Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile ortak basın toplantısı düzenledi.
Erdoğan, Rum gazetecinin Ruhban okulu ile ilgili sorusuna “Atina’da yıkılmış iki camimizin yapılmasını istedim, hala adım atılmadı. Sizde bana Ruhban okunu soruyorsunuz. Açmak sorun değil ama siz sözünüzde durmuyorsunuz. Hep ‘ver’ ağacının altında duruyorsunuz sizde hiç ‘al’ yok" şeklinde yanıt verdi.
Erdoğan, birkaç yıl önce Gökçeada'da, Rum vatandaşı olan ve AK Parti'nin adadaki teşkilatında çalışan bir gencin yanına geldiğini, bir Türk kızına aşık olduğunu ancak ailesinin istemediğini söylediğini, kendisinin de gencin babasıyla görüşerek neden engel olduğunu sorduğunu, babanın da "gelenek" diyerek yanıt verdiğini anlattı. Ailenin diğer çocuklarının ABD'de yaşadığını öğrendiğini dile getiren Erdoğan, baba ile aralarında geçen diyaloğu şöyle aktardı:
"(Niye onları Türkiye'ye getirmiyorsun) dedim, (Gelmiyorlar artık, biz de burayı terk edemiyoruz) dedi. Bunu niye söylüyorum: bizim kapımız geçmişteki Rum vatandaşlarımıza da açık, bundan sonra gelenlere de açık. Biz bu konuda rahatız. Fakat şunu söylemem lazım: Biz gayrimenkuller noktasında, Rum vakıflarının Türkiye'de ne kadar gayrimenkulü varsa aynı şekilde Musevi, Ermeni vakıfların, hepsini ödemeye başladık. Şu ana kadar ödediğimiz yaklaşık 2 buçuk milyar doları buldu. Bunları ödemeye de devam ediyoruz. Bazılarının gayrimenkullerini kendilerine teslim ediyoruz, gayrimenkul teslimleri de devam ediyor."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile düzenlendiği ortak basın toplantısında soruları yanıtladı.
"Türkiye'nin Kıbrıs sorununun çözümünde, garantörlük başlığı dahil olmak üzere vazgeçilmezleri nelerdir" sorusunu Erdoğan, "Biz tribünde bir seyirci değiliz adı üzerinde garantör ülkeyiz. Garantör ülke olduğumuza göre Kuzey Kıbrıs'taki gelişmelerle ilgili her zaman elimiz Kuzey Kıbrıs'ın üzerindedir ve buraya yönelik söyleyecek sözlerimiz her zaman vardır ve bundan sonra da olacaktır" diye yanıtladı.
Kabul edilemez şeyler bulunduğuna işaret eden Erdoğan, "İki devletli bir çözüm kabul edilmediği sürece buna bizim sıcak bakmamız asla mümkün değildir. Federal bir yapıyı buna bina ederek kabul etmek mümkündür. Aksi takdirde böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değildir" dedi.
Siyasi eşitliğin önemine dikkati çeken Erdoğan, "(Siz bizim arkamızdan gidin, biz sizin önünüzden gidelim) böyle bir şeyi bize kimsenin dayatmaya hakkı yoktur. Böyle bir şeyi kabul etmek de asla mümkün değildir. Bundan sonraki süreçte de garantör ülke sıfatıyla bunu kararlı bir şekilde sürdüreceğiz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuzey Kıbrıs'ın her geçen gün gelişeceğine, kalkınacağına, büyüyeceğine ve güçleneceğine dair inancını dile getirerek "Yeter ki Kuzey Kıbrıs'taki kardeşlerim bu noktadaki gücünü, birlik, beraberlik içinde yürütsün, takip etsin. Kendi içinde çok basit çelişkilerle bir yara almasın. Bunu almadığı sürece evelallah gelecek Kuzey Kıbrıs'ındır. Buna hiç şüphem yok" ifadesini kullandı.
"BANA BÖYLE BİR MEKTUP ULAŞMADI"
Cumhurbaşkanlığı devir teslim töreninde Yunanistan Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos'un "sürece daha etkin katılması" talebini içeren bir mektup getirdiği yönünde iddialar bulunduğunun sorulması üzerine Erdoğan, kendine böyle bir mektup ulaşmadığını bildirdi.
Ruhban Okulunun açılmasıyla ilgili soru üzerine de Erdoğan, birkaç yıl önce Gökçeada'da, Rum vatandaşı olan ve AK Parti'nin adadaki teşkilatında çalışan bir gencin yanına geldiğini, bir Türk kızına aşık olduğunu ancak ailesinin istemediğini söylediğini, kendisinin de gencin babasıyla görüşerek neden engel olduğunu sorduğunu, babanın da "gelenek" diyerek yanıt verdiğini anlattı. Ailenin diğer çocuklarının ABD'de yaşadığını öğrendiğini dile getiren Erdoğan, baba ile aralarında geçen diyaloğu şöyle aktardı:
"(Niye onları Türkiye'ye getirmiyorsun) dedim, (Gelmiyorlar artık, biz de burayı terk edemiyoruz) dedi. Bunu niye söylüyorum: bizim kapımız geçmişteki Rum vatandaşlarımıza da açık, bundan sonra gelenlere de açık. Biz bu konuda rahatız. Fakat şunu söylemem lazım: Biz gayrimenkuller noktasında, Rum vakıflarının Türkiye'de ne kadar gayrimenkulü varsa aynı şekilde Musevi, Ermeni vakıfların, hepsini ödemeye başladık. Şu ana kadar ödediğimiz yaklaşık 2 buçuk milyar doları buldu. Bunları ödemeye de devam ediyoruz. Bazılarının gayrimenkullerini kendilerine teslim ediyoruz, gayrimenkul teslimleri de devam ediyor.
