" dedi. Böyle bir şey yok, biz koalisyon teklif ettik. Bizim tabanımızın CHP'ye karşı tavrı belli ama biz ona rağmen memleket, millet sıkıntıya düşmesin ve belirsiz bir yola çıkılmasın istedik" ifadelerini kullandı.
"ORTADA KOLTUK YOK AMA BİRBİRLERİNE İKRAM ETTİLER"
"Seçimden önce AK Parti'ye karşı bir ittifak vardı" diyen Ala, şöyle devam etti:
"Diğer partiler birbirini hiç eleştirmedi. Hepsi, Sayın Cumhurbaşkanımızı ve AK Parti'yi eleştirdi. Seçim oldu, seçim gecesi Sayın Başbakanımız çıktı ve yüzde 41'in ne demek olduğunu anlatan bir konuşma yaptı; kimseyi suçlamadı. O gece Sayın Devlet Bahçeli, ertesi gün de Sayın Kılıçdaroğlu konuşma yaptı. Demirtaş ve diğer partilerin genel başkanları da konuşma yaptı. Tamamı, "biz AK Parti'yle koalisyon yapmayız, biz koalisyonda yokuz" dedi. Sayın Devlet Bahçeli de adres gösterdi, "gidin koalisyon yapın, yoksa seçime hazırız" dedi. Kılıçdaroğlu da "Yüzde 60'lık blok var" dedi; Sayın Bahçeli'ye başbakanlık teklif etti. Ortada koltuk yok ama birbirlerine ikram ettiler. "Yüzde 60'lık blok" denildi ama yüzde 60'lık blok da kurulamadı. Biz ona rağmen gittik, görüşmeleri yaptık; "hayır" denildi. Sonra MHP'ye gittik, MHP en baştan "hayır" demişti. En baştan "hayır" dediler ama yine de biz gittik, görüşmeler yaptık. Kimseyle koalisyon kurulamıyor; geriye ne kaldı? Şimdi Anayasa'ya göre seçime gidiliyor. Seçime giderken de her parti kendi üzerine düşen vazifeyi yerine getirecek. Zaten bu siyasi partiler milletin taleplerini, istediklerini yerine getirselerdi, yıllardır muhalefet partisi olarak kalmazlardı. Yıllardır neden muhalefette olduklarını kendilerine sormak lazım."
"MEMLEKETİN PROBLEMLERİ KONUŞULACAKKEN, SİYASET KENDİ PROBLEMLERİNİ KONUŞUYOR"
AK Parti ile MHP tabanlarının değerler itibari ile aynı olduğunu kaydeden Ala, "Türkiye siyasi istikrarıyla 2002 yılından beri nereden nereye geldi? Yine siyasi istikrarı kazanabilirse, tek başına iktidar olursa Türkiye çok ciddi gelişmeler elde eder. Şimdi 4,5 G ihalesi yaptık. Türkiye ciddi bir gelir elde etti. Türkiye önümüzdeki seçimlerde siyasi istikrar yakalamalı. Memleketin problemleri konuşulacakken, siyaset kendi problemlerini konuşuyor. Bugün MHP'ye oy veren yarın AK Parti'ye verir. Bizim tabanlarımız değerler itibari ile aynı. Önemli hususlarda aynı hassasiyetleri gösteririz. AK Parti'nin "bütün önerilerine hayır, politikalarına hayır, koalisyonlarına hayır" o zaman Anayasa'ya da hayır. Peki, Anayasa'ya da hayır diyorsunuz, Anayasa da herkes sizin gibi hayır derse, CHP ve MHP gibi, ne olur memleketin hali" diye konuştu.
"ULUSLARARASI İTTİFAKLARLA İŞBİRLİĞİ İÇİNDE OLANLAR DA VAR"
Muhalefet partilerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı politikalar yürütmesini eleştiren Ala, şunları kaydetti:
"Bu Cumhurbaşkanlarından Özal'a da yapıldı, daha fazlası da şimdi Tayyip Erdoğan'a yapılıyor. Rahmetli Özal da hem bir Cumhurbaşkanı oldu hem de Türkiye'de bir lider oldu. Savunma Sanayi Başkanlığı'nı kurdu ve Türkiye'de savunma sanayisini geliştirdi. F-16'lar onun zamanında geldi. Yani ülke ekonomik yönden güçlendi. Onun da ailesine, kendisine aynı ittifak saldırdı. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımız da hem Başbakan oldu hem Cumhurbaşkanı oldu, aynı zamanda Türkiye'de lider oldu. Sadece Türkiye'de mi? Bugün İslam dünyasında nereye gitseniz, İslam toplumları içerisinde, İslam dünyasının bir lideri haline geldi. Yine savunma sanayisinde, bizzat başında durarak çok önemli adımlar attı. Bakın; kendi helikopterlerimiz, insansız hava araçlarımız uçuyor. O düşürülürse, biliyorlar ki Türkiye yine eski günlere dönecektir, onlar öyle hesap ediyorlar ki yine darmadağın olacaktır. Bazıları bilerek yapıyor; çünkü uluslararası ittifaklarla işbirliği içinde olanlar da var, bir kısmı da politika olarak belki farkında olmadan yapıyor. Bilsinler ki; yaptıkları, saldırdıkları şey ulusal birliğimizdir, ulusal menfaatlerimizdir, savunma sanayimizdir, Türkiye'nin gelişmesidir, kalkınmasıdır."
