Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Cumhurbaşkanlığı makamına hakareti ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmek hiçbir zaman mümkün değildir. Bu, dünyanın hiçbir yerinde varit olan bir şey değildir" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Türkiye-Suriye sınırında oluşturulması planlanan "güvenli bölge" çalışmalarını hatırlatarak, "Cerablus ile Mare arasındaki bölgede 90 ya da 110 kilometrelik bir tane terörden arındırılmış bölge konusu vardı. Acaba birden fazla bölge üzerinde mi çalışılıyor?" sorusuna yanıt veren Kalın, "Bir ya da birden fazla güvenli bölge, terörden arındırılmış bölge oluşturulması meselesi bizim baştan beri savunduğumuz bir görüş. Maalesef son 1.5 yılda özellikle mülteci krizinin bu noktaya gelmesiyle yaşanan hadiseler görüşlerimizin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha teyit etti. Terminoloji konusunda şöyle, böyle denilebilir, farklı terimler kullanılabilir ama herkes orada bir terörden arındırılmış, hem DEAŞ teröründen hem Esed rejiminin varil bombalarından ve kimyasal silahlarından hem de diğer milis güçlerin operasyonlarından arındırılmış bir güvenlikli bölgenin oluşturulması konusunda hemfikiriz. Bunun operasyonel detayları şuanda konuşulmaya devam ediyor" yanıtını verdi.
EĞİT-DONAT PROGRAMI
Eğit-donat programı konusundaki son durumu aktaran Kalın, "Bununla ilgili hazırlıklar devam ediyor. Tabii orada askeri, teknik birçok konu var. Yani bu insanların alınması, eğitilmesi, sahaya gönderilmesi... Ardından onların orada güvenliğinin sağlanması gibi önemli hadiseler var. O askeri detaylara girmeyeyim ama eğit-donat programının başarılı bir şekilde hayata geçirilmesi konusunda çalışmalarımız devam ediyor" dedi.
AK PARTİ KONGRESİ'NE YÖNELİK İDDİALAR
Geçtiğimiz hafta sonu yapılan AK Parti 5. Olağan Büyük Kongresi öncesi basına yansıyan "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanı Binali Yıldırım'ın AK Parti başkan adaylığıyla ilgili imza topladığı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın buna destek verdiği" iddiası ile "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AK Parti MKYK listesine müdahil olduğu" iddialarına yanıt veren Kalın, "AK Parti'nin kongre süreci ve diğer konular birer iddia. Benim şimdi iddialar konusunda spekülatif şeyler söylemem doğru olmaz. Her şeyden önce AK Parti'ye kongresi ve MKYK'sı hayırlı olsun. İnşallah ülkemizin en büyük siyasi partisi olarak şuanda bundan sonra da ülkemizin huzuru, barışı, güvenliği için hizmet etmeye devam ederler. Önümüzde bir seçim süreci var ondan sonra belki tablo biraz daha netleşecek" ifadelerini kullandı.
MÜLTECİ KRİZİ
"Özellikle Müslüman ve zengin olan Körfez ülkelerinin mültecileri niçin almadığı konusundaki tepkiler var. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Kalın, "Orada tablonun bu şekilde yansıtıldığından biraz daha karmaşık olduğu kanaatindeyim. Her şeyden önce Körfez ülkelerinin mültecilere yaptığı insani ve mali yardımları biliyoruz. Bizim ülkemizdeki mültecilere de Suudi Arabistan ve Katar başta olmak üzere Körfez ülkeleri ciddi yardım yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Aynı şekilde Ürdün, Lübnan ve Mısır'da çok zor şartlarda bulunan Suriyeli mültecilere yardım ettiklerini de biliyoruz. Bunlar rakamlarıyla sabittir. Neden yeteri kadar almadıkları meselesine gelince orada Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkerinin yaptığı açıklama, önemli sayıda mülteci aldıkları ama bunları belli kamplarda, şuralarda, buralarda biriktirmedikleri ya da toplamadıkları için çok görünür olmadığına dair açıklamaları var. Bir eleştiri konusu olarak bu tabii ki tartışılmalı ama mülteci krizi şuanda küresel bir kriz haline gelmiş durumda. Herkesin üzerine düşen sorumluluklar var. Tabii ki herkes gücü ölçüsünde bu sorumluluğu yüklenmek durumundadır" açıklamasında bulundu.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN MEYDANLARA İNECEK Mİ?
