CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'deki Ermenilere ilişkin sözleriyle ''büyük bir büyük çam devirdiğini, ciddi bir gaf yaptığını'' savundu.
Baykal, partisinin TBMM Grubunda, Sultangazi Habibler Cemevi'ne yapılan saldırıyı kınayarak, bunun Türkiye'ye yakışmadığını söyledi.
Her inançtaki kişileri saygıyla karşılamayı temel anlayış olarak benimsediklerini belirten Baykal, dinlerinin, hukuklarının ve insanlıklarının bunu gerektirdiğini belirtti.
Habibler Kanuni Sultan Süleyman Camii imamı Ahmet Sevim'in, cemevine geçmiş olsun ziyaretinde bulunduğunu, saldırıyı kınadığını anımsatan Baykal, bundan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Baykal, örnek olduğunu belirttiği Sevim'i kutladı.
Baykal, Ermeni iddialarına ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Baykal, iktidarın, en karmaşık, güç ve önemli sorunlar karşısında, olayın ciddiyetini gözden kaçıran temel politika üslubunun olduğunu öne sürdü.
İktidarın, Türkiye'nin dış politika sorunlarına yüzeysel yaklaştığını, büyük ülkelere, sorunların çok kolay çözülebileceği umudunu verdiğini savunan Baykal, bunun sonucunda baskı ve taleplere muhatap olduğunu söyledi.
Baykal, AK Parti'nin, ''sıfır sorun politikasının'' temel yanlış olduğunu savunarak, dış politikalarının, ''sıfır sorun'' değil, ''yurtta sulh cihanda sulh'' politikasına dayandığını belirtti.
Türkiye'nin, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Ermenistan'ın bağımsızlığını kazanmasından mutluluk duyduğunu, Ermenistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olduğunu anımsatan Baykal, Ermenistan'ın Azerbaycan toprağını işgal etmesinin ardından ise asker kullanmadıklarını, başka baskılara yönelmediklerini, bunun yerine sınırları kapattıklarını anlattı.
-''YÜKSEK PERDEDEN KONUŞUYORLARDI''-
Ermenistan ile imzalanan protokollere işaret eden Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın önce taahhütlerde bulunduğunu, sonra protokolde yer almadığı halde ''Bu protokolü ancak Karabağ işgali sona ererse uygulayacağız'' açıklamasında bulunduğunu söyledi. Baykal, ''Yapamayacağın işe niye imza attın?'' diye sorarak, işin başındaki yanlışın; imza atılması olduğunu, yanlışın, yanlışı ürettiğini söyledi.
Baykal, ABD ve İsveç'in soykırım kararına işaret ederek, Türkiye'nin, bu ülkelere yönelik hangi önlemi aldığını sordu. Baykal, ABD'nin kararından önce, AK Parti çevrelerinin, ''Karar alırlarsa, Afganistan'dan askerleri çekeriz, İncirlik Üssü'nü kapatırız, bunun ağır bedelleri olur'' şeklinde yüksek perdeden konuştuğunu söyledi.
İki ülkedeki büyükelçilerin çekilmesi ve bu ülkelere ziyaretlerin iptal edilmesinin kimseyi etkilemediğini savunan Baykal, ''Kongrede bu iş konuşulurken, birileri 'Türkiye'ye kulak asmayın, kağıttan kaplandır, boş konuşurlar, gereğini yapamazlar' demişlerdi. Ortada protokol duruyor. Bu işler protokolden kaynaklandı. Protokolü imzala diye baskı yapıyorlar, imzalamazsan daha da artacak diyorlar'' görüşünü dile getirdi.
-''REHİNE MUAMELESİ YAPIYORSUN''-
Bunun baştan aşağı yanlış bir politika olduğunu öne süren Baykal, Başbakan Erdoğan'ın, ''Türkiye'de 100 bin Ermenistan vatandaşı çalışıyor, şimdiye kadar idare ettik, artık onları Ermenistan'a göndeririz'' dediğini belirtti.
Baykal, Türkiye'nin, bütün dünyanın tepkisini çekecek, hiçbir şekilde insani bir nitelik taşımayan, uluslararası kamuoyunda güç duruma sokacak, intikamcı bir tavrın içine sokulduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Yasalara aykırı olarak, onlara izin vermişsin, göz yummuşsun, gelmesini kabul etmişsin. Yasaları işletmemişsin. Türkiye'de işsizlik olduğu, insanlarımız iş bulamadığı halde, sen sadece Ermenistan'dan değil, eski Sovyetler Birliği'nde bulunan pek çok toplumdan, Türkiye'ye izinsiz olarak insanların gelmesine, çalışmasına göz yummuşsun. Şimdi bir yanlışın dolayısıyla ABD, İsveç ile karşı karşıya gelince, onlara yönelik doğrudan etkin önlemler alamıyorsun, almayı düşünemiyorsun, yanlışın özünü, temelini, protokolü askıya almaya cesaret edemiyorsun ama tutuyorsun, senin buraya gelmesine göz yumduğun yabancılara rehine muamelesi yapıyorsun, 'acısını onlardan çıkarırım ha' diye şantaj yapmaya kalkıyorsun. Böyle bir şantajın Türkiye'ye etkinlik, saygınlık, iddialara geçerlilik kazandırması söz konusu olabilir mi? Tam tersine Türkiye'yi olumsuz noktaya sokuyorsun.
Bu kadar haklı, tutarlı olduğumuz, bu kadar insani duygularla bugüne kadar getirdiğimiz politikayı, dünyada perişan etmek için yapılabilecek tek şeyi, Başbakan buldu ve uyguladı. Başbakan'ın bu kararıyla, en haklı olduğumuz noktada, haksız duruma düştük. En doğru olduğumuz yerde yanlış yapan ülke konumuna düştük. Niçin? Başbakan'ın, keyfi, tutarsız, yanlış, tepkisel tavırlarından. O tavırların işleyeceği yer var, işlemeyeceği yer var. Dış politika bu işleri o kadar kolay kaldırmaz. Büyük bir yanlış olmuştur. Başbakan, bir büyük çam devirmiştir. Türkiye'ye zarar veren, çok ciddi bir gaf yapmıştır.''