Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Çözüm süreci fantezi bir mesele değildir. Türkiye, bu çözüm iradesinden vazgeçemez" dedi.
Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından düzenlenen "Dil Bayramı Etkinliği ve Milletlerarası Dil ve Edebiyat Toplantısı"na katılan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, çıkışta gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimlerine ilişkin hem hükümet hem de muhalefetten gelen çağrıların olduğu hatırlatılarak, "Gayri meşru sayılacağına ilişkin ifadeler de oldu. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "HSYK seçimlerinde olan gelişme bütün Türkiye’nin yakından takip ettiği bir gelişmedir. Biz yargının bütünüyle siyasi etkinin dışında olmasını başından beri savunuyoruz. Yargının bağımsız olması meselesi Türkiye’nin de siyasi sistemi bakımından önemlidir. Ancak yargı siyasi etkilerden bağımsız olduğu kadar bir takım çevrelerin, grupların, hiziplerin, bir takım devlet içerisinde odaklanmış olan çetelerin etkisinden uzak olmalıdır. Dolayısıyla herkesin bu meseleyi bu şekilde görmesi gerekir. Bazı gruplar HSYK seçimlerini aynı zamanda hükümete karşı operasyonun bir aracı olarak görüyorlar. Bunu da açık bir şekilde ortaya koyuyorlar. Onun için HYSK’nın bütün seçimlerinin tamamlanmasını bekleyeceğiz. Herkesin kendi bulunduğu konuma göre değil demokrasinin temel kurallarına göre düşünmesi lazım" karşılığını verdi.
"Yargı bağımsız olacaktır ama yargı bağımsızlığı millet iradesinin dışına çıkılacağı anlamına gelmez" diyen Kurtulmuş, "Dolayısıyla biz yasama, yürütme ve yargının hepsinin birbirinden ayrı olması, bağımsız olması ama hepsinin üstünde de millet iradesi olması gerektiğine inanıyoruz. Millet iradesi yok sayılarak Türkiye Cumhuriyeti’nin bu üç kurumunun hiçbirisi yapılandırılamaz, hiçbirisi yoluna bu şekilde devam edemez. Dolayısıyla HSYK seçimleri ortaya çıkar daha sonra durum tekrar gözden geçirilir" dedi.
"ÇÖZÜM SÜRECİ FANTAZİ BİR MESELE DEĞİLDİR"
"Terör örgütü IŞİD’in faaliyetleri dolayısıyla çözüm sürecinde bir sıkıntı veya erteleme olacağı" iddialarının sorulmasına ise Kurtulmuş, "Çözüm süreci fantazi bir mesele değildir. Çözüm süreci laf olsun, siyaset olsun diye ortaya konulmuş bir mesele değildir. Çözüm süreci Türkiye’nin en hayati, en riskli ve en kanatıcı sorunu olan Türkiye’deki terör sorununun, Kürt sorununun adına ne derseniz deyin bu sorunun ortadan kaldırılması için Türkiye’nin 30 yılına mal olmuş, yaklaşık 35 insanının ölmesine, 1.2 trilyon dolar iktisadi kaybına neden olmuş, Türkiye’nin bu en temel sorununun ortadan kaldırılması için başlatılan bir süreçtir" dedi.
Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti:
"Süreçte bu an itibariyle atılması gereken adımların önemli bir kısmı atılmıştır. Atılması için geriye kalan az bir kısmı kalmıştır ama daha riskli daha az zor kısımlar kalmıştır, bunu kabul ederim. Ama sonuçta Türkiye bu çözüm iradesinden vazgeçemez. Çözüm iradesinden vazgeçmek, siyasi taraf olarak bizim açımızdan diğer ilgili taraflar bakımından da Türkiye’nin eski dönemlere geri dönmesi demektir. Dolayısıyla hiçbir şart bizim çözüm iradesinden vazgeçmemizi gerektirmez. Şartlar bir takım ilave zorluklar ortaya çıkarabilir. Özellikle Güney sınırımızdaki gelişmeler ilave zorluklar ortaya çıkarabilir ama çözüm sürecinin bizatihi kendisi zor bir süreçtir. Zor bir sürece kararlılıkla samimiyetle başlandı. Çok mesafe alındı, ümit ediyorum ki bu mesele, en kısa zamanda Türkiye kamuoyunun ’Evet, bu mesele bitti’ diyebileceği noktaya gelecektir. Tabii ki bütün meselelerin bitirilmesi mümkün değil ama sonuçta 30 yıllık hatta 90 yıllık bir meselenin çözümüyle uğraşıyorsunuz. Bununla ilgili temel adımlar atılmıştır. Geriye kalan adımlar da sürecin kendi hassasiyetleri içerisinde atılacak ve süreç büyük oranda tamamlanacaktır."
