Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aşı pasaportu tartışmalarına değinerek, "DSÖ'ye üye herhangi bir ülkenin bu örgütün onayladığı bir aşıyı kabul etmemesinin izahı yoktur. Aşılanmış ve aşılanmamış olanlar arasında yeni tür ayrımcılığa yol açılmamalı" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:
Koronavirüs salgını dünyada en büyük mutluluğun sağlık olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatmıştır. Türkiye olarak bu anlayışla salgının ilk günlerinden itibaren elimizdeki imkanları vatandaşlarımızla beraber dost ve kardeş ülkeler için de seferber ettik. Temel sağlık ekipmanları ve araçlarının hızlı bir şekilde geliştirilmesi, üretilmesi ve dağıtılmasını sağladık. 158 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa yerli solunum cihazları da dahil muhtelif kalemde tıbbi cihaz ve ekipmanı gönderdik.
Gelişmekte olan bazı ülkelerin üretim kapasitelerini güçlendirmek için kişisel koruyucu malzeme üretilmesine yönelik eğitim programları düzenledik. Dezavantajlı grupların ihtiyaçlarına özel önem verdik. Ülkemizde misafir ettiğimiz 4 milyon sığınmacının sağlık hizmetlerine erişimini kesintisiz sürdürdük.
"27 MİLYONDAN FAZLA AŞILAMA GERÇEKLEŞTİRDİK"
Bugün itibarıyla 12 milyonu ikinci doz olmak üzere toplam 27 milyondan fazla aşılama gerçekleştirdik. Yerli aşı üretim çalışmalarımızı da devam ettiriyoruz. Öte yandan aşıya erişim konusunda küresel ölçekte ciddi adaletsizlikler yaşandığını görüyoruz.
"YERLİ AŞIMIZI HAZIR OLUR OLMAZ TÜM İNSANLIĞIN İSTİFADESİNE SUNACAĞIZ"
Dünya genelinde şimdiye kadar tatbik edilen aşıların yüzde 80'i yüksek veya üst-orta gelirli ülkelerce kullanıldı. Gelişmiş ülkelerde nüfusun çoğunluğu en az bir doz aşılanmışken, Sahra Altı Afrika'da bu oran yüzde 1'i dahi bulmadı. Benzer vahim tablolar dünyanın 100'e yakın ülkesinde de yaşanıyor.
Türkiye olarak bugüne kadar elimizdeki aşıları diğer ülkelerle paylaşmaya gayret ettik. Yerli aşımızı hazır olur olmaz vatandaşlarımızla beraber inşallah tüm insanlığın istifadesine sunacağız. Çok taraflı finansal kuruluşların ve girişimlerin aşıya adil erişim konusundaki çabalarını destekliyoruz.
"TURİZMİN ÖNÜ AÇILMALIDIR"
Salgınlara karşı alınacak kontrol tedbirleri, koordineli ve orantılı olmalı, sağlık ve ekonomi arasındaki hassas dengeyi gözetmeli ve Dünya Sağlık Örgütü'nün merkezi konumunu pekiştirmelidir.
"AŞILANMIŞ VE AŞILANMAMIŞ OLANLAR ARASINA YENİ DUVARLAR ÖRÜLMEMELİ"
Bu bağlamda aşılanmış ve aşılanmamış olanlar arasında yeni duvarlar örülmesine ve yeni tür bir ayrımcılığa yol açılmamalıdır.
Dünya Sağlık Örgütü'ne üye herhangi bir ülkenin, bu örgütün onayladığı bir aşıyı kabul etmemesinin izahı yoktur. Uluslararası seyahatler ve turizmin önü gerekli sağlık ve hijyen şartları sağlanarak açılmalıdır.
"YÜRÜTÜLEN REFORM SÜRECİNE BİZ DE DESTEK VERİYORUZ"
Küresel sağlık sisteminin güçlendirilmesinin yolu Dünya Sağlık Örgütü'nün merkezi rolünün tahkim edilmesinden geçiyor. Bu amaçla yürütülen reform sürecine biz de destek veriyoruz.
Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek için hızlı tespit, erken uyarı ve yakın bilgi paylaşımı önemlidir. Salgın, ülkemizde henüz vaka görülmeden yakın takip altına alınmış, Bilim Kurulu'muz ilk vakanın tespitinden yaklaşık 2 ay önce faaliyete geçmiştir. Milli operasyon merkezlerimiz arasında bir koordinasyon mekanizması tesis edilmesi, tahliyeler ve acil tıbbi ihtiyaçlar gibi çalışmaların eşgüdümü bakımından faydalı olacaktır.
"SAĞLIK BİR AYRICALIK DEĞİL, HERKES İÇİN BİR HAKTIR"
G-20 ülkeleri arasında İyi Uygulamalar Veri Bankası kurulması gelecekteki krizlere karşı önlem alınmasını kolaylaştıracaktır. G-20 platformu olarak hayata geçirdiğimiz borç ödemelerinin ertelenmesi girişimi de salgının küresel bir borç krizine dönüşmesine mani olmuştur.
Son bir buçuk yılda yaşadıklarımız, bizlere uluslararası sistemde görülen aksaklıkları gidermek ve daha adil bir düzen inşa etmek bakımından çok güçlü bir ders vermiştir. Sağlık bir ayrıcalık değil, herkes için bir haktır. Evlatlarımıza daha adil, daha yaşanabilir, daha müreffeh bir dünya bırakmak hepimizin ortak görevidir. Türkiye olarak böyle bir dünyanın tesisi için çalışmayı sürdüreceğiz.