Başbakan Erdoğan, AK Parti Adana İl Kongresi'nde partililere hitap etti.
Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
80 vilayette kardeşlik içinde ürettiğimiz eserleri aynı oranda Adana'ya da kazandırdık. Cumhuriyet tarihimizin görülmedik yatırımlarını gerçekleştiriyoruz.
Ey CHP, MHP, BDP belediyelerinizde hangi büyük yatırımları götürdünüz? Ne yaptınız ne ürettiniz. Yerel yönetimde başarılı olamayanların devlet yönetiminde başarılı olması mümkün değil. Bunların belediyelerinde bizzat kendilerinin itiraf ettiği yolsuzluk var. CHP'ye bugün de bir şey söylemeyeceğim. İçlerinde kavga, çatışma zaten onlara yetiyor.
MHP'ye de söyleyecek sözüm yok, sayın Bahçeli arabasıyla poz verirken ne dedi; araba da eski biz de eskiyiz dedi. Bu MHP'nin durumunu özetliyor. BDP'ye bir çift sözüm var. Bunların belediye başkanları görev yapıyor. Üç yıldır taş üstüne taş konmamış. Hakkari'de şehrin ortasından kanalizasyon akıyor. Benim Hakkari'de yaşayan kardeşim bu kokuları çekmeye mahkum mu? Çöpler şehrin ortasında duruyor. Özgürlükten bahseden BDP'nin yöneticileri biraz da insana saygıdan bahsetseler daha iyi olacak.
Korkutarak, duygularını istismar ederek oradaki insanların oyunu alacaksın, yapman gerekenin asgarisini bile yapmayacaksın. Bu beyefendilerin, hanımefendilerin çok daha önemli meseleleri var. Kürtlerin acıları bunların derdi değil, tahrik siyaseti yapıyorlar. BDP'nin eşbaşkanları dağa çıkmış PKK'lı asla teslim olmamalı diyor. Bunların vicdanları iflas etmiş. Dağdaki teröristin, robota çevrilmiş gençlerin kanından besleniyorlar. Bir insan böyle bir açıklama yapmaz. Dünyanın hiçbir yerinde terörü öven birine aklı başında denmez, denemez.
Kandırılıp dağa çıkarılan o gençlerin hangi ortamda yaşadıklarını artık biliyoruz. O gençler yerin 150 metre derinliğinde yaşamaya mahkum ediliyorlar. Kaçma fırsatı bulduklarında da öldürülüyorlar. İnsanlık dışı koşullarda yaşadıklarını biliyoruz. Örgütteki baskıya isyan edip kaçan, yakalanınca işkenceyle öldürülen, annelerden babalardan saklanarak bilinmeyen yerlere gömülenleri artık hepimiz biliyoruz. Yüzlerce anne gözlerini dağ yoluna dikmiş ama bu savaş baronları asla teslim olmasınlar diyerek Kürtlerin acısıyla adeta salga geçiyorlar. Askerin operasyon yaptığı bölgelerde askerin, polisin önüne dikiliyorlar. Bu kadar cesaretiniz var da neden intihar bombacılarının önünde canlı kalkan olmuyorsunuz?
Güvenlik güçlerinin değil, kalleş intihar bombacılarının önünde canlı kalkan olun. İşte bunu yapamazlar. Bunlar nifak ve tahrik içermeyen hiçbir söz söyleyemezler. Benim Hakkarili kardeşimi pisliğe mahkum ediyor, arkalarına terör örgütünü almak suretiyle cambaza da bak diyor. Birileri hükümet güvenlik politikalarına yeniden döndü diyerek terörle mücadeleyi engellemeye çalışıyor. Biz sadece güvenlik politikalarını tek çare görmedik. Topraklarımıza yönelik her türlü saldırıya, her teröriste karşı yılmadan, yıkılmadan mücadele edeceğiz. Fakat siyasette samimiyseler müzakere ettik, etmeye devam edeceğiz. Mücadele başka müzakere başka. Vatana ve bayrağa yönelen her saldırıya misliyle cevap vereceğiz. Bunları yaparken demokrasiden, hukuktan asla taviz vermeyeceğiz.
Ulusal ve resmi bayramlarla ilgili spekülasyon yapıldı. Bunu geçenlerde yeniden belirledik. Daha önce üç ayrı yönetmeliğe göre yapılyordu. En basit bir törende dahi kamu kurumları ve çocuklarımız seferber ediliyor. Bütün milletin malı olan 29 Ekim ve 30 Ağustos gibi bayramların yükü askerimizin omuzuna yıkılmıştı. Bayramlarımızın üzerindeki askeri görüntüyü kaldırıyoruz. Bu etkinliklerin gerisindeki milli ruha uygun şekilde bir düzenlemeyi bugün hayata geçirmiş bulunuyoruz. Daha sade ve özlü kutlamalar yapılmasını sağlayacağız. 29 Ekim ve 30 Ağustos'ta hem cumhurun başı hem de başkomutanımız olması hasebiyle tebrikleri cumhurbaşkanımız kabul edecek, resepsiyonu da o verecek.
Bizim hiç kimsenin toprağında gözümüz yok ama Osmanlı'dan aldığımız güçle, ilhamla mağdurlara, mazlumlara kucak açmış bir millet olarak mazlamun hakkını savunmaya devam edeceğiz.