Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarının satırbaşları şöyle:
"Dünyada halkının Kurtuluş Savaşı'nı bizzat yürüten, yeni devletini bizzat kuran, hizmete devam eden pek az Meclis vardır. Böyle bir Meclis'e sahip olmakla ne kadar övünsek azdır. TBMM'yi yeni ve tarihi bir görev daha bekliyor. Reform paketimizin çatısını oluşturan yeni Anayasa teklifimizi Kabine toplantımızın ardından milletimizle paylaştık. MHP'nin de olumlu bakmasıyla Türkiye tarihinde ilk defa sivil anayasa hazırlama şansına sahip olmuştur. Yeni Anayasamızın Cumhuriyetin 100'üncü yılı hedeflerini taçlandıracağına inanıyorum.
Tek parti dönemi faşizminin ardından 1960 darbesinin, 1980 darbesinin gölgesinde hazırlanan Anayasaların yarattığı sorunların ülkemize ağır sonuçları olmuştur. Milli iradenin etkisini sınırlayan bu Anayasaların ruhuna işleyen çarpıklık giderilememiştir. Uzun süreli iktidar dönemleri bile bu sıkıntıları çözmeye yetmemiştir. Adını utanmadan Cumhuriyet Mitingleri koydukları gösterilerle kendini devletin ve milletin üstünde gören kibir abidelerinin saldırılarına şahit olduk. Faşist zihniyetle yol yürümekle çekinmeyenlerin Meclis'e nasıl ayar vermeye çalıştıklarını unutmadık. Partimize kapatma davasına belge üretme peşine düşenleri de unutmadık.
"ANAFORLAR BİTMEK BİLMEDİ"
Türkiye son 7-8 yılda yeni işgal girişimiyle karşı karşıya kaldı. Hamd olsun, bu ihanetlerin hepsi aziz milletimizin sinesine çarparak paramparça oldu. Yönetim sistemimizi de rehabilite etmek için çalıştık. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından ülkemizi yeni bir yönetim sistemine kavuşturmayı başardık. Darbe anayasasının ruhundan kaynaklanan anaforlar bir türlü bitmek bilmedi.
Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde de buna şahit olduk. Yeni yönetim sisteminin birinci yılı ardından yapılan kapsamlı analizde bununla yüzleştik. İnsan Hakları Eylem Planı'nda da bunu gördük. Attığımız her adımda meselenin yamalarla, restorasyonlara çözülemeyeceği gerçeğiyle karşılaştık.
"ÖYLE BİR METİN OLSUN Kİ..."
Geçmişte aynı tespitlerle Meclis'te yeni bir Anayasa çalışması başlatmıştık. Tüm partilerden eşit sayıda üyenin katılımıyla bir komisyon kurarak ilk adımı atmıştık. Bu samimi adımımız CHP'nin işi yokuşa sürmesiyle akamete uğramıştı. Bugün artık hem vesayeti kırmış, hem darbe heveslilerine mesajını vermiş bir Türkiye var. Daha sağlam bir çatıya ihtiyaç var. Milletimizin samimi ilgisi ve yüksek beklentisi de yeni anayasayı kamuoyuna sunma konusunda cesaretlendirmiştir.
Anayasalar mümkünse toplumun tamamının ama kahir ekseriyetinin desteğini almak zorundadır. Tercihimiz tüm siyasi partilerimizin bu sürecin içinde yer alamsıdır. Bunun için sonuna kadar samimi bir gayret göstereceğiz. Ancak kimi siyasi partiler kendini sürecin dışında tutsa bile biz milletimizin yeni Anayasa çalışmalarının içinde olmalarını temin edeceğiz. Bunun için acele etmeden her kesimle istişareleri yaparak bir Anaysa metni ortaya çıkarmalıyız. Bu öyle bir metin olsun ki Türkiye Cumhuriyeti'nin 150'nci 200'üncü yılları kutlanırken, tarihi dönüm noktası olarak gösterilsin. Bu böyle bir metin olsun ki Anayasa literatüründe örnek gösterilsin.
2023'E SİVİL ANAYASA
Türkiye'ye 18 yılda Cumhuriyet tarihinde görülmemiş hizmetler kazandırmış bir kadro olarak ilk sivil Anayasa'yı kazandırmaya da hep birlikte nail olacağız. Bu konuda en önemli görev TBMM ve Cumhur İttifakı'na ve AK Parti'ye düşecektir. Cumhur İttifakı olarak tam bir anlayış içinde olduğumuzu görüyoruz.
İnsan Hakları Eylem Planı ile ve Anayasa konusunda özet bir çerçeve ortaya koyacağız. Siyasi partilere, akademisyenlere, STK'lara, medya kuruluşlarına çağrıda bulunuyorum. Gelin hep birlikte yeni Anayasa konusunda tekliflerimizi hazırlayalım ve tartışalım. Vizyoner bir bakış açısıyla, hüsnü niyetle bunları milletimizle paylaşalım. Nihai olarak milletimizin önüne en kapsayıcı, en ufku geniş, ülkeyi en uzun süre taşıyacak metni koyalım. Cumhuriyetin 100'üncü yılını darbe Anayasası ile değil, sivil Anayasa ile karşılayalım. Biz en yapıcı katkıyı sunmakta kararlıyız.
