CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Tezkereye şöyle bir baktığımızda, sanki IŞİD terör örgütü işin perdesi ama 'Suriye ile nasıl mücadele edeceğiz?' Bu anlayışla geldiğini görüyoruz. O açıdan doğru bir tezkere olarak görmüyoruz. Hayır oyu kullanacağız" dedi.
Kılıçdaroğlu, yeni yasama yılının açılışı dolayısıyla, TBMM'de düzenlenen resepsiyonda basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
"Tezkere konusunda söylemek istediğiniz bir şey var mı?" sorusuna, Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Sadece IŞİD terör örgütü ile mücadele için... Uluslararası beklenti de bu yönde. Sadece bununla mücadele etme yönünde bir teklif gelseydi buna evet diyecektik. Başka terör örgütleriyle ilgili, 'biz müdahale edeceğiz, Batılılarla beraber aynı çerçevede mücadele edeceğiz' deselerdi, bir sorunumuz yoktu. Ama tezkereye şöyle bir baktığımızda, sanki IŞİD terör örgütü işin perdesi ama 'Suriye ile nasıl mücadele edeceğiz?' Bu anlayışla geldiğini görüyoruz. O açıdan doğru bir tezkere olarak görmüyoruz. Hayır oyu kullanacağız."
"Tampon bölge oluşturulmasına karşı tutumunuz nedir?" sorusuna, Kılıçdaroğlu, "Kesinlikle askerin, yabancı bir ülkenin topraklarına girmesini istemiyoruz. Ortadoğu'yu bataklık olarak tanımlıyoruz. Sadece ben değil, Sayın Cumhurbaşkanı da 'bataklık' olarak tanımladı. Şimdi bataklık olarak tanımladığımız bir bölgeye Türk askerini sokmanın hiçbir mantığı yok. Hangi gerekçeyle sokacağız?" yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti:
"Siz, IŞİD ile mücadele etmek istiyorsanız ve bu konuda dünya kamuoyunda yaratılan algıyı değiştirmek istiyorsanız, bir, sınırlarınıza hakim olacaksınız. Şimdi siz yabancı askerleri getirerek mi sınırlarınıza hakim olacaksınız? İki, IŞİD terör örgütünün yurt içinde uzantıları, hücreleri, evleri, tedavi merkezleri var. Gıyabi cenaze namazı kılıyorlar, belli yerlerde örgütleniyorlar, toplantılar yapıyorlar. Bunlarla ilgili bugüne kadar AKP hükümeti bir şey yaptı mı? Yapmadı. IŞİD'e eleman devşiren bürolar var Türkiye'nin değişik yerlerinde. Bunları herkes biliyor, yurt dışındaki gazetelerde bunlar yayımlanıyor ama AKP Hükümeti'nin haberi yok. Çünkü AKP Hükümeti, IŞİD'e destek veriyor. IŞİD'e, bir terör örgütüne destek veren bir siyasal iktidarın, hangi gerekçeyle Ortadoğu bataklığına askeri sürüklediğini hepimizin görmesi ve bilmesi gerekiyor."
-"IŞİD'e Türkiye'de göz açtırmayacaksın"
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dışişleri bakanıyken, "Biz bütün komşularla iyi geçineceğiz, sorun sıfır olacak" dediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, gelinen noktada Türkiye'nin komşusunun kalmadığını savundu.
Tezkerenin geniş yetkilerinin olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bana bu yetkileri verin, ben Ortadoğu bataklığına askeri istediğim zaman sokayım. Niye verelim? Sen kişiliğini kanıtladın mı? Dış politikada başarılı mısın? Dış politikada dünya çerçevesinde güven veren bir konuma geldin mi? Hayır. 'Bana yetki verin' diyor. Niye yetki verelim. Varsa bir şey gelsinler buraya yapalım" diye konuştu
"Sen IŞİD ile mücadele edeceksen, önce kendi ülkende mücadele edeceksin. IŞİD terör örgütüne Türkiye'de göz açtırmayacaksın" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Düşünün ki yabancı ülkelerden militanlar Türkiye'ye geliyor, Suriye'ye ve Irak'a geçiyor. Yani yol güzergahı Türkiye. Şimdi bu ülke mi IŞİD ile mücadele edecek? Dünya kamuoyunun algısı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin IŞİD'e destek verdiği yönünde. Bu algıyı önce kırması lazım. Bunun için de Türkiye'nin gerçekten IŞİD'le oturup adam gibi mücadele etmesi lazım."
