CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en derin krizlerinden birisini yaşıyor" dedi.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Düzce'ye gelerek partililerle buluştu. Parti binasında Düzce'de eylem yapan kadınlara destek vermek için şehre geldiğini hatırlatan Kemal Kılıçdaroğlu, Başkanlık Sistemi ve Anayasa hakkında da değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'nin tarihin en derin krizlerinden birini yaşadığını öne süren Kılıçdaroğlu, "Geçen yasama döneminde 60 madde üzerinde anlaştık. Yargı Bağımsızlığı ile ilgili maddeleri de oraya koyalım getirin, çıkaralım meclisten dedik. Olmayacağını söylediler. İlla başkanlık olacak. Niye Başkanlık olacak? Güçler ayrılığı yani yasama, yargı ve yürütmeyi kuvvetlendirelim diyorlar, getirin kuvvetlendirelim. Sorumsuz kişilerin hesap verdiği bir ortamda demokrasi vardır. Adaletin olduğu bir yerde demokrasi vardır. Bunun için hepimize görev düşüyor. Bana da görev düşüyor. Bir partili olarak size de görev düşüyor" dedi.
"TÜRKİYE BUGÜN BİR FELAKETİN EŞİĞİNDEDİR"
Türkiye'de 2002 yılında terör olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, gelinen noktada Türkiye'nin kan gölüne döndüğünü öne sürdü. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Her gün şehitlerimiz geliyor. Sorumlusu kim? Terör örgütü ne zamandan beri sorumluluk üstlenmeye başladı. Akıl var mantık var. Ülkeyi yönetenler sorumlu olanlardır. Siyasi sorumluluk diye Anayasa'da bir kavram vardır. Bunların hepsini anlatmamız lazım gelir. Eski kavgaları bir tarafa bırakacağız. Vatandaşa oturup anlatmamız lazım gelir. Kahvelerde, ev gezmelerinde, sokakta, caddede bunları anlatmamız lazım gelir. Türkiye şu anda yönetilmiyor. Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en derin krizlerinden birisini yaşıyor. Türkiye'nin yöneticisi kim? Birisi açıklama yapıyor, "Ben devletin ve hükümetin temsilcisi olarak açıklama yapıyorum" diyor. Öbürü de "Tamam devletin temsilcisisin ama hükümetin temsilcisi de benim" diyor. Kendi aralarında anlaşamıyorlar. Bunlar nasıl ülkeyi yönetecekler. Yönetemedikleri için ülke bugün kan gölüne dönmüş durumda. Yönetimin değişmesi lazım gelir. Devlet akılla yönetilir. Bilgi ile yönetilir. Birikim, irfan, ahlakla yönetilir. Ahlaki değerleri sıfırlanmış bir yönetim anlayışı Türkiye'yi felakete götürür. Türkiye bugün bir felaketin eşiğindedir. Bunu gayet açık ve net söylüyorum."
"İKİ YÜZYILLIK PARLAMENTER DENEYİMİMİZ VAR"
Anayasa tartışmalarında tavırlarının açık ve net olduğunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, parlamenter sistemin önünde engel olduğu takdirde birlikte kaldırabileceklerini sözlerine ekledi. Başkanlık sistemine karşı olduklarını ifade eden CHP Lideri, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ortada bir tartışma gidiyor. Anayasa tartışması. Bizim düşüncemiz gayet açık ve net. Biz geleneklerimize bağlı bir partiyiz. Kendi tarihimize ve köklerimize bağlı bir partiyiz. İki yüz yıllık bir parlamenter deneyimimiz var. Osmanlı'dan başlayıp bu güne kadar sürüyor. Şimdi bunun tamamını çöpe atıp patronlu başkanlık sistemini getirelim. Biz de diyoruz ki bu doğru değildir. Bize "İlla masaya oturalım" diyorlar. Ön yargısız oturun diyorlar, bizim bir ön yargımız yok ki. Siz de söylüyorsunuz biz de söylüyoruz masada neyi konuşacağız. Havanda su dövmenin bir yararı yok. Biz düşüncemizi gayet açık ve net söylüyoruz. Gelin parlamenter sistemin önünde bir engel varsa hep beraber kaldıralım. Bu sistemi bozan kim? 12 Eylül ve 12 Mart'ta ve daha sonraki iktidarlar döneminde çıkarılan darbe yasalarını tahkim eden