"SİYASETİ BİR HİZMET ARACI OLARAK GÖRÜYORUZ, POZİSYON KONUŞLANDIRMA ARACI OLARAK DEĞİL"
AK Parti'nin gelecekle ilgili planlarına değinen Ala, "Konuşuyoruz, tartışıyoruz, yeni projeleri, programları hazırlıyoruz. Biz, kendi yapacağımızı anlatacağız milletimize. Ne yapacağız, millet için, hedeflerimiz nedir, kaygılarımız nedir, nereden nereye getirmeye çalışıyoruz; terörü nasıl çözeceğiz, ekonomiyi nasıl kalkındıracağız, piyasayı nasıl canlandıracağız, büyük yatırımları nasıl yapacağız; işçimize, memurumuza, emeklimize nasıl daha fazlasını vereceğiz, nasıl Türkiye daha fazla kazanacak ve nasıl bunu adaletli bir şekilde bölüşecek; yanlışlıklar, yoksulluklar tamamen gündemden çıkarılacak… Eksiklerimiz de oldu, yanlışlarımız da oldu; bunları da tartışıyoruz, bunları da gideriyoruz. Çünkü biz, siyaseti bir hizmet aracı olarak görüyoruz, pozisyon konuşlandırma aracı olarak değil, rahat etme aracı olarak değil. Aldığımız oyun hesabını vermezsek, hem milletimiz sorar, hem yaratanımız sorar. Millete problem çıkarmak için buraya gelmiş değiliz. Milletin problemlerini çözmek, yangını söndürmek için buradayız, terörü bitirmek için buradayız. Seçimden önce terörü bitireceğiz diyen Demirtaş şimdi ne söylüyor? Diyor ki: "Benim çağrımla olmaz." Kardeşim o zaman millete niye doğruyu söylemiyorsun başta" ifadelerini kullandı.
"ARTIK SİLAHIN GÖMÜLMESİ LAZIM"
"Ateşkes 2 devlet arasında olur, kavramları kurnazlıkla kullanıyorlar da teröristlerin ellerinde silahları var, silahı bırakması lazım, silahı gömmesi lazım, üzerine betonu dökmesi lazım" diyen Ala, "Bunların dünyada örnekleri var. İRA öyle yaptı İngiltere'de ondan sonra siyaseti güçlendi. Burada siyasetin önünde hiçbir engel yok. AK Parti'nin Türkiye'yi nereden nereye getirdiği belli. 2002'de neredeydiler şimdi neredeler, yani Türkiye nerede. Temel hak ve Özgürlükler verilmiş. Artık silahın gömülmesi lazım, silahın bırakılması lazım, terk edilmesi, üzerinin de betonla örtülmesi lazım. Yapılması gereken bu, bunun dışındakilerin hepsi teferruattır" dedi.
Son zamanlarda yaşanan terör olaylarına değinen Ala, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bunlar acımasız şeyler. Bir yandan PKK şehit ediyor askerimizi, polisimizi, köy korucularımızı, bir yandan bazı partiler de onların şehit ettiği şehit cenazelerimizi bizim aleyhimize kullanmaya, oradan nemalanmaya çalışıyor. Bu ne kadar yoz bir siyaset anlayışıdır. Burada biz, terör karşısında bile topyekun, birlikte, memleket için yüreği aynı hızda çarpan bir duruş sergileyemezsek, yazık bu memlekete. Biz, terörü tamamen Türkiye'nin gündeminden çıkaracak çalışma içerisindeydik. Yine aynı çalışma içerisindeyiz. Burada herkese düşen, eğer kandan beslenmiyorsa, problemden beslenmiyorsa topyekun hareket etmektir."