Basın Kartı Yönetmeliğinde değişiklik yapılarak internet gazeteciliği faaliyetinde bulunan habercilerin yasal haklarının düzenlenmesi konusu gündemdeki yerini koruyor.
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, internet gazeteciliğinin 5187 Sayılı Basın Kanunu kapsamına alınması amacıyla bir kanun teklifi hazırladı.
TBMM Başkanlığı'na sunulan teklifte, internet ortamında yayıncılık faaliyetleri yürüten habercilerin statülerinin diğer basın mensuplarıyla eşit duruma getirilmesi gerektiği belirtildi.
Teklifte, süresiz bir yayın olan internet yayınlarının diğer süresiz yayınlarla aynı statüde olmasının Anayasal ve yasal haklar açısında zorunlu bir gereklilik olduğu savunuldu.
Değişiklik teklifiyle ayrıca, eser sahiplerine açılacak davalarda sürenin, diğer süresiz yayınlarda olduğu gibi 6 ay ile sınırlandırılması öngörüldü.
Tanal'ın sunduğu teklif kabul edilirse internet gazetecilerine basın kartı verilecek, internet gazetecileri aleyhinde açılacak davalar için zaman aşımı 6 ay olacak.
CHP İstanbul Milletvekili Avukat Mahmut Tanal’ın TBMM Başkanlığı’na sunduğu kanun teklifinin gerekçesi şöyle:
5187 Sayılı Basın Kanunu; internet üzerinden yapılan yayımları ve internet gazeteciliğini düzenlemek noktasında eksik kalmıştır. Nitekim bulunduğumuz çağın gerekleri ile birlikte birçok sektörde olduğu gibi gazetecilik sektörü de internet ortamında yoğunlaşmaya başlamaktadır.
5187 Sayılı Basın Kanunu’nda “Tanımlar” maddesinde yapılacak olan değişiklik ile öncelikle internet yayınının kanun kapsamına girmesinin sağlanması gerekmektedir. Nitekim internet yayınları da artık birer eser niteliğindedir. Bu noktada ayırımının yapılması gereken konu; internet yayınlarının süreli mi yoksa süresiz mi olduğu noktasında toplanmaktadır. Bu konuda Basın Kanunu’nun teklif edilen değişiklik öncesi yapmış olduğu tanımlardan gerekse de emsal yargı kararlarından anlaşıldığı üzere internet yayınları süresiz birer yayındırlar. Nitekim süreli yayınların “düzenli aralık” şartını sağlamamakta ve yine süreli yayınlara göre internet yayınları daha esnek birer yayın olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada internet yayınlarının süresiz yayın olduğu konusunda herhangi bir çelişki bulunmamaktadır.
Basın Kanunu ile yayınlara karşı açılacak olan davalar için süreler düzenlenirken esas amaç, yayınlanmış olan eserin uzun yıllar boyunca eser sahibi açısından bir baskı unsuru olarak kullanmasının önüne geçilmesi isteğidir. Nitekim uygulamada yıllar öncesinde internet ortamında yayımlanmış olan bir yazı, gazeteciler üzerinde adeta birer tehdit ve baskı unsuru olarak kullanılmaktadır. İnternet ortamında yapılan yayımların hukuki statüsünün belli olmaması, uygulama açısından herhangi bir zamanaşımı öngörülmediği düşüncesi bu sorunların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere niteliği itibariyle süresiz bir yayın olan internet yayınları; diğer süresiz yayınlar ile aynı statüde olmalıdır. Bu gerek eserin gerekse de eser sahibinin Anayasal ve Yasal hakları açısında zorunlu bir gerekliliktir.
Bu noktada değişiklik teklifi ile 5187 Sayılı Basın Kanunu kapsamında internet gazeteciliği ve internet yayınları süresiz yayınlar arasına sokularak, yayınlanan eserler ve eser sahiplerinin korunması için; açılacak olan davalarda diğer süresiz yayınlar gibi 6 aylık bir dava süresi öngörülmüştür. Bu sürenin öngörülmesi ile gerçekten hukuka aykırılıklar taşıyan eserlerin halen yargılanabilmesi devam edebilecek iken yayınlanmış eserlerin eser sahipleri üzerinde birer baskı unsuru olarak görülmesinin ve uygulanmasının önüne geçilmek istenmektedir.
Aynı zamanda bu değişiklik teklifi ile; günümüzde hızla artan internet gazeteciliği ve internet gazetecilerinin de 5187 Sayılı Basın Kanunu kapsamında eserlerinin hukuki ve kanuni birer statü kazanması amaçlanmaktadır.
Ayrıca herhangi bir gerekçe ile; yayımlanması tarihinde yıllar sonra şikayete ve davaya konu edilen internet yayımları; aynı zamanda 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu 2. Maddesi ile güvence altına alınan;
“Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” İfadesine de aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim TMK 2. Maddesi kapsamında düzenlenen “Dürüstlük Kuralı”na açıkça aykırıdır. Bu bağlamda yıllar sonra yalnızca baskı kurmak için açılan bir ceza davasında iddia makamı tarafından Dürüstlük Kuralının ihlal edildiğinden ve hakkın kötüye kullanıldığından bahsetmek pek tabii mümkün olacaktır. Bu uygulamanın önüne geçilmesi ve hakkın kötüye kullanılmasının engellenmesi maksadıyla bu kanun değişikliği teklif olunmuştur.
Ayrıca internet ortamında gazetecilik ve habercilik faaliyeti gösteren, bu konuda ciddi emek ve mesai harcayan emekçi basın mensuplarının da yine aynı şekilde 5187 sayılı kanun kapsamında “gazeteci” olarak tanımlanması ve bu konuda aralarındaki statü ve hukuki tüm farkların giderilmesi gerekmektedir.
Ayrıca Basın Kartı Yönetmeliğinde bir değişiklik yapılarak internet gazeteciliği faaliyetinde bulunan gazeteci ve habercilerin de yasal haklarının düzenlenerek Basın Kartı hususunda düzenlemeler yapılması gerekmektedir.