1 Kasım'da yapılacak Milletvekili Genel Seçimi öncesinde "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meydanlara ineceği ve bu kapsamda yurt içinde vatandaşlarla bir araya geleceği, yurt dışında gurbetçi vatandaşları ziyaret edeceği" iddiasına yanıt veren Kalın, şunları kaydetti:
"Meydanlara inme ifadesi artık kodlu bir ifade haline geldi, çok anlam yüklenen bir şey haline geldi. Halkın oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanımız var şuanda ve Anayasanın kendisine verdiği yetkiler çerçevesinde görevini ifa etmektedir. Bunun en önemli ayaklarından bir tanesi tabii ki milletimizin her kesimiyle kucaklaşmaya devam etmesi, onlarla beraber olmasıdır. Bu bazen Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde muhtarlarla buluşma, bazen il ziyaretleri, bazen açılışlar, bazen vatandaşlarımıza hitap şeklinde olur. Yurt içinde, yurt dışında vatandaş buluşmaları şeklinde olur. Burada bir defa Cumhurbaşkanımızın halkla her buluşmasını, "bakın, bir seçim kampanyası yürütüyor, siyasi bir faaliyetin içinde" gibi yansıtılmasını çok kasıtlı, yanlı bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz. Cumhurbaşkanımız halkın içindedir, milletin içinden gelmiştir, milletin içinde olmaya da devam etmektedir. Siz onu bazen onbinlere hitap ederken görürsünüz, bazen bir taksi durağında taksicilerle çay içerken, bazen bir simitçiyle simit yerken, bazen bir çat kapı eve yapılan ziyaretlerde görürsünüz. Yani bunları siyasi hayatının her döneminde bu şekilde hayata geçirmiş bir liderin kalkıp şimdi bu tür eleştiriler ya da değerlendirmeler var diye milletle olan temasını ortadan kaldırmasını, kesmesini bekleyemeyiz. Böyle bir şey söz konusu değil... Sayın Cumhurbaşkanımızın önümüzdeki haftalarda, aylarda yapacağı yurt dışı ziyaretlerinde bu tür buluşmalar olabilir."
"ABD ZİYARETİYLE KESİNLEŞEN TARİH SÖZ KONUSU DEĞİL"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyaretinin G-20 Liderler Zirvesi öncesi gerçekleşme ihtimalini soran gazeteciye Kalın, "G-20 öncesi aslında Sayın Cumhurbaşkanımızın şöyle bir hedefi vardı: G-20 Zirvesi öncesi bütün G-20 ülkelerini ziyaret ederek ya da liderleriyle görüşerek G-20 gündemini beraber, ortak inşa etmek. Tabii ülkemizde yaşanan hadiseler üzerine bu ziyaretlerin bazılarını iptal etmek ya da ertelemek durumunda kaldık. ABD ziyareti her an gündemde olabilir. Kesin bir şey diyemiyorum, tarihler üzerinde çalışılıyor. G-20 öncesi veya sonrası olabilir ki Sayın Obama ile her halükarda bir araya gelecekler. Ziyaretle ilgili şuan kesinleşmiş bir tarih henüz söz konusu değil" karşılığını verdi.
