Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın kaderinin BM'nin 5 daimi üyesinin iki dudağı arasında olduğunu belirterek, "Hayır derse hayır, evet derse evet. "Dünya 5'ten büyüktür" diyoruz, bunun için de bizi sevmiyorlar" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Conrad Otel'de düzenlenen 1. Asya-Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderleri Zirvesi kapanış oturumuna katıldı. Programa Erdoğan'ın yanı sıra Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada yaptığı konuşmasına, "İstanbul'a hoş geldiniz. Sizleri burada ağırlamaktan memnuniyet duyuyoruz. Binlerce kilometre uzaklardan gelerek zirveye katkı veren siz seçkin misafirlerime şükranlarımı sunuyorum. Güneydoğu Asya 1.2 milyar Müslüman'ın yaşadığı tarih boyunca İslam medeniyetini zenginleştiren, önemli alimler yetiştirmiş bir coğrafyadır. Bu zirvenin sadece Türkiye ve katılımcı ülkeler için değil tüm İslam coğrafyası ve insanlık için hayırlara vesile olmasını Allah'tan niyaz ediyorum. Kuran'da ve hadislerde her işin başı doğru ve isabetli karar ve isabetli vermenin anahtarı olarak ifade edilmiştir" diyerek başladı.
"DÜNYADA ÜMMET ŞUAN PARAMPARÇA"
Yaşanan sorunların temelinde istişarenin terk edilmesi olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bugün İslam coğrafyasında karşı karşıya kaldığımız birçok sorunun temelinde istişarenin terk edilmesi vardır. Şu anda ümmetin vahdetinden bahsedemeyiz, ümmetin birliğinden bahsedemeyiz. Dünyada ümmet şuan paramparça. Ümmetin birliğini tesis etmek için bu toplantıların önemli olduğuna inanıyorum. Türkiye'nin sınır komşuları başta olmak üzere Afganistan'dan Libya'ya, Yemen'den Arakan'a kadar çok geniş coğrafyada Müslümanlar son derece sancılı dönemlerden geçiyor. Allahu ekber diyerek Allahu ekber diyen kardeşini öldürenleri görüyoruz. Bunu nasıl izah edeceğiz" dedi.
"ESENLİK VE SÜKUN BELDELERİ OLMASI GEREKEN ÜLKELER BUGÜN KAN, GÖZYAŞI, ÇATIŞMALARLA ANILIYOR"
"Esenlik ve sükun beldeleri olması gereken ülkeler bugün kan, gözyaşı, çatışmalarla anılıyor" diyen Erdoğan, "Suriye'de varil bombalarıyla, keskin nişancıların namlularının ucunda sönen hayatlar, yıkılan şehirler, yağmalanan bir miras var. Bir tarafta Müslümanım diyerek 366 bin vatandaşını katleden devlet terörü estiren bir katil var ama ne diyor ben Müslümanım diyor. Bu nasıl Müslümanlık? Bunu bir başka Müslüman'a sorduğumda aldığım cevap şu; ama o İsrail'e karşı diyor? Hangi ölçüyle bombalar yağdırmak suretiyle sen o kardeşini öldürüyorsun? Bu manzara karşı karşıya bulunduğumuz sorunlara yenilerini ekleyerek bizi sıkıntılı bir geleceğe itiyor. Bize çıkış yolunu gösterecek pusula istişaredir. İletişim ve ulaşım araçlarının gelişmesiyle dünya küçülürken Müslüman toplumlar arasına yeni duvarlar, yeni sınırlar örülüyor. Müslümanlara karşı sistemli bir karalama kampanyasının küresel ölçekte yönetildiğini hepimiz biliyoruz. Başkalarını suçlama kolaycılığına kaçmadan kendi kendimizi sorgulamak, iç muhasebemizi hep birlikte yapmak zorundayız. Bizi birbirimize kırdırmak isteyenlere karşı uyanık olmak zorundayız, fitne tohumlarının geleceğimize koyulan ipotekler olduğunu çok iyi bilmeliyiz. Aynı dinin mensupları olan kardeşlerin birbirine silah doğrultmalarına daha fazla tahammül gösteremeyiz" ifadesini kullandı.
"MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR, ÖYLEYSE BU KARDEŞLİĞİN GEREĞİNİ YERİNE GETİRMEK ZORUNDAYIZ"
Müslümanlar'ın kardeş olduğunu belirten Erdoğan, "İstersem kardeş olurum istersem olmam diyemezsin. Müslümanlar kardeştir, öyleyse bu kardeşliğin gereğini yerine getirmek zorundayız. Bir annenin çocuğu anlamına da gelen ümmet kavramı, kardeşlik hukukunun aslında belirleyicisidir. Ülkeleri ayrı olsa da 1 milyar 700 milyon kardeştir. Aynı iklimin çocuklarıdır. Bizim medeniyetimizde insan insanın kurdu değil, mümin müminin güven yurdudur. Bir Türk atasözü; bin dost az, bir düşman çok der. Ümmet ailesinin her bir ferdi farklılıklarını zenginlik sayarak bir olmak, kardeş olmak zorundadır. Bugün bir varlık-yokluk mücadelesi verilmektedir. Bu zorlu süreci neticeye ulaştıracak araç kardeşliğimizdir. Bu zirve gibi zeminlerde bir araya gelen alimlerimiz, dini kanaat önderlerimiz ellerini taşın altına koyarak, gerekirse gövdelerini taşın altına koyarak bu sorunu sahiplenmek mecburiyetindedir. Aksi takdirde hep birlikte büyük bir vebalin altına girmiş olacağız" dedi.
"NOBEL'E MERAKLI DEĞİLİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası sistem bizim sorunlarımıza çözüm üretemiyor. Fakire aktardığımız nakit 4 buçuk milyar dolardır. Amerika, İngiltere ve biz ilk üçü oluşturuyoruz. Şuana kadar 8 milyar dolar harcadık. Bizde 2 milyon 500 bin insan var. Birileri 30 bin kişi alabiliriz diyor, Nobel'e aday gösteriliyor. Nobel'e meraklı olduğumdan konuşmuyorum bunları. Bu biz Nobel'i istiyoruz manasına gelmiyor. Ama bunlar lafını yaptıkları anda Nobel'e aday gösteriliyor. Nobel'iniz sizin olsun. Biz ödül falan talep etmiyoruz, sadece Allah'ın rızasını almak için çabalıyoruz" şeklinde konuştu.
"DÜNYANIN KADERİ AB GÜVENLİK KONSEYİ ÜYESİ 5 DAİMİ ÜYESİN İKİ DUDAĞI ARASINDA"
Dünyanın kaderinin AB Güvenlik Konseyi Üyesi 5 daimi üyenin iki dudağı arasında olduğunu belirten Erdoğan, "Dünyanın kaderi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Üyesi 5 daimi üyenin iki dudağı arasına bırakılmıştır. Böyle bir adalet olabilir mi? Hayır derse hayır, evet derse evet. Dünya 5'ten büyüktür. Bunun için de bizi sevmiyorlar. Bir kişinin iki dudağının arasına dünyayı nasıl mahkum edersiniz. Hala aynı şeye mahkum olmak zorunda mıyız? Bunların değişmesi gerek. 5 ülkenin çıkarı Suriye, Libya ve Irak'ta olduğu gibi milyonlarca insanın geleceğini rehin almaktır. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Bizler Müslümanız, adaletsizlik karşısında sessiz kalamayız. Bu anlayışla dünya 5'ten büyüktür diyoruz. Tüm dünyanın barış ve huzuru için bu çağrımızı her fırsatta tekrarlıyoruz. Ruhumuzun rengi, acılarımızın şifası merhamettir. Merhametin olduğu yerde insaf yoktur" diye konuştu.