yasalar. Gelin bunları kaldıralım. Gayet açık ve net söylüyoruz. Kendilerine şu örneği de veriyorum. Milletin vekillerini millet seçiyor mu? Hayır. Oturuyorlar Ankara'da listeyi hazırlıyorlar, milletin önüne koyuyorlar. Bunlara oy vereceksin diyorlar? Oy vermezsen ayrıca ceza yazalım diyorlar. Bunun Anayasa ile bir ilgisi var mı? Hiçbir ilgisi yok. Bunu ön gören kanun hangisi? Darbe döneminde çıkarılan seçim kanunlarıdır. Yüzde 10 seçim barajı Anayasa maddesi değil. Kaldıralım. Milli İrade diyorsun gel Milli İrade meclise yansısın. Yüzde 1 oy alan partinin bile vekili olsun. Madem Milli İrade diyorsun, milli iradeyi yeri gelince hiç dikkate almıyorsun. Milleti de dikkate almıyorsun. Ne olacak? Bir kişi uğruna iki yüz yıllık tecrübeyi çöp sepetine atacağız. Böyle bir sistem mi olur? Oturup neyi konuşacağız? Şimdi bakın Sayın Davutoğlu'na da söyledim. Siz bu Anayasa dolayısıyla karşılaştığınız bir zorluk oldu mu? Hayır dediler. Anayasa'da yazılı, diyor ki "Basın Hürdür Sansür Edilemez." Bugün basın hür mü? Hür olmadığı gibi sokaktaki vatandaşa sorun o da söylüyor. Peki sorun Anayasa'da mı? Hayır. Sorun Anayasa'da değil uygulanan kanunlarda. Doğru haber yaptı diye gazeteci hapse mi atılır? Allah aşkına. Yine Anayasa da yazıldı. Diyor ki, "Yargı Bağımsızdır. Hiçbir Organ, Hiçbir Makam, Yargıya Emir ve Talimat Veremez." Peki bu gün yargı bağımsız mı? Emir ve talimat veriliyor. Yine Anayasa'da yazıyor. Diyor ki "Herkes mahkeme kararlarına uymak zorundadır." Ülkemin Cumhurbaşkanı "Ne Anayasa Mahkemesi" diyor. "Ben ona itibar da etmiyorum, ben ona uymuyorum, uymayacağım" diyor. Siz şimdi vatandaşa diyeceksiniz ki "Kanununa uy." O da diyecek ki "Ülkemin Cumhurbaşkanı uymayacaksa bana niye uy" diyorsun. Böylesine bir dönem Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanmadı. Cumartesi günü Ankara'da bir toplantı yapıyoruz. Bütün sivil toplum örgütlerini davet ettik. Sorun bir Türkiye sorunudur."
"BİZ HALKIN PARTİSİYİZ"
Düzce'de çöpün kaldırılması için eylem başlatan köylü kadınlara destek verdiğini ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, halkın partisi olduklarını söyledi. Partililere seslenen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Hepinize şükran borçluyum. Güzel bir günde beraberiz. Türkiye'nin ve Düzce'nin sorunları var. Siyasetçi olarak bütün sorunlara ilgi göstermek ve çaba harcamak zorundayız. Bugün buraya gelişimin temel nedeni, Düzce'de üç köyde kadınların yaptıkları bir eylemdir. Aylardır yapıyorlar. Ama seslerini duyuramadıklarını söylüyorlardı. Kadınların yaptığı Türkiye'ye mal olması ve onların seslerinin duyurulması benim görevlerinden birisidir. Çünkü bizim ismimiz Halk Partisidir. Halk partisiysek halkın sorunlarına ilgi göstermek zorundayız. O kadınlar kendi köylerine sahip çıkıyorlar. Kendi doğalarına sahip çıkıyorlar. Çocuklarına, ağaçlarına sahip çıkıyorlar. Diyorlar ki "Bizi bir felaketten kurtarın." Bir kadının anlatımı şuydu, "Bizim acaba kedi kadar değerimiz yok mu? Televizyonlarda izliyoruz. Kedi veya köpek yavrusu, herhangi bir şekilde bir yere sıkıştığında oraya insanlar gidiyorlar. Makineler gidiyor. Kurtarma ekipleri gidiyor. Bir kediyi kurtarmak için. Kurtarsınlar elbette, bunu yapmalıyız. Ama biz aylardır burada perişan vaziyetteyiz" diyorlar. Evet haklılar ve biz de onların bu haklı taleplerini kamuoyuna duyurmak için buraya geldik. Onları yürekten kutluyorum. Onları bir Salı toplantısında Ankara'ya beklediğimi de söyledim. Gelecekler Ankara'ya ve ben bir mikrofonu onlara vereceğim. Çünkü biz halkın partisiyiz. Ve onların sorunlarını çözmek zorundayız."