DOĞAN GRUBUNA YÖNELİK SORUŞTURMA
"Doğan grubuna yönelik soruşturmalar söz konusu. Basın ve ifade özgürlüğü anlamında bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine ise Kalın, "Doğan Medya'ya yapılan ya da başlatılan hukuki süreçle ilgili benim bir yorum yapmam doğru olmaz. Bu bir hukuki süreçtir, gerekçelerini bir görelim. Yani adli makamlar ne diyorlar, ne tür iddialarla bu soruşturmaya başladılar. Tabloyu net gördükten sonra değerlendirme yapmak daha isabetli olur" dedi.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, BRÜKSEL'DEN SONRA JAPONYA'YA GİDECEK
Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın programına ilişkin, "G-20 ülkelerini ziyaret kapsamında Japonya'ya Brüksel'den bir ziyaret planlanıyor. İki ay önce planlanmış bir ziyaretti. Bir şey olmazsa o ziyareti de gerçekleştireceğiz. Bu arada ülkemize de gerek Avrupa'dan gerek diğer kıtalardan ziyaretler devam edecek, ediyor" bilgilerini paylaştı.
"HİÇ KİMSE BUNLARI BASIN ÖZGÜRLÜĞÜYLE AKLAMAYA ÇALIŞMASIN"
"Sayın Cumhurbaşkanı'nın terörle mücadeledeki tavrı bu kadar net ortadayken şehit cenazelerine bizzat katılırken bir derginin kapağında kendisinin şehit cenazesinin önünde selfie çektirirken bir fotoğrafla yayınlanması bir basın özgürlüğü müdür? Bu konudaki yorumunuzu alabilir miyiz?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Öncelikle Cumhurbaşkanlığı makamına hakareti ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmek hiçbir zaman mümkün değildir. Bu dünyanın hiçbir yerinde varit olan bir şey değildir. İkincisi terör örgütünün dolaylı ya da doğrudan propagandasını yapmak da demin İspanya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerden örneklerini, rakamlarını verdim ki onların yaptıkları, bu yapılanların yanında çok çok daha hafif kalmaktadır. Bu da asla ifade özgürlüğüyle basın özgürlüğüyle ilişkilendirilebilecek bir şey değildir. Türkiye şuanda bir terörle mücadele sürecinden geçiyor. Burada herkesin üzerine düşen hassasiyeti net bir şekilde ortaya koyması gerekir. Burada küçük siyasi hesaplarla küçük siyasi puanlar elde etmek için, skor yapmak için Cumhurbaşkanlığı makamına saldırmak siyaset falan değildir. Cumhurbaşkanlığı'na saldırarak, Cumhurbaşkanımızın şahsına ve ailesine saldırarak medyada ilgi odağı olmaya çalışmak da gazetecilik falan değildir. Bu bildiğiniz aktivizmdir, militarizmdir başka bir şeydir. Onunla ilgili dünyada az çok bu işin standartlarını hepimiz biliyoruz.
Her gün Cumhurbaşkanının şahsına, Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret ederek, saldırarak tahkir etme girişimlerinde bulunarak hiç kimse bunları basın özgürlüğü diye aklamaya çalışmasın. Eleştiri konusunda bizim hiçbir sorunumuz yok. Bunları özgür bir şekilde ifade edebilirsiniz. Bunlar medeni bir üslup içinde, kişiselleştirmeden, kişilik cinayetine yönelmeden, kimlik suikastine yönelmeden bunları yapabilirsiniz. Bu her demokratik, medeni toplumun gayet doğal bir unsurudur. Bu konuda da Türkiye'de son derece canlı bir tartışma ortamı vardır. Yani her görüş rahatlıkla ifade edilebilmektedir. Ama bazen öyle bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz ki adeta terörle mücadele ettiği için devleti suçlayan söylemlerin öne çıktığını görüyoruz, teröristle mücadele ettiği için devletin töhmet altında bırakıldığı, güvenlik birimlerimizin töhmet altında bırakıldığı tabloyla karşı karşıya kalıyoruz. Teröristle mücadele edeni adeta eşitleyen, onu aynı kefeye koyan yaklaşımların olduğunu görüyoruz. Bunların hiçbirisi terörle mücadelede zaaf unsuru olarak tolere edilebilecek şeyler değildir. Bu süreçte herkesin üzerine basın kuruluşlarından stklara, kanaat önderlerinden vatandaşlarımıza, din adamlarımızdan toplum liderlerimize büyük sorumluluklar düşüyor. Hepimiz bu sorumluluğun bilincinde hareket etmek durumundayız."