Ruhban Okulu meselesine gelince, biz yetimhaneyi verdik, çok çok güzel bir yerde. Bartalomeo ile beraber gittik hatta. Orayı dolaştık, burayı kendilerine teslim ettik. 'Biz burada bir çevre akademisi yapacağız' demişlerdi, tabii hala başlayamadılar. Yaklaşık iki yıl oldu, belki de geçti."
"BATI TRAKYA'DAKİ MÜFTÜYÜ ORADAKİ TÜRKLERİN SEÇMESİ LAZIM"
O dönemde, "Bizim için ruhban okulunu açmak problem değil" diyerek bunun karşılığında bazı önemli konuları gündeme getirdiğini belirten Erdoğan, Atina'daki yıkılmış iki caminin yapımına izin verilmesini istediğine, söz verilmesine rağmen bugüne kadar bu konuda hala adım atılmadığına dikkati çekti.
Lozan Anlaşması'na göre Sen Sinod Meclisi üyelerinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması gerektiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Fakat şu anda Bartalomeo'dan başka kimse kalmamıştır. 'Dışarıdan buraya papaz getirin, biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapalım, hiç olmazsa Lozan Anlaşması'nın gereğini yerine getirelim' dedim. Şu ana kadar 20'ye yakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına aldığımız oldu. 'Ama ben de sizden bir şey istiyorum' dedim. Batı Trakya'da bizim başmüftümüzü Yunanistan hükümeti olarak hala siz atamayla getirmek istiyorsunuz. Onu da oradaki Türklerin ve oradaki müftülerin seçmesi lazım. Uluslararası camia, Hristiyan dünyası, bu sözlerimin karşısında cevap veremiyorlar. Ama hala da bunu yerine getirmiyorlar. Şimdi, siz de bana hala Ruhban Okulunu soruyorsunuz. Ruhban Okulunu açmak, öyle çok da zor bir şey değil, açarız ama bir de siz sözünüzde durum. Siz sözünüzde durmuyorsunuz. Siz hep ver ağacının altında doğdunuz, orada büyüyorsunuz. Siz de hiç al yok. Bir de 'al' deyin. Mesele bu."
"KUZEY KIBRIS'I ADEME MAHKUM EDİYORLAR"
Masada Kıbrıs Türkleri varken, Rum liderlerin sürekli olarak Türkiye'yi muhatap alma çabalarının nasıl değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin soru üzerine Erdoğan ise, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Acaba Rum Yönetimi, kendi sorunlarını kendisi mi hep yürütüyor? Yunanistan'dan hiç işaret almıyor mu? Yunanistan ile hiç görüşmüyor mu? Hatta Yunanistan'ı bırakın, Amerika ile bu konuda hiç diyaloğu yok mu? Almanya ile hiç diyaloğu yok mu? Güney Rum Yönetimi ile bizimle konuşan ya Almanya'dır ya Amerika'dır, ya Amerika'nın ya Almanya'nın dışişleri bakanıdır. Onlar bizimle gelip görüşüyorlar bu konuları.
Bir defa kendileri, Kuzey Kıbrıs'ı ademe mahkum ediyorlar. Kuzey Kıbrıs'a uluslararası camianın yetkili diplomatları, başbakanları, dışişleri bakanları hiç geliyorlar mı? Gelmiyorlar. Nereye geliyor? Bize geliyor. Sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Biz kendilerine hep bunu söylüyoruz: 'Niye gidip orayı ziyaret etmiyorsunuz? Bir de gidin Kuzey Kıbrıs'ı ziyaret edin, Kuzey Kıbrıs ile görüşün.' Daha yeni yeni bu tür görüşmelere başladılar. Ara bölge diye tutturdular. 'Ara bölgede bu işi yapalım.' Gel birisini Kuzey Kıbrıs'ta yap, birisini de git Güney Kıbrıs'ta yap bu görüşmelerin. Niye ara bölge? Ne işe yarıyor bu ara bölge? Bugüne kadar hiçbir işe yaramadı. Temenni ederim ki bundan sonra yarasın."
"BÖLGEDE ÇIKACAK PETROL VE DOĞALGAZDA TÜM KIBRIS HALKININ HAKKI VARDIR"
Rum Kesimi'nin tek taraflı başlattığı petrol ve doğalgaz çalışmalarının sürdüğünün, Kuzey Kıbrıs için de Piri Reis gemisinin çalışmalarına devam ettiğinin belirtilmesi ve "Petrol ve doğalgazın Ada'ya barış getireceğine inanıyor musunuz" diye sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Uluslararası anlaşmaların gereği şudur: Bu bölgede çıkacak petrol, doğalgaz ne olursa olsun, tüm Kıbrıs halkının burada hakkı vardır. Ne çıkarsa oradan aynı şekilde Kıbrıs halkı istifade eder. Bu, uluslararası kuraldır, dolayısıyla gereği neyse bunun gereği için aynı şekilde Barbaros da çalışır, diğer bütün onu takip eden timlerimiz de çalışır ve çalışmaya da devam edeceğiz."