-"Çözüm sürecinde karşılıklı aldatmalar var"
"Çözüm süreciyle ilglii yeni bir kurul kuruluyor. Birtakım adımlar atılıyor. Bu gelişmeleri nasıl buluyorsunuz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Güvensizlik üzerine inşa edilen hiçbir süreç, çözüm süreci değildir. Tarafların birbirine güvenmesi lazım. Var mı güven? Hayır, güven yok. Sadece karşılıklı aldatmalar var" dedi.
"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasını nasıl buldunuz?" sorusuna, Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Ben daha nitelikli, entelektüel derinliği olan, evrensel bakış olan bir konuşma bekliyordum. Ama yapılan konuşma, AKP grubunda yaptığı konuşmadan farksız veya üçüncü sınıf bir politikacının, bir mahalle kahvesinde yaptığı konuşma. Böyle bir konuşmayı bir cumhurbaşkanından hiç ama hiçbir zaman beklemiyorduk. Cumhurbaşkanı dediğiniz kişinin olaylara biraz tepeden bakması lazım. Kalkmış yoldan, köprüden şundan bundan bahsediyor. Unuttuğu bir şey vardı, bir ara acaba bunu hatırlatayım mı diye içimden geçirmedim desem doğru değil. Buzdolabı üretiminden de bahsedecekti. Ortaçağ ürünü olan buzdolabından. Böyle bir konuşma hiç beklemiyordum. Ben merak ettim; AKP'nin bütçe konuşmasını Davutoğlu nasıl yapacak?"
-"Eski söylemler, yeni diye anlatılamaz"
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasında 'yeni Türkiye' vurgusu vardı" denilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Eski söylemler yeni diye anlatılamaz, bunu herkesin bilmesi lazım. Eskiden söylediğini şimdi 'yeni Türkiye' diye dile getiriyor" karşılığını verdi.
"Tezkeredeki 'yabancı asker' konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konunun biraz ucu açık gibi" sorusuna, Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Tezkerenin her tarafı açık. Üstüne sadece bir IŞİD şalı örtülmüş, altında başka şeyler var. Altında, 'ben Suriye'de rejimi nasıl değiştiririm, askeri Suriye'ye nasıl sokarım' bu arayış var. Dikkat ederseniz, Sayın Cumhurbaşkanı Parlamentoda yaptığı konuşmada, 'Suriye'de rejim değişikliği gereklidir, Şam yönetimi uzaklaştırılmalıdır' dedi. Tezkereyle örtüşen bir açıklama. Dolayısıyla, siz bir ülkenin yönetimini nasıl gayrimeşru ilan edeceksiniz? Birleşmiş Milletler'de temsilcisi var. Bir ülkenin Birleşmiş Milletler'de temsilcisi varsa, Birleşmiş Milletler'de konuşuyorsa siz o ülkeyi gayrimeşru ilan edemezsiniz. Bunu en iyi Cumhurbaşkanının bilmesi lazım. En iyi sayın Davutoğlu'nun bilmesi lazım, ama bilmiyorlar."
"Tezkereyle beraber Türkiye'nin bir savaşa sürüklendiğini söyleyebiliyor musunuz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Gerekçeyi okuduğunuzda öyle bir amacı görüyorsunuz. Bakanlar Kurulu'ndan gelen metni okuduğumuzda öyle bir amacın olduğunu görüyorsunuz" dedi.
Resepsiyonda yaklaşık 10 dakika kalan Kılıçdaroğlu, daha sonra TBMM'den ayrıldı.