KORONAVİRÜS İLE MÜCADELE
Dünya salgın tehdidinin ve tedbirlerinin yol açtığı ağır sonuçlarla yüzleşiyor. Biz hem sağlık altyapımızın ve sistemimizin gücü, ekonomik ve sosyal tedbirlerle daha az hasarla atlatıyoruz. Batılı ülkeler baş etmek zorlanırken, biz salgın sonrası dönemi hazırlıklarına başladık. Salgından olumsuzluk etkilenen her vatandaşımızın sıkıntısını biliyoruz. Bu sıkıntıların çözümü için yeni destek programları geliştiriyoruz. Hiçbir vatandaşımızın kendisini sahipsiz hissetmemesi için tüm imkanları harekete geçirdik.
Polisimiz, bekçimiz, jandarmamız, öğretmemiz, imamımız vatandaşımızın evine kadar giderek yardımcı oluyor. Sosyal Koruma Kalkanı kapsamında verdiğimiz destekler 51 milyar lirayı geçti. Her kesimden insanımıza destek olmak için yüzlerce milyar liralık kaynağı milletimizin hizmetine sunduk. Sağlıkta hizmete açtığımız hastaneler bile birçok ülkenin toplam kapasitesini aşıyor. Ulaşım ve enerjide geldiğimiz seviyeyi herkes takdir ediyor.
İZMİR'DE BORÇLANMA TARTIŞMASI
İzmir'deki Çiğli Tramvayı temel atma töreninde konuşan CHP Genel Başkanı, belediyenin daha uygun şartlarda borçlandığını övünerek anlatıyordu. Belediye bu finansmanı izin aldığı dönemde gerçekleştiremediği için zaten şu anda böyle bir borçlanma iznine de sahip değildir. Ortada borçlanma izni bulunmadığı için belediyenin kredi kullanımız söz konusu değildir. Proje finansmanı ile tahvil ihraçları birbirleriyle ilgisi olmayan konulardır. Kılıçdaroğlu ekonomiden ve rakamlardan anlamadığı için hazinenin sağladığı uluslararası finansman kredi şartlarının daha uygun olduğunu da bilmiyor. Hepten cahil. Bunların hangi yalanlarını düzelteceğimizi bilmekten usandık. Bunları görünce bir anda 1994 yılında İstanbul Belediye Başkanlığına seçildiğimiz günleri hatırladık. Hazine ve Maliye Bakanlığı herhangi bir tahvil müsaadesi vermedikten sonra hiçbir belediye bu şekilde borçlanmaya gidemez. Bu sonunda bana gelir, benim de onaylamam gerekir. Ben onamadan bu dış borçlanmayı yapamaz. Bilmiyor. Hiçbir şeyi takip etmiyor. Bundan sonra da sen bu yanlışla gidecek olursan burada soru işaretleri artar.
İstanbul'u sokakları çöpten geçilmeyen, ulaşım felç, havası kirli, insanları sahipsiz bir şehir olarak devralmıştık. El ele verip, birkaç yıl içinde şehrin tüm sorunlarını çözüm yoluna koyduk. CHP belediyesinden devralmıştık. Bu meselelerin bazıları yeniden hortlamaya, CHP'li belediyelerin olduğu şehirlerde görülmeye başlandı.
Bu ülkede kimin hizmet siyaseti kimin eser siyaseti yaptığı, kimin de istismar, ideolojik bağnazlıkla milleti perişan ettiği ortaya çıkmıştır. Ayda bir bu tür bazı başlıklarda görüntülü konuşmalarımı gerçekleştireceğim. Bütün bunlarla beraber vatandaşımız gerçekleri bizzat ekranda izleyerek bizden de dinleyerek görecek. Başka çaremiz yok. Bunlarda yalan bol. Edep, adap böyle bir şey de yok. İzmir'in hlai ortada 35 yıldır sizde. Altyapı için bir şey yapmaz mı? İzmir tüm altyapısıyla çökmüş vaziyette. Siz ne yapıyorsunuz? Suyunuz yoktu, biz DSİ'ye verdiğim talimatla biz getirdik. Halk benim halkım. Biz onları susuz bırakamayız. Büyükşehirler suyu kendisi temin etmek zorundadır. İzmir'de böyle bir şey söz konusu değil.
İstanbul, Ankara temenni ederim ki kar falan geldi de toparladık işi. Her türlü sıkıntı olabilir. Barajları da biz yaptık. Bu barajlar sayesinde İstanbul susuzluğu yaşamıyor.