"BU HABERLERİN BÜTÜNÜ İFTİRADIR, YALANDIR"
Gazetecilerinin sorularının ardından Kurtulmuş, dün bir gazetede çıkan TİKA, Yunus Emre Enstitüsü ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ilgilendiren Kosova’daki gelişmelere yönelik haberleri değerlendirdi. "Maalesef bu haberlerin bütünü yalandır, iftiradır" diyen Kurtulmuş, "Kosova’daki gelişmeleri yakinen takip ediyoruz. Kosova Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başından itibaren hem bağımsızlık mücadelesine destek verdiğimiz bir yerdir hem de bağımsızlıktan sonra Kosova’nın bir devlet olarak şekillenmesi için Türkiye’nin üzerine düşen türlü sorumluluğu yerine getirdiği bir yerdir. Dolayısıyla Kosova’yı bu anlamda biz başından itibaren tanıyan ve ilk desteği veren ülkeyiz, böyle olmaya da devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
"Kosova bizim için sadece uzaktaki bir ülke değildir" diye konuşan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Prizren’in, Priştine’nin sokakları, camileri, hamamları, medreseleri, kültürü, oradaki halk, insanların hepsi bizim insanlarımızdır, dostlarımızdır, kardeşlerimizdir. Şimdi Balkanlar’da özellikle TİKA ve Yunus Emre Enstitüsü tarafından sürdürülen bir takım kültür diplomasisi faaliyetleri var. Orada medreseler, camiler imar ediliyor, yeni bir takım binalar inşa ediliyor. Böylece Kosova’nın kültürünün diğer yerlerde olduğu gibi gelişmesi, Kosova ile Türkiye arasında iyi ilişkilerin sürdürülmesi ve kuvvetlendirilmesi için bir sürü kültürel diplomasi faaliyetleri icra ediliyor. Bunların içerisinde ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığımız Müslümanların dini hizmetlerini karşılamak için bir takım hizmetlerde bulunuyorlar. Dolayısıyla Türkiye’nin Balkanlar’la olan ilgisi bizim gönül dünyamızla alakalıdır. Bu desteklerdir esas aşırılığa karşı Kosova’yı ve Balkanlar’daki Müslüman halkları koruyacak olan bu anlayıştır, bu anlayışın gelişmesidir orada IŞİD benzeri bir takım radikal unsurların gelişmesini engelleyecek olan. Mesele bu kadar açık ve gerçekken bunu saptırarak orada Türkiye’nin kültür diplomasisini IŞİD’e destek olarak göstermek, en azından Türkiye’de bunu yapanlar için haksızlıktır, şerefsizliktir, gerçekten gerçekleri saptırmaktır. Kosova yönetimi için de bunu yapmak IŞİD’in ekmeğine yağ sürmektir. Dolayısıyla meseleyi çarpıtarak kimse bulanık suda balık avlamaya kalkmasın. Türkiye’nin Kafkaslar’da ve Balkanlar’da yapmaya çalıştığı bu gönül dilini ortaya koymaktır. Tam da IŞİD’i durduracak olan inanç ve felsefeyi ortaya koymaktır. Bunun yapılmasına kimler engel oluyorsa, kimler engel olmaya çalışıyorsa bilsinler ki onlar IŞİD ve benzeri fikirlerin Kosova’da yaygınlaşması için gayret sarf ediyorlar. Dolayısıyla bu açık gerçeği çok açık bir yalan ve saptırma olarak ortaya koyanları gerçekten kınıyorum, doğru bulmuyorum, Türkiye için büyük bir haksızlık yapıyorlar. Bu ifadeleri özellikle Türkiye’nin içerisinde dile getirenlerin de kime hizmet ettiğini merak açıkçası ediyorum. Böylesine büyük bir saptırma, yanlışlık olmaz. Bunu bu millet de tarih de affetmez."