Kendi partisi içindeki tacizi, tecavvüzü kapatmaktan milletin derdine derman olamayanlar, bunun bedelini sandıkta verecektir. Beceriksizliği ve kötü yönetimi kendi seçmenini de isyan ettiren bu belediyecilik anlayışını milletimizin takdirine havale ediyoruz. CHP içindeki sağduyu sahibi insanlarıma sesleniyorum. Terör örgütleriyle yanyana geçmiş CHP, Kuva-i Milliye CHP'si midir? Hayır. Şu andaki CHP, siyasetteki nice önemli isimlerin CHP'si mi? ABD'den ve AB'den demokrasi dilenen, oradan kulağına üflneneleri siyaset sanan CHP, emparyalizme karşı yumruk sallayanların CHP'si mi? Bu sorulara cevap verilecekse ve evet ise bizim için mesele kapanmıştır. Hayır ise, iş işten geçmek üzeredir.
CHP'YE: "DAHA NE YAPACAKSINIZ?"
CHP'nin başındaki zat siyaset adı altında yüzsüz ve onursuz bir yöntemi partisine ve ülkeye dayatıyor. Aynı hezeyanları ısrarla tekrarlamasını acı bir tebessümle seyrediyoruz. Yalanla, iftira ile beslenen yüzü kızarmayan, siyasi ahlaktan nasipsiz bir karikatür tip ile, bir adamcağız ile karşı karşıyayız.
Kabinenin nasıl kurulduğunu idrak edemeyen bu zat, bakanların atamayla geldiğini sanıyor. Kasetle gelip, kasetle gitmiyor. Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Saf. Anayasa Mahkemesi'nin, Danıştay'ın önünde kamp kuran, her şeyi yargıya taşıyan bunlar değil miydi? Arbede çıkarmaktan, iç tüzük oyunlarına başvuran bunlar değil miydi? Daha ne yapacaksınız? Biz hiçbir partinin içişlerine karışmayız.
Geçmişte milletvekili ödünç verme sistemiyle siyaseti zehirleyen CHP, bu ülkeyi ve ilkelerimizi yerle bir etmiştir. Kiralık milletvekili vereceksin, İP kiralık milletvekili vereceksin. Bunlar bunu da yaptı. Son günlerde bu partiden ayrılanların hem eski partilerine hem bize yönellik eleştirilerini dinliyoruz. Bu eleştirilerde katıldıklarımız da var, katılmadıklarımız da... Diğer partilerden istifa edenleri coşkuyla karşılayanların CHP'deki istifaları yerden yere vurmasını ibretle takip ediyoruz.
KIBRIS'TAKİ GERİLİM: ÇILGIN TÜRKLERİ İYİ TANIYIN
Kıbrıs meselesi, Türk ve Kırbıs halklarının ortak davasıdır. Tüm çabalara rağmen kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuturulamadı. Türk tezinin yerel özerklik şeklinde ortaya konduğu görüşmeler 1971 sonuna kadar sürdü. 15 Temmuz 1974'te yaşanan Rum-Yunan darbesiyle son buldu. Kıbrıslıu kardeşlerimizin can güvenliğini sağlamak için gerçekleştirdiğimiz Barış Harekatı ve Kıbrıs Cumhruiyeti kuruldu. 1960'larda Kıbrıs Türk tarafına otonomi tanımayan Rumlardır. 1970'lerde iki toplumlu federasyonu kabul etmeyen yine Rumlardı. Amaçları bu süreçte Kbırıs Türk tarafının elde edebileceği hakları, üye olmadığı AB içinde aşındırarak adayı tek başlarına yönetmekti.
İşte bunlar tek millet, hiçbirt zaman sözlerinde durmadılar, bundan sonra da durmayacaklar. Ben açıklama yapıyorum 'Miçotakis ile görüşebilirim' diyorum, o meydan okuyor. İstikşafi konuşmalar başlasın dedik, şimdi Atina'da yapılacaktı. Miçotakis meydan okudu. Sen meydan okuduktan sonra seninle nasıl bir araya gelelim? Önce haddini bileceksin. Sende barış arayışı varsa sende haddini bil, meydan okuma. Masadan kaçtın, biz masadaydık. Bu şekilde gitmesi halinde biz senin masaya oturamayız. Neyinize güveniyorsunuz? Eğer bir yerlerden destek geleceğine inanıyorusanız, yanılıyorunuz. Türkiye yerindedir, gereğini yapmasını da bilir. Bak sen bazı dağlara güveniyorsun o güvendiğin dağlara kar yağdı, hiçbirinden fayda gelmez. Biz kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. Çılgın Türkleri iyi tanıyacaksın.
Bugün Fuat Bey ile beraber KKTC'ye gidiyor ve KKTC'de geniş bir çalışmayı başlatacağız. Süratle de bu çalışmalarla KKTC'yi yeniden ayağa kaldıracağız. Maraş'tan Dip Karpaz'a kadar Ulaştırma Bakanlığımız içinde olacak, burada yoğun bir çalışma içine gireceğiz. Kuzey Kıbrısı çok modern bir devlet olarak hayata katacağız."